Yarın 1 Mayıs! Yani burjuvaziyle, faşist devletle Taksim'in 1 Mayıs Alanı olup olmadığı üzerinden bir kez daha hesaplaşmaya, iradeleri sınamaya bir gün kaldı.
Geçmiş yılların her 1 Mayıs'ında önce “1 Mayıs'ta Taksim Alanı'ında olacağız” diye açıklama yapıp son anda, 1 Mayıs'a bir kaç gün kala, Maltepe senin, Kazlıçeşme benim meydan meydan dolaşıp 1 Mayıs'ı Taksim Alanı dışında olabilecek her yerde “kutlayan”lar bu sene de aynı numarayı yaparlar mı?
Örneğin DİSK yönetimi, son anda, yine örneğin Valiliğe başvurup “bize başka bir alan gösterin” der mi? Sanmıyoruz; zira geç kaldılar. Başta da işaret ettik; şunun şurasında bir gün kaldı. Bu saatten sonra, başka bir alan isteseler bile hazırlıklarını yetiştirmeleri mümkün görünmüyor. Yine de ihtiyatı elden bırakmıyoruz.
DİSK yönetimini neden işaret ettik? Çünkü, DİSK yönetiminin alacağı karar istisnasız tüm sosyal reformist, uzlaşmacı, işbirlikçi partiler ve oportünist hareketler üzerinde tayin edici nitelikte. Bugüne kadar hep böyle oldu. Özellikle DİSK, onunla birlikte Türk-İş “nereye biz oraya” sözü bütün 1 Mayıs politikasını ifade eden bir tekerlemeye dönmüştü bu sözünü ettiğimiz kesimler için. Elbette, “sınıftan ve kitlelerden kopmamak” adına.
Kızıl Bayrak gazetesinin, o yıllarda, kendisini de içeren, çok güzel bir benzetmeyle ifade ettiği gibi, her 1 Mayıs'a “coşkuyla gidiyor, koyun gibi dönüyor”lardı. O zamanlar Abide-i Hürriyet Meydanı revaçtaydı.
Yani düne kadar, ne güzel, iktidarların -dinci faşist iktidarla sınırlı değil, kırılma noktası diyebileceğimiz 1992'den bu yana tüm gerici-faşist iktidarların- gösterdiği alanlara gidiyor, “sağduyu” içinde 1 Mayıs'ı “kutluyor”; akşam saatlerinde o mayışmış yorgunlukla evlerine dönüyorlardı.
Bu yıl durum değişmiş görünüyor. İhtiyatı elden bırakmamak kaydıyla bu tespiti yapıyoruz, zira 1 Mayıs'a şunun şurasında bir gün kaldı ve üstün bir yetenek göstermezlerse, DİSK'ten en pespaye sosyal reformist parti ve çevreye kadar Taksim Alanı'na çıkmaktan başka yol kalmadı. Başka bir ifadeyle, bunların durumu için “köprüden önceki son çıkış”ı kaçırdılar, diyebiliriz.
Geriye yapabilecekleri tek şey kaldı: Taksim 1 Mayıs Alanı'na çıkar gibi yapmaktır. DİSK yönetimi, bir ellerinde çiçekler diğer ellerinde AYM'nin Taksim 1 Mayıs Alanı ile ilgili kararı olacak şekilde Taksim'e çıkacağını ilan etti. Ön tekerlek nereye giderse, arka tekerlek de oraya... Beş sosyal reformist parti ve çevre, DİSK yönetiminden sonra bu yıl Taksim'e çıkacaklarını ilan ettiler. Elbette, onların da ellerinde çiçek, mızraklarının ucunda ise, AYM kararı olacak!
SOL Parti, Emek Partisi, Halkevleri, Türkiye İşçi Partisi ve Türkiye Komünist Hareketi, sömürüldükleri, gecelerinde aç yattıkları bu düzene başkaldırmaya karar vermişler. İyi etmişler. Şöyle demişler ortak açıklamalarında:
“Gündüzlerinde sömürüldüğümüz, gecelerinde aç yattığımız bu düzene başkaldırıyoruz.
Türkiye işçi sınıfının mücadelesiyle tarihsel ve kentsel bir anlam kazanmış olan Taksim'i emekçilere kapatarak, işçi sınıfının ortak mücadele hafızasını kesintiye uğratmak istiyorlar. AYM kararını tanımayarak kendi yarattıkları hukuku dahi ayaklar altına alıyor, gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal etmeye devam ediyorlar.”
İyi de unuttukları ufak(!) bir nokta var. Bu söylediklerinin hiç biri yeni değil ki! Üstelik dinci faşist iktidarla da sınırlı değil. 1992'den beri, Doğu Perinçek'in kuyruğuna takıldığınız o kötü ünlü Gaziosmanpaşa mitinginden beri, sermaye sınıfının tüm iktidarları, Çiller'i, Ecevit'i aklınıza kim gelirse hepsi, keşfettiğinizi sandığınız şeyleri yapmaya çalışıyorlardı.
Bütün bu sermeye iktidarlarına karşı direnç, 1 Mayıs Taksim Alanı'ında ısrar sözünü ettiğimiz yıldan bu yana, sadece Leninistlerden geldi. Siz, DİSK ve Türk-İş yönetimlerinin peşinde, “işçi sınıfından ve kitlelerden kopmamak” bahanesiyle Maltepe senin, Kazlıçeşme benim meydan meydan dolaşırken ve her seferinde “coşkuyla gidip koyun gibi dönerken” Leninistler, işçi sınıfının, emekçilerin “ortak hafızası”nı ilmek ilmek oluşturmak üzere her yılın 1 Mayıs'ında Taksim Alanı'na çıkıyorlardı.
Şimdi mızraklarınızın ucuna taktığınız AYM kararına temel oluşturan “emekçilerin ortak hafızası” gökten zembille inmedi. Leninistlerin ısrarıyla, kararlı mücadeleleriyle, her 1 Mayıs'ta Taksim Alanı'nı sermaye sınıfına karşı bir savaş meydanına çevirerek yaratıldı. Bunun için içinde işkencelerin, kurşunlanmaların, ağır cezaların olduğu ağır bedeller ödendi. Leninistler bu bedelleri ödedi. Çünkü biliyorlardı ki, “Taksim'de Israr Devrim'de Isrardır”. Tersinden ifade edersek, devrimde ısrarı olmayanın Taksim'de gözü olmazdı. Devrim diye bir derdiniz yoktu; lafını çokça ettiniz ama, Taksim'de asla ısrar etmediniz.
Hadi hakkınızı yemeyelim: Bu konuda yalnız değildiniz, Leninistler dışında istisnasız herkes sizin yanınızdaydı ya da siz, Leninistler hariç, herkesin yanındaydınız.
Emin değiliz -çünkü size hiç güven olmayacağını biliyoruz- ama şimdi durum değişmiş görünüyor. Çünkü sigorta olarak, cebinizde AYM kararını taşımakla kalmıyorsunuz, ama arkanızda düzen partisi olarak CHP de var. CHP Genel Başkanı, İçişleri Bakanı'na “güvence” vereceğini açıkladı. İşe yarar mı? Sanmıyoruz.
Çünkü burjuvazi, söze değil fiile inanır; boğayı kuyruğundan değil, boynuzlarından tutmaya alışkındır. Yani işini sağlama alır. Şimdiden yani bir gün öncesinden Taksim 1 Mayıs Alanı'nı bariyerlerle kapatmaya başladı bile.
Ama zaten CHP Genel Başkanı'nın “güvence veriyorum” demesi, 1 Mayıs Taksim Alanı'nı yeni “keşfedenler” için yeterince bir utanç kaynağı değil mi?