“Bir gece ansızın gelebiliriz” pespayeliğinden sonra, süresi belirsiz biçimde “operasyonu erteledik” noktasına gelindi. Neden? Menbiç’i işgal ve ilhak etmek için daha elverişli koşullar çıktı da o koşulların biraz daha olgunlaşmasını beklemek için mi?
Elbette değil. Aksine, ettikleri büyük lafların altından kalkamayacaklarını görüp anladıkları için. Bu lokmanın boğazlarına bir kılçık gibi takılacağını nihayet idrak edebildikleri için.
ABD emperyalizmi, Menbiç’i Türkiye’ye bırakacağını açıklayarak PYD-YPG’ye hançeri arkadan saplar saplamaz, PYD-YPG Suriye Ordusunu Menbiç’e çağırdı. Suriye ordusu, bu çağrıya uyup Menbiç’te bayrak gösterince dinci faşist iktidar ve onun başı zınk diye yerinde çakılıverdi. Çünkü, Suriye ordusu demek Rusya demekti ve Rusya, ABD’nin boşaltacağı yerlerin Suriye Hükümetine devredilmesi gerektiğini açıklamıştı. Yani “bir gece ansızın gel”mek için Putin’in izni gerekiyordu; o izin olmadan, mahallenin kabadayıları gibi efelenen dinci faşist iktidar ve onun başı gerçekte değil Menbiç’e evlerinden dışarı dahi çıkamazlardı.
Bunu biz değil, RTE’nin danışmanı İlnur Çevik nam zat, “Rusya’nın izni olmadan Afrin’de tek bir uçak bile kaldıramazdık” sözleriyle itiraf etmişti. Elbette bu adam bu itirafla gerçekleri açıklamaktan çok Afrin işgalinde ABD’nin rolünü gizlemeyi amaçlıyordu. Çünkü herkes biliyor ki, sadece Rusya’nın değil ama ABD’nin de izni olmadan değil savaş uçağı, bir planör bile uçuramazdı dinci faşist iktidar ve ordusu. Ama şimdilik konumuz bu değil.
Faşist devlet şimdi Menbiç’i ve arkasından Rojava’nın başka bölgelerini işgal ve ilhak etmenin iznini koparabilmek için Moskova ile Washington arasında pinpon topu gibi gidip geliyor. ABD, “güvenli bölge” yemini ortaya atınca, dinci faşist iktidar, iştahla ileri atıldı ve bu bölgeyi kurmaya talip olduğunu beyan etti. Bunun için, “bahçeli evler” inşa edecek TOKİ’si dahi hazırdı. İzin hariç her şey tamamdı. Ama izin olmadan da sınırda uçurtma bile uçuracak hali yoktu.
ABD, işgal ve ilhaka izin verebileceğinin işaretlerini verdi. Ancak ABD’nin izni yeterli değildi. Onun yanı sıra Rusya’nın da izini gerekiyordu. Rusya ise, Menbiç Askeri Meclisiyle ortak devriye atarak Türkiye’ye bayrak göstermiş oldu. Yani Menbiç yolu, faşist devlet ve RTE için kapalıydı.
Dış politikasında temel ilkesi “herkesi kullanmak, herkesi kandırmak ve herkese iyi görünmek” olan faşist devlet, önümüzdeki günlerde, Menbiç yolunu açmak için RTE’yi Moskova’ya, “dostum Putin”le görüşmeye gönderecek. Ama “dostum Putin”in masasında Menbiç değil, İdlib’i temizleme planı duruyor. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, RTE’nin Moskova seferine çıkmasından günler önce, İdlib’teki çetelerin temizlenmesi gerektiği açıklaması yaptı. Mesaj, doğrudan RTE’ye. Çünkü Rusya, Türkiye’nin verdiği sözleri tutmadığını düşünüyor ve aslında, İdlib’teki çetelerin birinci dereceden hamisinin bizzat Türkiye olduğunu herkesten iyi biliyor. Başka bir ifadeyle, çeşitli çıkar ilişkilerinden dolayı, uzun süre görmezden geldiği, göz yumduğu hile ve dolaplara artık daha fazla izin vermeyeceğinin mesajını veriyor. Dahası, Türkiye adına dinci faşist iktidarın ABD ile gizli bir anlaşma ve plan içinde olduğunu, “güvenilmez” bir devlet olduğunu bildiğinin işaretlerini veriyor. Lavrov’un açıklamasının, Menbiç’te bayrak göstermesinin, RTE’nin randevu taleplerini ağırdan almasının tek anlamı bu. Öyleyse “dostum Putin” hikayesinin sonuna geldiğimizi söyleyebiliriz.
Hikayenin sonunda, öncelikle Menbiç hayalinin suya düşmesi var. ABD yeşil ışık yakıyor olsa da somut olgular, Rusya’nın ikinci bir “Afrin vakası”na izin vermeyeceğini gösteriyor. Elbette, PYD-YPG’nin izleyeceği politikanın gidişata önemli bir etkisi olacak ama aynı somut gelişmeler PYD-YPG’nin de ikinci bir “Afrin olayı”nı engellemek için elinden geleni yapacağını gösteriyor.
Kapıda bekleyen ikinci önemli gelişme İdlib’in çetelerden temizlenmesi olacak. Rusya ve Suriye, Türkiye’nin hile ve çevirdiği oyunları artık daha fazla görmezden gelmeyeceklerini hem açıklamalarla hem de eylemle gösteriyorlar. Lavrov, İdlib’e ilişkin yaptığı son açıklamayla, İdlib’te Türkiye ve himayesindeki çeteler için denizin bittiğini; operasyonun eli kulağında olduğunu ilan etti. Bu açıklamanın RTE’nin Moskova seferinden hemen önce yapılması, Menbiç izni koparmak için Putin’e giden RTE’nin masada İdlib operasyonu planını göreceğine işarettir. Misafir, umduğunu değil, bulduğunu görüşecek.
Ve en önemli gelişme, RTE, dinci faşist iktidar ve faşist devletin kabusu diyebileceğimiz, Suriye ile PYD-YPG’nin anlaşması olacak. Bu, sadece Türkiye’nin değil, başta ABD olmak üzere tüm emperyalistlerin ve gerici Arap devletlerinin kabusu olacak. ABD, bu yüzden bu iki gücün anlaşmasını mümkün olduğunca engellemeye, olmadı, geciktirmeye çalışıyor. YPG eski sözcüsü Reyzan Hedu bu konuda şu bilgileri veriyor:
“James Jeffrey'in PYD'ye, anlaşma konusunda acele etmemeleri önerisini içeren, değişimlerin olacağı ve bu bağlamda NATO'nun mart ayında toplanacağı yönünde bir dizi mesaj ulaştırdığı konusunda bilgilendirildim. Güya onların (PYD) çıkarlarında birçok şey değişecekmiş. Hatta hava sahasının kapatılması konusu da hatırlatıldı. Bence tüm bu açıklamalar kuşku uyandırmalı ve endişelendirilmeli.”
Suriye ile Rojava’nın politik askeri temsilcileri arasında hangi temelde ve nasıl bir anlaşma olur bilemeyiz; konumuz da bu değil. Ama böyle bir anlaşmanın şöyle ya da böyle gerçekleşmesi, Türkiye’nin başta Afrin olmak üzere, işgal ettiği tüm topraklardan atılması, himaye ettiği, örgütleyip silahlandırdığı çetelerin Rojava topraklarından tümüyle temizlenmesi sürecini başlatacaktır.
İşgal, ilhak, savaş politikası faşist devletin ve dinci faşist iktidarın temel dayanaklarından biridir. Toplumun en geri kesimlerini bu politikalarla uyuşturuyor, bu politikalar sayesinde şovenizmle zehirliyor. İşgal ettiği yerlerden sökülüp atılması, yenilginin acı tadının tattırılması faşizmin bu önemli dayanağını yerle bir edecektir.
RTE’nin Moskova seferi, bu kaçınılmaz sonu geciktirme amaçlıdır.