Kuzey Kürdistan, Rojava derken Türkiye şimdi de Güney Kürdistan’daki işgal hareketini yeni alanlara yaymaya, yeni toprakları işgal ve ilk fırsatta ilhak etmeye girişti.
Xakurke operasyonu işte budur.
Faşist devlet bu işe yeni girişmiyor. Irak ve Güney Kürdistan topraklarında kurduğu sayısı belirsiz askeri üsleri bir yana, geçtiğimiz yıl da Bradost bölgesine işgal harekatı başlatmıştı. Şimdi bu harekatı genişletiyor ve yeni alanlara yaymaya çalışıyor.
Bu konuda en büyük desteği ise, genel itibariyle G.Kürdistan yönetiminden, özel olarak Barzani ailesinin temsil ettiği Kürt burjuvazisinden aldığı bir sır değil artık. Barzani ailesi somutunda G. Kürdistan burjuvazisi, varlığının devamını ve gelişmeyi emperyalist sermaye ve devletlerin yanı sıra, Türkiye burjuvazisi ve faşist devletiyle işbirliğinde/ittifakta görüyor.
Burjuva sınıfın çıkarları açısından bu anlaşılır bir durumdur. Sermaye bakımında zayıf her burjuva sınıf, çağımızda gelişmesini ancak emperyalist sermaye ve bölge gericiliği ile ittifakta görür. Onlarla ittifak/işbirliği geliştirmeden gelişmek bir yana ayakta bile kalamayacağını bilir.
Burada anlaşılmaz olan nokta, Kürdistan emekçi sınıfları adına hareket edenlerin bu burjuva sınıfın işbirlikçi, ulusal kurtuluş düşmanı yüzünü teşhir etmek yerine ısrarla onunla ittifak arayışları içinde olmalarıdır. Bu boş ve sonuçsuz kalmaya mahkum çaba, Kürdistan emekçi sınıflarının ulusal ve sınıfsal kurtuluş mücadelelerine büyük zararlar veriyor.
Faşist devlet Xakurke’yi işgale girişebiliyorsa, kendisinde bu güç ve cesareti bulabiliyorsa, bu, yerli işbirlikçilerin eşsiz yardımları sayesindedir. Bu olmadan, ne Irak topraklarında, ne Güney Kürdistan’da ne de Rojava’da işgal ettiği topraklarda bir hafta bile tutunabilirdi.
Faşist devletin Kürdistan’a yönelik bu işgal ve ilhak amaçlı girişimleri, sadece bir “toprak kazanma” isteğinden ileri gelmiyor. Bu istek var. Ama bu istek kadar, hatta bundan da önemlisi, Kürdistan özgürlük savaşını, bu savaşla birlikte Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimini bastırma planları burada etkin bir rol oynuyor.
Buradan şu basit sonuç çıkar ki, G. Kürdistan burjuvazisinin faşist devlete verdiği destek, bir yandan Kürt halkının özgürlük savaşının, öbür yandan Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimin bastırılmasına yardımcı oluyor. Bu, burjuva sınıfın evrensel karakterine uygun olandır. Zira, bir burjuva sınıf için, dünyanın hangi parçasında olursa olsun, kendi sınıfının çıkarları her zaman kendi ulusunun çıkarları üstündedir. Dolayısıyla, bir halkın kurtuluşuna yol açacak bir devrim ve komünizm sözkonusu olduğunda, gericiliğin, burjuvaların bu kaynaşmasında şaşılacak bir şey yok.
Faşist devletin, birinci, temel, en önde gelen amacı, Kürt ulusunun özgürlük savaşını bastırmak ve birleşik devrimi ezmektir. Çünkü, birbirine bağlı ve birbirini güçlü biçimde besleyen bu iki olgu, zafere ulaşmaları halinde, burjuva egemenliğin, faşist devletin kendisini ortadan kaldıracak. Xakurke dahil G. Kürdistan’a, Rojava’ya, Suriye’ye, saldırmasının başlıca nedeni budur.
Ama evdeki hesap bazen, hatta çoğunlukla, çarşıya uymuyor. Faşist devlet, Kürt ulusunun özgürlük savaşını ezmek için G.Kürdistan topraklarını işgale kalkışırken beklemediği yerlerden kendisine doğru savaş rüzgarları esmeye başladı. Bunlardan birisi, zaten çok bilinen Suriye-İdlib sorunudur. Suriye ordusu, Rus Hava Kuvvetleri ile birlikte Türkiye’nin korumalığını yaptığı dinci katil sürülerini ezmeye başladılar. Türkiye’nin İdlib ve çevresinde çeşitli bahanelerle yerleştirdiği askeri güç, her an Türkiye’yi savaş girmek zorunda bırakabilir.
Zira Suriye ordusu, dinci katil sürülerini süpürürken, ara sıra Türk askeri güçlerini de bombalıyor. Türkiye, ya bu bombalamalara sessiz kalarak güçlerini sessiz sedasız oradan çekecek, ki büyük ihtimalle gelişmeler bu yönde olacak, ya da karşılık vererek kendini savaşın ortasında bulacak.
Savaş rüzgarlarının, şimdilik hafif de olsa, esmeye başladığı bir başka nokta, Doğu Akdeniz-Kıbrıs açıklarıdır. Bu bölgenin doğal kaynaklarına sahip olma konusunda, Mısır, İsrail, Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye arasında -bunlara uluslararası tekelleri ve onların arkasındaki emperyalist devletleri eklemeliyiz- her an askeri bir çatışmaya dönüşebilecek ciddi bir rekabet ve gerilim var.
Faşist devlet işte bu koşullarda savaş alanını genişleterek Xakurke'a saldırdı. Xakurke işgal girişimi gerillanın sert, ciddi ve düşmanı yıpratan savaşıyla karşılaştı. Burjuva basın, dinci faşist iktidarın da emriyle gerçek durumu gizlemek için elinden geleni yapıyor. Ancak gelişmiş iletişim teknolojisi sayesinde asker kayıplarını gizlemek artık pek mümkün olmuyor. Gerçekler, gün ışığına çıkacak bir delik, bir alan bulabiliyor.
Kürt ulusunun özgürlük savaşından ve birleşik devrim tehlikesinden kurtulmak için her tarafa saldırmak, işgal ve ilhak peşinde koşmak bataklığa saplanmaktır.
Faşist devlet, bataklığa saplanmıştır; çırpındıkça batıyor.
Taylan Işık