Türkiye ve Kürdistan bir devrime gidiyor. Birleşik bir devrim, bütün olaylar, tüm bir kapitalist gelişme ve sınıflar savaşı tarafından artık adım adım değil, koşar adım hazırlanıyor. Olayların hızı, kapsamı, derinliği ve etki gücü, dinci faşist iktidarı, onun başını ve faşist devleti de sersemletmiş durumda. Değil geleceği, değil yarını, bir saat sonrasını dahi görecek halleri kalmadı.
Toplumu derinden sarsan olayların, skandalların, dinci faşizmin gerçek yüzünü toplumun en geri kesimlerinin bile görebileceği şekilde açığa çıkaran ifşaatların ne zaman, nasıl ve kimler tarafından ortalığa saçılacağını bilemez haldeler.
Faşist iktidar cephesinde herkes birbirini “bildiklerini konuşmakla”, toplumdan gizli saklı ne varsa ortaya dökmekle tehdit ediyor. Karşı devrim cephesi, tam bir dağınıklık içinde.
Kitleler ise her yerde eylem halindeler. Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, doğanın, toprakların talanına karşı başkaldırıyorlar. Dinci faşizm, yüzünü örten ne varsa çekip atmak pahasına, polis ve jandarmayı kitlelerin üzerine salıyor.
Ancak tüm bu faşist terör, baskı ve tehdit emekçi sınıflara, Kürt halkına, gençliğe, kadınlara, doğanın, topraklarının talanına karşı mücadeleye atılan köylülere geri adım attıramıyor. Mücadelede kararlılık, ileri gitme isteği giderek yükseliyor. Artvin'den Ceylanpınar'a, İstanbul'dan Diyarbakır-Van hattına kadar emekçi sınıfların, Kürt halkının, gençliğin, kadınların, yoksul köylülerin eylemleri sürüyor.
İşçi sınıfından yoksul köylüsüne, her gün katledilen kadınlardan intihara sürüklenen gençliğe kadar toplumun ezici bir çoğunluğu, dayanılmaz hale gelen bu yaşamdan tam ve kesin biçimde kurtulmak için mücadele ve arayış içindeler. Bütün bu kesimler, gerçekte birleşik devrimin toplumsal güçleridir, birleşik devrimin toplumsal ordusudur.
Birleşik devrimin toplumsal güçleri, devrimci öncü güçlerden nasıl eziyet, açlık, sefalet çektiklerini değil, nasıl kurtulacaklarını duymak, dinlemek, öğrenmek istiyorlar. Onlar, adını ister koysunlar, ister koymasınlar, gerçekte bir devrim; bu sömürü düzenini yıkacak ve tüm zenginliği ellerine verecek bir toplumsal devrim istiyorlar.
Polis ve jandarmanın baskı ve terörüne, silahlı saldırılarına karşı ölümüne bir mücadele içine giren bu kitleler, yarım yamalak çözümler, sömürücü sınıfla, sömürücü sınıfın politik temsilcisi faşist iktidarla, baskı ve şiddet aygıtı devletle uzlaşmak değil, onlardan kurtulmak istiyorlar.
Birleşik devrimin toplumsal güçlerine kesin ve tam kurtuluşun yolunu, yani devrimin yolunu göstermek devrimci parti ve örgütlerin, devrimci komünist güçlerin görevidir. Sosyal reformist parti ve örgütler, kesin ve tam kurtuluş için kararlı ve enerjik bir mücadeleye atılan kitlelere burjuva sınıfla, burjuva sınıfın politik güçleriyle, burjuva düzenle uzlaşma yolunu gösteriyorlar. Onlar, doğmuş, ortaya çıkmış devrimci koşullarda kitlelere düzeni yıkma, kendi devrimci iktidarlarını kurma hedefini göstereceklerine, tumturaklı laflarla, düzenle uzlaşma yolunu gösteriyorlar.
Geçtiğimiz hafta altı sosyal reformist örgüt ve partinin yayınladıkları bildiriyle yaptıkları çağrı bunun tipik örneği oldu. Bu altı sosyal reformist parti ve örgüt, yaptıkları açıklamayla kitleleri “Yaşanabilir bir ülke için Suçlular İttifakı ile mücadeleye” çağırıyorlar. Bu, “iyileştirilmiş, düzeltilmiş, aşırılıkları törpülenmiş” bir kapitalist düzende yaşamaya devam çağrısıdır. “Suçlular İttifakı” dışındaki burjuva güçlerle, burjuvaziyle uzlaşma çağrısıdır. Bu, bir ayaklanmanın, birleşik devrimin kendini iyice hissettirdiği devrimci koşullarda burjuva sınıfa, sömürücü sınıflara hayat öpücüğü verme çağrısıdır.
Başka zamanlarda bir araya gelmeyecek bu benzemezleri şimdi bir araya getiren şey, devrim korkusudur.
Faşist devlete, dinci faşist iktidara, tekelci kapitalist düzene karşı kararlı bir mücadeleye atılmış olan devrimin toplumsal güçleri, baktıklarında ne yapmaları gerektiğini, nereye doğru yürümeleri gerektiğini, neyi hedeflemeleri gerektiğini anlayabilecekleri bir programa; göndere çekilmiş bir bayrağa ihtiyaçları var.
Bu, devrim programıdır. Bütün bankaların, bütün tekelci sermayenin, bütün emperyalist mali sermayenin, büyük toprak mülkiyetinin kamulaştırılmasını vb. içeren bir programdır. Ancak böylesi bir içeriğe sahip bir program devrim programı olarak adlandırılmayı hak eder.