Dinci faşist iktidar baskı ve terörünü artırdıkça sağdan soldan “provokasyona gelmeyelim” çağrıları yükselmeye başladı. Faşizmin saldırıları karşısında kuzu postuna bürünmenin faşizmi saldırmaktan caydıracağı düşüncesi eski ve eski olduğu kadar bayatlamış bir hikayedir.
Şimdi aynı bayat hikayenin tekrar ısıtılıp işçi sınıfı ve ezilen halkların önüne konduğuna tanık oluyoruz.
Dinci faşist iktidarın emekçi sınıflar ve ezilen halklar arasındaki kitle desteğinin gün geçtikçe eridiği artık saklanamaz oldu. Açlık, yoksulluk, işsizlik gibi ekonomik bunalımın derinleştirdiği kapitalizmin sonuçları bu gelişmenin temel, nesnel nedenidir.
Faşizmin kitle tabanı hızla eriyor. Bu olgu artık genel kabul görüyor. Dinci faşist iktidar da aslında bu gerçeğin farkında ve bu yüzden elindeki tek araca, baskı ve teröre daha çok sarılıyor. Normal koşullarda seçim/sandıkla iktidarda kalamayacağını herkesten iyi biliyor. Bu yüzden hazırlıklarını, eğer seçim yapılsa bile, şöyle ya da böyle iktidarda kalmaya göre yapıyor.
Bunun ne anlama geldiğini biliyoruz. Dinci faşist iktidar, daha önce de gerçekte seçimleri kaybetmişti. Fakat bir yandan dinci faşist iktidarın sokakta estirdiği terör, diğer yandan, burjuva muhalefetin bu terörü bahane edip kitleleri sokaktan çekerek dinci faşist iktidara verdiği destek sonucu, iktidarını korumayı bildi.
Burjuva muhalefetin; daha somut biçimiyle söylersek, CHP'nin burjuva egemenliğin korunmasındaki rolü, en azından bu süreç için bu şekilde belirlenmiş. Bu görevin izlerini ve tüm gerçekleşme biçimlerini dinci faşist partinin iktidar yapıldığı 2002'den bu yana adım adım izlemek mümkün. Çok kısa değinmelerle özetlersek; dinci faşist partinin başının önce milletvekili, arkasından başbakan olmasının yolunu CHP açtı. Dinci faşist iktidar kendini iyice sağlama aldığı 2010'daki referendumda en büyük desteği CHP'den almıştır. (Burada elbette “yetmez ama evet”çileri unutuyor değiliz ama şimdilik bunlar konu dışıdır.) Kaybettiği 7 Haziran seçimlerinde iktidarda kalmanın yolunu dinci faşist iktidarın başının kulağına fısıldayan CHP'nin duayeni Baykal'dı. 16 Nisan referandumunda mühürsüz oy rezaletiyle YSK önüne toplanan yığınları evlerine yollayan onlardı. 2018 seçimlerinde oylar henüz sayılmadan “Adam Kazandı” tweetini atarak Cumhurbaşkanlığı'nı altın tepside dinci faşist iktidarın başına veren aynı CHP idi. “Yenikapı Ruhu”, Taksim mitingi gibi daha bir sürü eylemle dinci faşist iktidarı kitlelere kabul ettirme çabası gibi daha bir yığın örneği anlatmaya gerek yok.
İşte bu CHP'nin başkanı şimdi kitlelere dinci faşist iktidara karşı mücadele etmek yerine evde kalmayı, sokağa çıkmamayı, mücadele etmemeyi öğütlüyor. Ege Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (ESİAD) 35. Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda kendisine sorulan bir soruyu yanıtlarken dinci faşist iktidarın seçime gideceğinin “garantisini” de verdikten sonra şöyle diyor:
“Bu iktidar seçime gider, niye gitmesin? Bizim görevimiz seçim sandığına sahip çıkmak. Burada tek sıkıntımız var. İktidar seçim atmosferini kendi lehine döndürmek için terör, terör bağlantılı bazı olaylar gibi Türkiye yeniden farklı bir süreç içine sokulmak istenebilir.”
“Bu konuda tüm partilileri, milletvekillerini sağduyu ve sükunete davet ediyorum. Sakın ola ki olayları (çare) sokakta, yürüyüşlerde değil. Hep beraber bekleyeceğiz.”
“Sandık gelecek o zaman demokratik ölçüler içinde davranıp oyumuzu kullanacağız. Ne kadar tahrik ederlerse etsinler tahriklere kapılmayın diye uyarıyorum.”
Cümle ve anlatım bozukluğu CHP Genel Başkanı'na ait; olduğu gibi aktardık. Tüm bu anlatım ve dil bozukluğuna rağmen hem ne söylemek istediğini hem de ne anlatmak istediğini anlayabiliyoruz.
Dinci faşist iktidar, kitleleri sindirmek, korkutmak, bir korku iklimi yaratmak için şimdiye kadar işlediği, yaptırdığı katliamları fersah fersah geçecek katliamlara hazırlık yaparken, bu cahil adam, “sakın sokağa çıkmayın” diyor. “Sağduyu ve sükunete” davet ediyor. Yani, kendini kesecek kasabın bıçağını yalayan koyun gibi davranın diyor. Kuzu postuna bürünün, böylece dinci faşizmin oyununu bozmuş olursunuz diyor.
Söylemeye gerek yok, papaz görünümlü bu adam ve partisi, emekçi sınıfların ve ezilen halkların dinci faşizme, onun iktidarına karşı olan kin, öfke ve mücadele kararlılığını söndürmeye, dinci faşist terörün önüne boyunlarını uysalca uzatmalarını öğütlüyor. Bu öğütler, celladın yanında yürüyen papazın mahkuma öğütleridir. Boynunu ipe uysalca uzatma tavsiyeleridir.
Emekçi sınıflar ve başta Kürt halkı olmak üzere ezilen halklar bu adamın tavsiyelerine uyarlar mı? Hiç sanmıyoruz. Bununla birlikte, kitleleri dinci faşizmin bu stepnesinin sözlerine karşı uyarmak faşizme karşı mücadelenin önemli bir yanıdır. Faşizm, devrimci kitlesel şiddetten, devrimci zordan anlar. Devrimci kitlesel şiddet, devrimci zor ne kadar yoğun ve etkili kullanılırsa faşizm de o kadar etkisiz hale gelir. Devrimci mücadele tarihi bunu doğrulayan sayısız kanıtla dolu.
Kitlelere bunu anlatmak, sokak çağrısı yapmak, bu adamın sözlerine kanmaya hazır sosyal reformistlere, liberallere ve uzlaşmacı küçük burjuvalara karşı uyarmak acil bir görevdir.