ABD emperyalizminin Ortadoğu halklarının böğrüne saplanan bir hançer gibi kullandığı Siyonist İsrail devletinin Filistin’i Filistin halkından “arındırma” saldırganlığı devam ediyor.
İşgal ettiği Doğu Kudüs’te Filistinlilere ait son yerleşim yerlerinden El Cerrah Mahallesi’nin boşaltılmasını dayatması ve Müslüman Filistinlilerin Ramazan ayında Mescid-i Aksa ve Şam Kapısı'nda ibadet etmelerini önlemesi, bu mekanları gerici-Siyonist İsrailliler tarafından işgal etmeye hazırlanması, izlediği apartheid siyasetinin son yansıması oldu. Gerek bölgesel gericilikler gerek Arap devletleri ve gerekse ABD-AB’li emperyalistler başta olmak üzere tüm bir dünya gericiliğinin olurunu, açık ya da sessiz onayını alan Siyonist İsrail, bundan aldığı güçle saldırılarını tırmandırdı.
Filistin halkı kendi topraklarında mülteci olmasına bile izin verilmeyen bu saldırganlığa karşı yapayalnız olduğunu bilse de direnişle yanıt verdi. Filistin’in ‘taş generalleri’, gençleri, yaşlıları, kadınları on yılların direniş hafızasıyla meydan okudu. Yüzlercesi yaralandı. Bu direniş, hiçbir iradesi kalmamış Filistin yönetimi ve genel olarak politik dengeleri de sarstı. Mevcut silahlı güçleri harekete geçmeye zorladı.
Filistin halkının meşru savunma hakkını kullanması karşısında Siyonist İsrail devletinin saldırılarının çapı da büyüdü. Aralarında okulların, hastanelerin de bulunduğu çok sayıda yerleşim alanını bombaladı ve aralarında çocukların da olduğu 43 Filistinliyi katletmesine bahane oldu.
Siyonist İsrail devletinin başta ABD olmak üzere emperyalistlerden güç aldığı açıktır. Türkiye gibi timsah gözyaşları döken, Filistin davasını kendi tabanını konsolide etmek için kullanan bölge gericilikleri de dahil tüm dünya gericilikleri onun suç ortağıdır. “Kudüs Kudüs!” diye gözyaşları döken Türkiye’deki faşist rejimin gerilimin tırmandığı anlarda göstermelik tepkiler dışında bu rejimle tüm ilişkilerini sürdürdüğü bilinmektedir. Daha Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımadan önce bu rejim imzaladığı anlaşmalarla onu fiilen İsrail’in başkenti olarak tanımıştır! Mavi Marmara’yı önce sömürüp, sonra nasıl bir teslimiyetle değersizleştirdiğini hiç kimse unutmadı!
Bu gerçekler apaçık ortadayken ve kendisi ezilen Kürt halkını savaşın en kirli biçimleriyle ezmeye çalışırken, bugün çıkıp Filistin’deki katliamlara karşıymış gibi durması tek kelimeyle iki yüzlülüktür.
Birleşik Mücadele Güçleri olarak diyoruz ki; Türkiye dahil tüm bölge gericilikleri ve emperyalist güçlerin fiili ya da resmi onayıyla saldırılarını tırmandıran Siyonizm, barbarlık ve saldırganlık varsa direniş de vardır. Filistin halkının gerçek dostları dünyanın ezilen halklarıdır. Ortadoğu’nun mazlum ve direngen Filistin halkının davasıyla ezilen Kürt halkının onurlu direnişi kardeştir. Her iki halkın gerçek kurtuluşuysa bölgenin tüm işçi, emekçi, ezilen, demokratik, ilerici dinamiklerinin, direniş güçlerinin birleşik mücadelesinden geçer.
Bu bilinç ve inançla İsrail Siyonizm’inin Filistin halkına karşı gerçekleştirmiş olduğu saldırganlık ve katliamları lanetlerken, mazlum Filistin halkının haklı ve onurlu direnişini selamlıyoruz.
Tüm halkımızı İsrail Siyonizm’inin saldırganlığına karşı çıkmaya ve mazlum Filistin halkının onurlu direnişini sahiplenmeye ve dayanışmayı yükseltmeye çağırıyoruz…
Birleşik Mücadele Güçleri