“Vefa”sız bir yılı geride bıraktık. Bir günün bir yıl kadar ağır, bir yılın ise bir gün gibi hızla akıp geçtiği bir dönem yaşadık tüm dünya üzerinde. Ayaklanmalar, isyanlar, savaşlar, saldırılar, yenilgi ve zaferlerin iç içe geçtiği bir yıl... Vefasız bir yıl...
Bir yıl önce kaybettik Vefa yoldaşımızı. Son 2 yılda 6 milyona yakın insanı aramızdan alan Covid-19 virüsü, Vefamızı, Vefa Serdar’ı da aramızdan alalı bir yıl oldu. Bugün kendisine devrimciyim diyen, yüreği insandan yana atan herkesin “yoldaş” dediği Vefa yoldaşımız, 30 yılı aşkın devrim mücadelesine koca bir tarihi sığdırdı.
80’lerin sonunda Sivas Gürün’den kazanıp geldiği ODTÜ’de devrimci mücadelesini DÖB ile örgütlü hale dönüştürdü ve ve son nefesine kadar Leninist partinin yüreği oldu. Reformizmle kopuşta da safını devrimden yana belirledi. 93 yılı sonunda da tutsak düştü.
Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist üyeliği nedeniyle 9,5 yıl kaldığı cezaevlerinde pek çok operasyon ve sürgünle karşılaştı. 1996 Ölüm Orucu eylemine ilk ekipten katılan Vefa yoldaş, 2000’in 19 Aralık’ında Çanakkale zindanında 3 gün boyunca süren zindan savaşlarında da en önde yer aldı. Ölüm orucu savaşçılarını korumak isterken sağ kolunu burada kaybetti. Tek kolunu feda etmek ne ki! O devasa yüreği ile yüz kollu devrimciydi. Bir an olsun geri durmadı. Sürgün edildiği Edirne F Tipi hücrelerde tek koluyla yaşamını yeniden örgütledi. Yazılarına, şiirlerine, mektuplarına asla ara vermedi. Büyük bir inat ve azimle savaştı.
2003 yılında tahliye olduğunda da İstanbul ve Çukurova’da devrimci faaliyetlerine devam etti, kavgada en önde yer aldı her zaman. Mücadele Birliği Platformu’nun sözcüsü, dergi yöneticisi, yoksul mahallelerde emekçi evlerinin değişmez üyesi, işçi grevlerinin, fabrika direnişlerinin şaşmaz destekçisi, ilmek ilmek örülen örgütlenme faaliyetinin militan emekçisi... Yaşamın her alanında devrimin yılmaz militanıydı Vefa yoldaş.
Panellerde, etkinlik ve söyleşilerde aranan konuşmacılardan oldu. Bütün işçi eylemlerinde şiirleri ve türkülerinin sesi yankılanırken, sokak eylemlerinde sloganları ve marşları hiç durmadı. 2004’te Taksim’de bir eylemde polis saldırısı sonucu ciğerleri ağır hasar alıp ölümle burun buruna geldi. Bu, O’nun covid-19’a yenik düşmesinin en önemli nedenlerinden biri oldu...
2008’de yolu yeniden zindana düştü. Bu topraklarda devrimci olup da zindanla tanışmayan çok azdır. Bu defaki ziyareti kısa süren Vefa yoldaş, çıktığında yine en önde idi. Bu topraklarda son 30 yıl içinde toplumsal mücadele alanında yer almış olan hemen herkesin tanıdığı, saygı ve sevgiyle andığı bir devrimci, bir komünist idi. Dünyanın herhangi bir köşesinde bir insan incinse canı yanan yoldaşımız, tüm duygularını dizelere döktü. “Benim işim şairlik, şiirim yaşasın isterim / Benimle birlikte dövüşsün ve benden sonra da / Dolaşsın isterim sokakları” diyerek “Nazım Akarsu” namıyla şiirleriyle de kavganın en önünde yürümüştü. Mücadele Birliği Dergisi ve Gazetesi’ne de düzenli makaleler yazan Vefa yoldaş kadro yazıları konusunda da ustalaşmış, devrimci kadroların gelişmesine katkıları olan onlarca kadro yazısı ve “Yeni İnsan” broşürünü yayınlamıştı.
Yoldaşı tanıyan herkesin tereddütsüz hemfikir olacağı en önemli özelliği devrimci disiplini idi. Yaşamının her alanında örgütlü ve disiplinli idi. Devrimci irade, onu tanımlayan şeydi; en küçük işten en zorlu işlere kadar gönüllü olur ve ne güçlükle karşılaşırsa karşılaşsın mutlaka başarırdı.
Ve bugün baktığımızda, O’nsuz geçen bir yılda, kavga alanlarında, yoldaşlarının ve sevenlerinin yaşamlarında bıraktığı eksikliği hissetmemek çok zor. Ancak, O’nun devrimci yaşamı boyunca onur ve şerefle taşıdığı devrim ve komünizm bayrağı, yoldaşlarının elinde burjuvazinin burçlarına dikilene dek dalgalanacak!