Kenya KP liderlerinden Booker Omele ile Kenya'da sürmekte olan büyük halk ayaklanması, gösteriler, Pan-Afrikanizm ve dünyadaki gelişmeler üzerine bir söyleşi yaptık.
ABD emperyalizmi tarafından "NATO üyesi olmayan stratejik ortak" olarak tanımlanan bir ülkedeki sınıflar mücadelesinin seyrinin Türkiye ve Kürdistan işçileri ve devrimcileri tarafından anlaşılması açısından önemli bir söyleşi. Gerek Kenya'da olanları anlamak, gerek Kenyalı işçi ve emekçilerin mücadelesinden öğrenmek fırsatı sunuyor.
Sizi tanıyabilir miyiz? Göreviniz nedir?
Benim adım Booker Ngesa Omole. Kenya Komünist Partisi’nin Ulusal Örgütlenme Sekreteri ve Ulusal Başkan Yardımcısıyım.
Öncelikle, küresel emperyalist sistemin kendi çelişkilerinden kaynaklanan bir kriz yaşadığını anlamak önemlidir. Bu sistem kendisini bir istikrar noktasına taşıyamıyor. Bu da Kenya’da meydana gelen ve hâlâ devam eden toplumsal patlamanın, emperyalist krizden bağımsız olmadığı anlamına geliyor.
Son aylarda Kenya önemli toplumsal ayaklanmalara sahne oldu, hala oluyor. Haziran 2024'te patlak veren protestolar, Başkan Ruto'nun yönetimi altında artan vergilere ve kötüleşen ekonomik koşullara doğrudan bir tepkiydi. Halk sokaklara döküldü, polisle çatıştı. Ayaklanma hâlâ devam ediyor ve şu ana kadar onlarca ölü ve yaralı var. Lütfen bu olayların nasıl başladığını anlatabilir misiniz?
Aslında, Kenya Komünist Partisi bunu doğru bir şekilde yeni-sömürgeci sistemin krizi olarak tanımlıyor. Bu, ülkemizdeki kapitalizmin krizidir. Ayrıca, Kenya halkının militanlık ve protesto geçmişine sahip olduğunu belirtmek önemlidir. Bu durum, sosyal gelişimin ölümsüz teorisini doğruluyor: Baskının olduğu her yerde mutlaka bir direniş vardır. Kenya Komünist Partisi, son 10 yıldır mücadelenin temel biçimlerinden biri olarak kitlesel protestolar düzenlemektedir.
Aslında, Kenya Komünist Partisi, Kenya halkının mücadelesinin devamlılığının bir ürünüdür. Ancak şu noktayı kabul etmek önemlidir, şu anda devam eden son toplumsal patlama, bir dönüm noktasına ulaşmıştır. Geçen yıl IMF ve Dünya Bankası, 2023 Maliye Yasası adıyla en cezalandırıcı yasa tasarısını sundu. Kenya Komünist Partisi ve ilerici Örgütler ile İlerici STK'lar ve İşçi Sendikasının güçlü liderliği altında Kenyalı kitleler 2023 yılında 2023 Finans Yasa Tasarısına karşı çıkmak için sokaklara döküldü. Bu yasa sadece IMF tarafından desteklenen bir yasa değil, ayrıca IMF tarafından hazırlanıp Kenya halkının gırtlağına dayanmış bir yasaydı.
Ancak, sokaklardaki hareketlilik yalnızca binler seviyesindeydi çünkü Kenya halkı, bu tür neoliberal politikaların yıkıcı sonuçlarını henüz tam anlamıyla yaşamamıştı. Aslında, Kenya Komünist Partisi, Kenya halkına bunun tarihsel sonuçlarını hatırlatmıştı, çünkü 1970'ler ve 1980'lerde uygulanan yapısal uyum planları sırasında Kenya işçi sınıfının ve yoksul halkının çektiği acılar daha da artmıştı. Ancak o dönemde propagandamız Kenya halkı üzerinde yeterince etkili olmamıştı.
2024 yılına gelindiğinde ise Ruto, sadece Kenya'nın başkanı değil ama ABD emperyalizminin gözdesiydi. Kenya Komünist Partisi, Başkan William Samoei Ruto’nun gerçekte Batı’nın bir kuklası olduğunu kesin bir şekilde doğrulamış oldu.
Ruto, 2022 yılında kampanyalarına, çoğunluğu oluşturan Kenya halkına onur kazandırmak için bir "tabandan yukarıya ekonomik model" geliştireceği söylemleriyle başladı. Ancak, iktidarının ilk iki ya da iki buçuk yılı içinde, Kenya toplumunun alt tabakalarında yalnızca yoksulluk artmış ve anlamlı bir değişim yaşanmamıştı. Sokak protestoları, 'işgal' adı altında başladı. Bu, topraksız insanların, özellikle gecekondu alanları olarak adlandırdığımız resmi olmayan bölgelerdeki halkın, hükümet evlerini işgal etmeye başladığı ve yalnızca geçim kaynaklarından mahrum bırakılmakla kalmayıp, aynı zamanda yargısız infazlarla öldürüldükleri rejime karşı militan bir mücadele başlattığı anlamına geliyor. Şimdi, sanki bunlar yetmezmiş gibi, Başkan William Samoei Ruto Washington’u ziyaret etti ve Kenya, NATO dışı bir müttefik olarak ilan edildi. Ve Kenya halkı bunun ne anlama geldiğini tam olarak anlayamadı.
Kenya Komünist Partisi, özellikle Ruto liderliğindeki yeni-sömürgeci rejime Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası tarafından sağlanan ve desteklenen ODS borçlarını gündeme getiriyordu. Bu borçlar Kenya halkının çıkarları doğrultusunda kullanılmamaktadır. Aslında Ruto, Kenya halkına ait kaynakları kötüye kullanmak için yurt dışında hesaplar açmıştır. Özellikle Dubai’deki bir hesaba yatırılan Eurobond kredisi, Kenya halkının öfkesini daha da artırmıştır. Son olarak, 2024 Mali Yasa Tasarısı’nın bazı bölümleri, halk karşıtı olarak görülmüştür. Başkan Ruto sadece ilerici vergilendirmeden değil, aynı zamanda vergi dilimlerini genişletmekten de bahsediyordu.
Temel olarak bu, paranın olduğu yeri değil, insanların olduğu yeri vergilendirdiğiniz anlamına geliyor. Kenya Komünist Partisi, Kenya halkına, Başkan William Ruto'nun yanlış yönetimini durdurmak için bir şey yapmazlarsa, son iki yıldır çekilen acıların devam edeceğini hatırlattı. Haziran ayında, Kenya Komünist Partisi ve İlerici Örgüt, Başkan William Samoi Ruto'yla yüzleşmek için kitlesel bir eylem çağrısında bulundu. İlk gün bizi bekleyen şeyin büyüklüğünü bilmiyorduk, sadece Nairobi'de yaklaşık 1 milyon kişi toplandı ve ardışık günlerde sokaklarda görülen maksimum sayıya ulaşıldı. Bu, 25 Temmuz'da, neredeyse 10 milyon kişinin Kenya genelinde sokaklara çıktığı gündü. Şu anda vurgulamak istediğimiz şey, Kenya Komünist Partisi'nin bu saldırıyı, bu toplumsal patlamayı ilerletmede ön saflarda yer aldığıdır.
Ne yazık ki 78 komünist, devlet tarafından katledildi. 100'den fazla komünist devlet tarafından kaçırıldı, işkence gördü ve kaybedildi. Tutuklananların sayısı oldukça yüksek ve yoldaşlarımız sahte suçlamalarla hâlâ hapiste. Bunlar arasında ben de bulunuyorum. Bana, gayrimeşru bir hükümeti devirmek için yıkıcı faaliyetler organize etmek suçlaması yöneltildi. Terör hücreleri organize ettiğim iddia edildi. Bu, devletin baskıcı yöntemlerini gözler önüne seriyor.
Şunu kabul etmek önemlidir: terör karşıtı yasaları savunanlar, Kenya halkı değildi. Terör karşıtı yasa, Kenya halkının talebi değildi. Aslında, bunlar ABD emperyalizmi ve lobi gruplarıydı. Terör karşıtı yasaları, özellikle Müslüman din adamlarını ve komünistleri tutuklayıp, onları yargılamak ve haberleşmelerini kesmek amacıyla kullanmak istiyorlardı. Kenya'da ödediğimiz bedel buydu. Ancak doğru analizimize göre, Kenya halkının, özellikle işçi sınıfı bilinci, her zamankinden daha yüksek bir seviyede.
Ve bu rejimi mantıksal bir sonuca ulaştırmaya kararlıyız, aynı zamanda Kenyalı halkı şu konuda uyandırıyoruz: Sorun yalnızca William Samoeiruto ile değil. Sorun, neo-kolonyal sistemdir. Sorun, emperyalizmin krizidir. Sorun, kapitalizmin krizidir. Ve Kenya Komünist Partisi, sokaklardaki kazanımları yeniden pekiştirmeyi başarmıştır.
Ve bu rejimi mantıksal sonucuna kadar götürmeye kararlıyız. Kenya halkına hatırlatıyoruz ki, sorun sadece William Samoei Ruto değil. Sorun, neokolonyal sistemdir. Sorun, emperyalizmin krizidir. Sorun, kapitalizmin krizidir. Kenya Komünist Partisi, sokakların kazanımlarını yeniden bir araya getirmeyi başardı.
Şimdi, Kenya halkının birincil düşmanı olan komprador burjuvazi ve onların Batılı destekçileri yani emperyalistler. Washington savaş konsensüsüne karşı tüm demokratik güçlerle birlikte ilerlemeyi sağlamak için "Halk Meclisi Ulusal Koordinasyon Komitesi" adlı yeni bir halk cephesini açıkladık.
Biz Türkiye’den baktığımızda Kenya’da bir devrim görüyoruz, bu devrimin zaferle sonuçlanması için herhangi bir planınız var mı?
Öncelikle, Kenya Komünist Partisi olarak, sokaklarda yaşananları adlandırma konusunda çok dikkatli davrandık. Bu sürecin ön saflarında yer almış olsak da, buna bir devrim demekte isteksiz davrandık. Bunun nedeni, tarihin bize bazen kendiliğindenliğin bir hükümetin devrilmesine katkıda bulunabileceğini göstermesidir. Ancak bu, Kenya'da bir devrim yaşandığı anlamına gelmiyor; çünkü, Kenya devriminin nesnel koşullarının olgun olduğuna inanmakla birlikte, devrimin öznel koşulları henüz sağlanmış değil. Aslında, Kenya Komünist Partisi olarak, sokaklarda 10 milyon kişi olmasına rağmen, yalnızca 43.000 civarında üyemizle, Kenya ulusunun öfkesini halkın gerçek düşmanlarına yönlendirmek bir kabusa dönüştü.
Şimdi görevimiz, sokaklardaki kitleleri yeniden bir araya getirmek, hatalarımızı düzeltmek ve halk kampını yeniden harekete geçirmek için mücadelemizin karakterini net bir şekilde yeniden tanımlamak ve ulusal demokratik devrimimizin ilk aşamasını tamamlamamıza yardımcı olacak ülkemizdeki tüm demokratik güçleri seferber etmektir. "Ulusal Demokratik Devrim" (UDD) ile sosyalist inşa arasında yüksek bir duvar olmadığını söylesek de, Kenya'da UDD'yi tamamladıktan sonra, devrimin nesnel koşullarını ilerletebilecek ve halk devrimini hızlı bir şekilde sonuçlandırmamıza yardımcı olacak etkili, üretken ve gelişmiş güçlere sahip olacağız. Bu nedenle kesin bir şey söyleyemeyiz. Örneğin, insanlar bizi Bangladeş'le karşılaştırıyor.
Oysa Bangladeş'de olan bir "renkli devrim" idi; Washington'daki savaş kışkırtıcılarının desteklediği bir karşı-devrim! Fakat Kenya halkı olarak biz, kendi çıplak ellerimize dayanıyoruz. Ve halkta, şu sıralarda barışçıl gösterilerin işe yaramadığı yollu bir yeni bilinç oluşsa da, bu, halk yığınlarının Kenya KP'nin çözümlemelerine yaklaştığı anlamına gelmiyor. Propagandamız güçlü, evet, ama henüz Ruto propaganda savaşını kaybetmiş değil.
Enformatif gücünü yitirdi. Kimse ona güvenmiyor. Bu yüzden örgütlü bir şiddeti uygulayabileceği faşist bir devlet yapılanmasına gidiyor. Zira 2010 Anayasasının doğası ilericidir.
Hatta Sudan'dan paramiliter güçleri, Uganda'dan özel kuvvetleri ve bölgedeki diğer unsurları getirdi. Çünkü Doğu Afrika bölgesindeki yeni-sömürgeci projeler, Nairobi'de ve Kenya'da yaşanan olaylar nedeniyle sarsılıyor. Bu yüzden Museveni ve Doğu Afrika’daki tüm yeni-sömürgeci yöneticiler, Başkan Ruto ile tam bir ideolojik dayanışma ve birlik içindeler. Z kuşağı ayaklanmasını destekliyormuş gibi davranan muhalefet lideri bile, şimdi sözde geniş tabanlı hükümet anlaşmasını imzaladı. Ama geniş tabanlı hükümet kimin için? Bu durum sadece, ABD ve Britanya tarzı demokrasilerde, egemen sınıfın birbirine karşıymış gibi göründüğü propaganda yöntemleridir. Ancak propagandaları yenilgiye uğradığında ve halk gerçeği öğrendiğinde, şimdi 'birincil düşman' olarak adlandırdıkları Kenya Komünist Partisi ve Halk Cephesi ile mücadele etmek için el ele verdiler. Onlar, liderliklerine yönelik maddi bir tehdit olmadığı sürece herhangi bir demokrasiyle ilgilenmezler. Kenya Komünist Partisi, Halk Meclisi Ulusal Koordinasyon Komitesi çatısı altında bu gerçeği ilerletmeye devam ediyor. Ve artık eskisi gibi değil, kesin bir şekilde Kenya Komünist Partisi'nin, Kenya halkını birincil düşmanımızın nihai yenilgisine götüreceği ve Kenya halkını anti-emperyalist cephede harekete geçirerek uluslararası anti-emperyalist gündeme daha yapıcı bir şekilde katılmalarını sağlayacağı açıktır.
İşte bu, Kenya Komünist Partisi'nin sadece dar bir milliyetçilikle Kenya halkı için savaşan bir parti olmadığını doğrulayan şeydir. Biz, enternasyonal bir partiyiz. Pan-Afrikalizm meselesini, bilimsel sosyalizm altında birleşmiş ve özgür bir Afrika kıtası olarak net bir şekilde ortaya koyuyoruz.
Anladığımız kadarıyla Kenya Komünist Partisi bu ayaklanmaya öncülük ediyor. Daha önceden kurulmuş komite ve konseyler var mıydı ya da şu an ayrıca KP'nin kurduğu komite ve konseyler var mı?
Bu toplumsal patlama ya da Z Kuşağı ayaklanması başlamadan önce, Kenya Komünist Partisi'nin, "Kitlesel Eylem Komitesi" adını verdiğimiz bir yapıyı zaten kurumsallaştırmış ve ülkemizde bir aylık bir kitlesel ayaklanma gerçekleştireceğimizi ilan etmiş olması önemlidir. Kısaca ifade edecek olursam, bu, Başkan William Samoi Ruto yönetiminin uygulamaya koyduğu halk karşıtı politikaların bir sonucuydu. Belki de Türk halkının bile nasıl etkilendiğine dair bir örnek verebilirim.
Burada, Kenya Komünist Partisi'nin Kürt hareketini desteklediğini söylemiyorum. Yalnızca ülkemizde sığınma arayışında olan kişilerin CIA veya Mossad gibi Siyonist bir yapıya teslim edilip Türk istihbarat makamlarına verilmesine karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Hatırlarsanız, Öcalan Nairobi’de tutuklanmış ve tüm uluslararası yasalara aykırı bir şekilde Türk makamlarına teslim edilmişti. İki hafta önce, Nairobi’de CIA operatörleri aracılığıyla beş Türk siyasi mülteci yeniden Türk İstihbarat Teşkilatı’na teslim edildi. Bu durum, Başkan William Samoe Ruto yönetiminin, Kenya Ulusal İstihbaratı, polis ve ordu da dahil olmak üzere, emperyalist aygıtlarla uyum içinde çalıştığını açıkça göstermektedir. Bu tartışmayı daha ileriye taşımak için birkaç örnek daha vereceğim.
Kenya'nın NATO üyesi olmayan bir müttefik olarak ilan edilmesi meselesi... Batı Afrika'da ABD ve Fransız emperyalizminin yenilgiye uğraması sonrası bu güçler yeni bir üs arayışına girdi. Başkan William Samoei Ruto, milyonlarca dolarlık rüşvetle memnun edildi ve ülkemizin egemenliğini açık artırmaya çıkararak ABD'nin bir nükleer tesis ve savaş alanı inşa etme sürecini başlatmasına izin verdi. Vacib'de, ABD askeri hava üssü rekor bir sürede, sadece altı ay içinde tamamlandı. Sahel bölgesinden gelen tüm ekipman ve personel, şu anda Kenya'nın kuzeydoğu tarafında konuşlanmış durumda. Bu durum bizi son derece rahatsız etti, çünkü ülkemizin egemenliğini ciddi şekilde tehlikeye atıyor.
Ayrıca, Lamu Takımadaları, askeri üs kurması için ABD emperyalizmine tahsis edildi. Bu, Yemen'i hedef alan dronların doğrudan Mada Adaları'ndan yani Kenya topraklarından geldiği anlamına geliyor. Başkan William Samoei Ruto, Ukrayna'daki vekalet savaşında NATO'ya katılmak için bir anlaşma imzaladı ve yalnızca personel sağlamakla kalmayıp, lojistik desteği de üstlenebilecek Kenyalı bireyleri göndermeyi taahhüt etti. Bu, Rusya'ya karşı sürdürülen vekalet savaşına katılım anlamına geliyor. Bu durumlar, Başkan William Samoei Ruto'nun, özellikle dış politika meselelerinde Batı'nın bir kuklası olduğunun açık bir kanıtıdır.
Bu aynı başkan, Batı Sahra konusunda bir aldatmaca yaptı. İktidara geldiğinde, Fas hükümeti onu rüşvetle ikna etti ve ertesi gün Batı Sahra Büyükelçiliği'ni kapatacağını açıkladı. Dış politika açısından durumu daha da kötüleştiren bir şekilde, Pan-Afrikanizm idealini yozlaştırdı ve iflas ettirdi. Hatta Kenya ulusal anayasasına aykırı olarak, Kenya polisinin Haiti'de emperyalist çıkarlar doğrultusunda görevlendirilmesini sağladı. Başkan William Samoei Ruto, Kenya halkına gıda güvenliği konusunda seslenirken, bu politikaların yarattığı krizleri örtbas etmeye çalıştı ve Bill Gates Vakfı, Amerikan çok uluslu şirketleri ve Monsanto'nun Kenya'daki gıda güvenliğini yeniden tesis etmemize yardımcı olacağını söyledi. Oysa gerçekte, Kenya'daki tarıma elverişli arazilerin %85'i, ahlaki olarak iflas etmiş ve yozlaşmış bir siyasi sınıfın, özellikle William Samoei Ruto'nun, Katolik Kilisesi'nin ve Anglikan Kilisesi'nin elindedir. Bu durumda, tüm arazi bu toprak sahiplerine teslim edilmişken, teknolojiyi kullanarak gıda güvenliğini sağlamaktan nasıl bahsedilebilir? İşte bu nedenle, Kenya Komünist Partisi, Gen Z ayaklanması sırasında doğru bir şekilde şunu dile getirdi: Bu mücadeleyi sadece toprak ve gıda için değil, aynı zamanda gerçek özgürlük için de bir yetişkin mücadelesi haline getireceğiz. Toprak ve gıda olmadan, Kenya halkı için gerçek bir özgürlük var olamaz.
Başkan William Samoe Ruto Kenya halkını koruyucu politikalar konusunda ne yaptı? Kocaman bir şaka! Aslında, sanayileşmeyi geliştirmek veya tarımı genişletmek gibi bilinçli bir süreç başlatmak yerine, William Samoe Ruto, yalnızca dünya genelinde seyahat edip Almanya, Kanada ve diğer emperyalist ülkelerle işgücü anlaşmaları imzaladı. Bu anlaşmalarla Kenya halkını, Kenya Komünist Partisi’nin “insan kaçakçılığı” olarak adlandırdığı bir plan çerçevesinde yurt dışına işgücü olarak ihraç etmek istiyor. Bilirsiniz, tüm bunlar Kenya halkının yurtdışında iş aramak için ülkeden ayrılması ve William Ruto’nun yozlaşmış rejimi adına döviz çekmek için yapılan bir girişim.
İnsanlar yollara düşüyor, ya sonra? Çoğu, kötü çalışma koşulları, sömürü ve insanlık dışı muamelelerle karşılaşıyor. Eve kargoyla cesetleri geliyor. Onun "ulusal politikaları" halk karşıtıdır; Kenya halkının temel ihtiyaçlarına çözüm üretmekten çok uzak, yalnızca halkı daha da zor durumda bırakıyor. Ayrıca, gençler için istihdam yaratmanın bir yolu olarak, oldukça geri bir neoliberal serbest girişimcilik anlayışını popülerleştirdi. Buna "Hustler Fonu" adını verdi ve gençlerin, hükümetin istihdam yaratmaktan sorumlu olmadığı gerekçesiyle, kendilerini istihdam edebilmeleri için 5 dolarlık krediler almasını önerdi. Bu, Kenya halkının popüler politikalarına yönelik önemli bir saldırıdır.
İşte bu yüzden Kenya Komünist Partisi, kitlesel eylem komitelerini kurdu ve nihayetinde sokaklarda bir karşı saldırı başlatma kararı aldı. Mesajımız netti: "Başkan Ruto gitmeli." Bugün bile, geçen zamana rağmen, Ruto hatalar yapmaya devam ediyor. Kenya Komünist Partisi olarak gururla söylüyoruz ki, hareketimizin en büyük "üye kazandıranı" Başkan William Samoe Ruto'dur. Daha fazla konuşmasına izin verelim, daha fazla hata yapsın; çünkü bu hatalar, Kenya devrimi yolundaki kararlılığımızı ve yol haritamızı daha da güçlendirecektir.
Kenya Komünist Partisi'ne göre Pan Afrikacılık nedir?
Pan Afrikacılığın Afrika kıtasında en yanlış anlaşılan kavram olduğunu kabul etmek önemlidir. Ama şunu söylememe izin verin. Ulusalcılık var, ulusalcılık var. Gerici ulusalcılık var ve ilerici ve devrimci ulusalcılık var.
Özellikle önemli görev, tüm ulusal demokratik güçleri bir araya getirerek işgalci yerleşimci güçleri ya da ülkemizdeki emperyalist ajanları yenmektir, işte bu gerçek ulusalcılık anlayışıdır. Ancak bir de dar ulusalcılık kavramı vardır; bu, örneğin Kenya halkının Türk halkından daha önemli olduğunu ya da Kenya halkının Uganda halkından daha üstün olduğunu düşünen bir anlayıştır. Biz Kenya Komünist Partisi olarak bu kavramları sürekli olarak açıklığa kavuşturma gayreti içindeyiz. Stalin’in de milliyetler sorununda bu konuları ele aldığını biliyoruz. Bu konferansta, Quebec'ten gelen yoldaşımızın Joseph Stalin'in milliyetçilik üzerine klasik eserlerinden bahsetmesini dinlemek beni oldukça mutlu etti.
Küreselleşmiş kapitalist sistemi ilerletmek, emperyalizmi ilerletmek için milliyetçiliği öne çıkaran insanlar var, ancak bir yandan da kendilerini küreselleşmiş kapitalizmin karşıtı olarak gören ve emperyalizmi, karşılıklı saygıya, uluslararası dayanışmaya ve insanlığın gerçek dostluğuna dayalı küreselleşmiş sosyalizmle değiştirmek isteyen bizim gibi insanlar da var. Şimdi Pan-Afrikanizm konusuna gelirsek, milliyetçilik, Pan-Afrikanizm ve enternasyonalizm arasındaki ortak nokta, kavramın belirli bir coğrafi bölgeye dayanmasıdır. Ancak bence Joseph Stalin bize coğrafyanın, tıpkı nüfus gibi, toplumun gelişimi açısından diğer üretken faktörlere kıyasla çok daha az rol oynadığını hatırlatıyor; örneğin, insanların ve makinelerin gelişimi gibi üretken faktörler. Dolayısıyla Pan-Afrikanizm, temelde, ırkçı Batı düşüncesine, özellikle de Batılı düşünürlere, metafizik düşünürlere, Avrupa'nın geri kafalı düşünürlerine bir tepki olarak başladı. Bu düşünürler, Afrika ırkının düşünceden yoksun olduğunu ve sadece hayvanlar gibi yaşadığını iddia eden bir anlatıyı öne sürdüler.
İşte bu yüzden, felsefi perspektiften bakıldığında, Afrika felsefesinin Batı'daki ırkçı düşünürlere tepki göstererek geliştiğini söylüyoruz. Şimdi, Afrika felsefelerinin savunucularından biri de Senghor'du ve o, "Negritude" (Siyahlık Bilinci) kavramını ortaya attı. Bu kavram, temelde Afrika ırkının baskı altında olduğunu, beyazlara ait olan her şeyi reddetmemiz ve hem zihinsel hem de fiziksel olarak köklerimize dönmemiz gerektiğini söylüyordu. Kwame Nkrumah'ı hatırlayın.
Yurtdışında eğitim almaya gitmiş olsa da, İngiliz düşünürlerin ırkçı saldırıları ve ırkçı yazıları, aslında Marksist literatürü özümsemesini engelledi. Bu yüzden erken dönem gelişiminde, Afrika devrimini ilerletmek için yerel bir teorik süreci uyarlamaya çalışan conscientism (bilinççilik) kavramını ortaya attı. Ve başkaları da vardı, örneğin Nyerere, Afrika sosyalizmi fikrini getirdi. Ancak bu insanlar, sadece kafalarında yarattıkları şeyler olarak değil, maddi koşullarının bir ürünü olarak anlaşılmalıdır. Çünkü Afrika düşünürlerine yönelik saldırılar en üst düzeydeydi.
O günler Afrika'nın insanlığın beşiği olduğunu duyduğunuz günlerdir. O günler, Sokrat, Platon ve Aristo'nun eğitim almak için Afrika'ya ve Mısır'a geldiklerini duyarsınız, çünkü Afrika savunmada idi ve Britanya ile Batı'nın ırkçı düşüncelerine karşı tepki gösteriyordu. Ancak Kenya Komünist Partisi'nden öğrenmemiz gereken şey, filozof Kwame Nkrumah'ın bu geri kalmış düşüncelerden nasıl arındığıdır; bunu, önemli bir kitap yayımlayarak yaptı: Africa Must Unite (Afrika Birleşmelidir). Ardından, The Class Struggle in Africa (Afrika'daki Sınıf Mücadelesi) adlı ikinci kitabını yayımlayarak yaptı ve açıkça ifade etmek gerekirse, her şey bir kez bilim olarak ilan edildiğinde, o zaman bilimdir.
Bu, Türkiye veya Afrika meselesi değil. Yani Marksizm gerçekten proletaryanın bilimidir, hangi coğrafyada olursa olsun. Bu, Kenya Komünist Partisi'nin Pan-Afrikanizm anlayışını da getiriyor; bu anlayış, bilimsel sosyalizm altında birleşmiş, özgür, bağımsız bir Afrika'nın tamamlanması amacıdır. Biz bunu böyle adlandırıyoruz. Pan-Afrikanizmi çalıştıracak yazılım, Avrupa'nın birliğini yönlendiren ırkçı ideolojiden ve kapitalist ideolojiden farklı olmalıdır.
Aslında, Kenya Komünist Partisi, Avrupa'nın birliğini, Afrika kıtasının cesedi üzerinde örtülmüş masumların kanının, sömürgeciliğin, neokolonyalizmin birliği olarak nitelendiriyor. Bizim, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki egemen sınıf gibi, insanları köleleştirme arzularımız yok. Afrika halklarının, dünyanın herhangi bir bölgesini kolonileştirme arzusu da yoktur. Geçmişin hatalarını düzeltmemiz gerekiyor, hatta bizler kurban olmuş olsak da, bilimsel sosyalizmi savunmak için, özgür, bağımsız Afrika halklarını birleştirebilecek tek yazılım olarak bunu savunmalıyız.
Bu yüzden her çelişkiyi sınıf testine tabi tutuyoruz, cinsiyet, ırk ve diğer daha ikincil ya da daha önemsiz çelişkiler değil.
Kenya Komünist Partisi olarak uluslararası komünist bağlantılarınız var mı?
Evet. Mücadele ettiğimiz şey küreseldir. Bu yüzden biz de bir enternasyonalist örgütüz. Ve komunist örgütlerle komunist partilerle ikili ve çok taraflı kardeşçe ilişkilerimiz var. Biz Almanya Marksist Leninistlerin ev sahipliğininde düzenlenen ICOR'da varız.
Biz Yunanistan KP'nin ön ayak olduğu Uluslararası İşçi ve Komünist Partileri toplantılarında yer alıyoruz. Biz aynı zamanda Filipinler Komünist Partisi tarafından toplanan ILPS'de (Uluslararası Halkların Mücadele Birliği) yer alıyoruz.
Uluslararası dayanışma etrafındaki tartışmalarda söylememiz gereken şey, üzerinde anlaşamadığımız teorik soruları ayırmak ve yalnızca küresel halk kampını ilerletmek için, bizi birleştiren alanları seçmektir. Kenya Komünist Partisi'nin de enternasyonalist bir örgüt olduğunu ve bizim de ABD emperyalizmine karşı enternasyonalist aktivistler olduğumuzu belirtmek önemlidir.
Son olarak, Türkiye'nin işçi sınıfına ve ezilen halklarına ne söylemek istersiniz?
Belki de genel olarak Türkiye'deki işçi sınıfına şunu söylemek isterim: Afrika kıtasında dostları olduğunu bilsinler. Mücadelemizin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu görüyoruz. Şu anda, ABD emperyalizminin Türkiye'deki saldırısı, Afrika kıtasındaki etkilerinden daha az değildir. Hatta, ABD emperyalizminin Türkiye üzerindeki etkileri, Afrika kıtasındaki etkileri kadar ciddidir. Umarız, ABD emperyalizminin nihai yenilgisi için anti-emperyalist güçler olarak birleşebilir ve sosyalist toplumu inşa etme projesi olarak barışçıl sosyalizmi hayata geçirebiliriz. Çok teşekkür ederim.
Röportaj için biz çok teşekkür ediyoruz.
NOT: 25-27 Ekim 2024’te Afrika’da Senegal’in başkenti Dakar’da düzenlenen Dünya Anti Emperyalist Platform’un 7. Konferansı sırasında Kenya Komünist Partisi Ulusal Örgütlenme Sekreteri ve Ulusal Başkan Yardımcısı Booker Omole ile yaptığımız söyleşidir.