Flormar işçilerini ilk ziyarete gidişimiz, otuzlu günlerin başıydı. Eyleme başladıkları günden o zamana kadarki süreci sosyal medyadan takip etmiştim. Çoğunluğu kadın olan işçiler, sendikalı oldukları için işten atılmıştı ve fabrika önünde eyleme başlamışlardı. Devam eden günlerde ise eylemdeki işçilere el sallayan, alkışla destek veren diğer işçiler de işten atılmaya başlanmıştı.
Dediğim gibi, işçilerin çoğunluğunun kadın olması ve bununla birlikte tamamına yakınının da başörtülü olması, eylemi sosyal medyada daha da ilgi çekici hale getirmişti. İlk ziyarette konuştuğum işçilerin hemen hemen hepsi, ilk defa böyle bir eylem yaptıklarını söylemişlerdi. İlk olmasına rağmen kararlı duruşları beni etkilemişti.
İkinci ziyaretimiz 52. gündeydi. Yolda giderken nasıl bir ortamla karşılaşacağıma dair tahminde bulunuyorum. Büyük ölçüde önyargılarımdan kurtulamadığım tahminler yapıyor ve işçilerin yorgun ve bıkkın bir ruh haline bürünmüş olabileceklerini düşünüyordum. Bu düşünceyi yaratan önyargılarım ise, işçilerin ilk kez eylem yapan pek de politik olmayan kişiler olması ve belki de bununla birlikte tamamına yakınının başörtülü olmasıydı.
Uzun bir yolculuktan sonra Gebze Organize Sanayi Bölgesi ne varmıştım. İşçiler yerli yerinde duruyordu. Hiç de yorgun, bıkkın bir halleri yoktu. Oturup sohbete koyulduk.
Önyargılarımı paramparça eden şeyse, öğle paydosundaki coşkuydu. Öğle paydosu olunca hepsi ayağa kalktı ve oturdukları tabureleri alıp fabrika önündeki brandalarla örtülmüş tel örgülerin önüne geçtiler. Sohbet ettiğim kadın işçi; "tabureni al ve gel" dedi. Herkes taburelerin üzerine çıktı ve içerideki paydosa çıkan işçilere seslenmeye başladı, sloganlarla ve marşlarla...
Taburelerin üzerine çıktılar çünkü patron branda çektirmişti tel örgülere, işçiler birbirini görmesin diye. Öylesine etkili bir görüntüyü ki... "Susarsanız, örgütlenmezseniz siz de buraya geleceksiniz (işten atılıp dışarıda olmayı kastediyorlardı) ve biz hep beraber yeniden gireceğiz fabrikaya. Ne yaparlarsa yapsınlar sendika fabrikaya girecek. Biz güçlüyüz, vazgeçmeyeceğiz. Biz pes etmeyeceğiz patron pes edecek…" Öğle paydosu boyunca içerideki işçilere ajitasyon konuşmaları yapıldı, sloganlarla ve şarkılarla moral ve güç gösterisi yapıldı.
Gün boyunca tek gündem emekti. Hep birlikte bir basın açıklaması yaptık. Açıklamanın sonunda" Yaşasın İşçilerin Mücadele Birliği" sloganımıza güçlü bir şekilde eşlik ettiler ve daha biz atmadan onlar coşkulu bir şekilde "Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz" sloganı attılar kararlı bir edayla.
Gün sonunda parçalanan sadece umutsuzluk değildi. Benim de önyargılarım paramparça olmuştu. Ve eylem sadece eylemdeki işçilere değil biz ziyaretçilere de çok şey öğretmişti.
İstanbul'dan DEK'li Bir Emekçi