Merhabalar ben Antep’te 30 yıllık memurum. 1 buçuk ayı aşkın süredir izindeyim. Emekli olacağım. Yaş mağdurlarından biri de benim. 6 yıl fazla çalıştım. Dört tane çocuğum var, birisi İstanbul Üniversitesi’nde psikoloji okuyor, bir tanesi sağlık meslek lisesini bitirdi maalesef hemşire olamadı. Önünü kapattılar, yüksek okul okuyacak bir tanesi Gaziantep’te Sosyal Bilimler Lisesi’nde, bir tanesi Anadolu Lisesinde… Emekli olduktan sonra da bakalım çocukları okutmaya devam edebilecek miyiz, edemeyecek miyiz? Şu an onun derdine düştüm. Tekrar iş aramaya başlayacağım herhalde.
17 yıl TürkTelekom’da işçi olarak çalıştım. Özelleştirmeden dolayı tuttular bizi başka kurumlara gönderdiler, tazminatımız ödenmedi. 13 yıl da memur olarak çalıştım. Benim maaşım ve emekli tazminatım, işçi olsaydım en az 200 bin liraydı. Memur olarak gözüktüğüm için 90 bin verilecek. Mahkeme yollarını da KHK ile kapattılar, dava açamıyoruz. Maaşım 2700-2800 olacak, işçi olarak ayrılsam 4500 liradan aşağı olmazdı. Türkiye’nin en büyük mağdurlarından birisiyim. Benim gibi milyonlarca insan var.
Bu ülkenin şah damarını kestiler. Tamiri zor bir iş; uzman ve akıllı insanlar gerek. Şah damarı ameliyat bekliyor. Eğitimi tarumar ettiler. Eğitimcilerin durumu içler acısı. Bu ülkenin beynine sıktılar. Tedavisi zor olacak. Bu ülkenin 25-30 yılı gitti bu ülkenin eğitimden dolayı. Ülkenin aklını, beynini, kalbini, tüm damarlarını kestiler. Hasta ettiler. Tarımı yok ettiler. Yazık ettiler. Tarımda dışa bağımlıyız, ana tohumumuz yok şu anda. Tohuma dışardan bağımlıyız. Ben tarımda çalışıyorum. 13 yıldan beri tarım koruma güvenlik memuruyum. Hayvancılık desen içler acısı. Yerli ırkı yok ettiler, para hırsına sattılar. Sağlık desen hak getire. Tedavi edilmeden git-gel yapıyoruz, para tuzağı oldu o da. Toplumu aldatan bir sağlık sektörü görüyorum ben. Beş dakikada hasta muayene edilir mi? Yok böyle bir şey. Bu ülkede tüp bebek merkezlerini niye kurdular? Ben lise mezunu olarak biliyorum da okumuş, üniversiteyi bitirmiş insanlar nasıl bilmiyor onu anlamıyorum.
Çocuklarıma diyorum ki, üniversiteyi okuyun. 4 kızım var. İyi bir insan olun diyorum. Bilinçli bir insan olun yeter. Kendi işinizi kendiniz kurun. Ayaklarınız üzerinde durun diyorum. Çünkü böyle gitmez. Bu ülkeye yine birileri gelip şaha kaldırabilir. Şu an karamsarız, ama korkmuyorum ben.
Benim oy verdiğim kişiler bu halka kabadayılık yapıyor. Halkı adam yerine koymuyor. Benim zoruma giden o. Bu halkın maaşıyla, git beni yönet diyorum. Ama ülkeyi bu hale getiriyor. Bu ülkeyi bu hale getirmeye kimsenin hakkı yok. Benim mahallemde çıkıyorum servis araçları trafik oluyordu. Şu an işçi götüren servis yoktur, yazık değil mi? O insanın çocukları yok mu? Bir insanın cebinde para olmazsa; soruyorum size en büyük beka nedir? Benim cebimde para olmadığı zaman beka budur. Ülkede bir sorun yok. Ekonomidir beka. Benim çocuğum para istediği zaman harçlık veremiyorsam, benim ölmem lazım. Bir babanın ölmesi lazım ya... Derdimiz çok, ben ev yaptırmışım. Ben beton mu yiyeceğim ya. Arabam var, kaporta mı yiyeceğim ya. Arabaya mazot alamıyorum. Mazotun litresi altı buçuk lira olmuş. Arkadaşım ben arabaya binemiyorum. Araba evin önünde duruyor, şu an arabaya binenler var ya, seçimden sonra onlar da binemeyecek. Durum böyle giderse budur. Ben gerçekleri söylüyorum.
Tanzimler yapılsın, bir şey demiyorum. Ben 1989’da 15 Mart’ta işe başladım. Adıyaman Belediyesi’nin de böyle bir uygulaması vardı. Markette de aynı fiyat. Orada biraz ucuz olurdu. Ben devlet memuruyum. Maaşım da iyiydi. Bir malı nerede ucuzsa gidip orda alabilirim elbette. Bu ülkede işçi sınıfının hali… Derdim çok benim. Ben gerçekten çatlayacağım. Ben 5000’e yakın maaş alıyorum, düşünüyorum bu asgari ücretle çalışan insanlar ne yapıyor? Hiçbir sosyal aktiviteye katılabiliyor mu? Gezmeye gidebiliyor mu? Gaziantep’in dışına çıkabiliyor mu? Antalya’yı, Adana’yı görmüş mü?
Biz nasıl çağ atlıyoruz ya? Çağ atladık deyip duruyorlar. Nereden çağ atladık biz teknolojiden mi çağ atladık? Şu an salonda oturuyorum. Bilgisayarım Noc, yabancı yani. Televizyon aldım Vestel. Vestel’in de bütün parçaları yabancıdır yine. Sehpamın üzerindeki cam bile ithaldir belki. Elimdeki kalem, konuştuğumuz telefon yabancı. Benim hiçbir şeyim yok. Beni niye kandırıyorlar? Bu halkı niye kandırıyorlar.
Arkadaşlar arasında konuşuyorum, adamların beyni yıkanmış para kazanıyorlar. Para kazananlar, para kazanmayanları, yarın açlığa mahkum olan işçileri kandırıyorlar. Bu ülkede insanlar kandırılıyorlar. Ben çocuğumu kandırıyorum. Bugün kitap alacak paran yok mu dediğinde, yarın alırız kızım, ay başında alırız kızım dediğim gibi, onlar da bizi kandırıyorlar.
Tarım konusuna geleyim. Bu kadar mühendis var, ne yapıyor bu kadar mühendis Tarım Bakanlığında. Ben tarımda çalışıyorum yarın öbür gün dilekçemi vereceğim. En az 5-6 bin lira maaş alıyor bu mühendisler. Ne yapıyorlar, orada burada konuşup yan gelip yatıyorlar. Her köye göndersene sen bu mühendisleri. Ne yapıyor bu köylüler ne üretiyor. Devlet niye tarım mühendislerini alıp köylere göndermiyor? Hangi köyün ne kadar toprağı varsa ona göre mühendis atasınlar. Kardeşim üç sene beş sene sözleşmeli, şu kadar maaş vereceğim. Buranın istihdamı, tarımı, tohumu neyi varsa, hangi bitkiye elverişliyse bu bitki yetişecek. Yapamadı mı, üretime geçilemedi mi, o mühendise güle güle denilecek, işine son verilecek. Bitti. Ben de devlet memuruyum ya, ben telekomda çalışırken çok huzurluydum, çok mutluydum. Niye biliyor musun? Gece gündüz çalışıyordum. Bir şeyler üretiyordum, bir şeyler yapıyordum. Koşturuyordum çalışıyordum.
Çalışmaktan zevk alıyordum çünkü bu ülkeye hizmet ediyordum. Orayı özelleştirdiler. Bizi kamu personeli yaptılar. 657’yi getirdiler. Ben yatarak 13 yıl çalıştım. Koruma güvenlik memurluğu görevimi yapıyordum ama üretim yapmıyordum. Sorunlar çok. Aslında bazen diyorum bilmemek daha iyi. Bu ülkede deli olmak daha iyi.
Partilerin değişimiyle olabilecek bir şey değil bu. Bu ülkenin öz varlıkları satıldı. Bunu görmemek nasıl bir şey, benim aklım ermiyor. Gelecekten kaygılıyım. Gemi su alıyor, delik büyük. Ekonomi sallanıyor, üretim içler acısı. Faizler %25 olmuş. Ben tazminatımı alıp götüreceğim bankaya yatıracağım. Faizlere yatıracağım yani. Başka yapacağım bir şey yoktur. Bu ülkenin iki trilyon doları nereye gitti? Neden gelmiyor? Durum vahim. İçler acısı. Güneydoğu Anadolu bölgesinin üretilen mercimek Türkiye’yi doyuruyordu. Dışarıya da mercimek satıyorduk. Toprak aynı toprak. Ne oldu? Topraklar yerinde duruyor. Ben tere yiyorum, terenin kokusu yok. Köyümün belli yerlerinde terenin yabanisi olur. Allah tarafından yetişir biz onu toplardık. Bir kokusu, bir lezzeti bir hazzı olurdu.
Tarımda bilinçsiz ilaçlama var. Sadece para kazanmak için kontrol yok bir şey yok. O tarım ilacının tesiri geçmeden, etkisini kaybetmeden toplanırsa, hale gelirse diyelim ki domates, salatalık… O ilacın etkisi bir haftada geçiyor. Vatandaş o üzerine salınan zehri geçmeden tüketirse, 5-10 yıl içinde kanser oluyor. Bu ülkenin %25’i kısır oldu. Bize bu tohumları kafamıza silah dayayıp vermiyorlar ki? 17 yıl önce bu kadar görünür değildi böyle bir şey yoktu. O tohumları getirenler zenginleşiyor. Geni bozulmamış tohumlar kullanmamız lazım. Yok mu tohum bankalarında, var. Kendi tohumumuza geri dönmemiz lazım. Bizde bunları yapacak mühendisler yok mudur? Bütün tohumlar da yabancı artık.
Ben köylü çocuğuyum. 20 yaşına kadar köyde yetiştim. Hayvanın da nasıl yetiştirildiğini bilirim. İyi bir tarımcıyım. Her şeyi diker yetiştiririm. Mühendislerimiz var, bilim adamlarımız var, işçilerimiz var her şeyin en iyisini yaptırabilecek. Yaptırmıyorlar. Ülkemiz memleketimiz için konuşmamız lazım, diyalog yapmamız lazım, birlik beraberlik olması lazım. Sorunlarımızı anlatmak lazım. İçimize ata ata öleceğiz. İçimize ata ata yara oluyor… Bütün illere, köylere üniversite yaptılar okuyun diye, ama KPSS’yi kaldırdılar. Niye? Hep torpil torpil nereye kadar? Su elektrik faturası yatırmaya gidiyorum, bir adamını mı bulmam lazım illa. Devlet dairesinde veya özel şirkette işim oluyor. İllaki bir tanıdık bulmam lazım. Ben bir vatandaş olarak namusluca 30 yıldan beri her şeye vergi veriyorum. 30 yıl çalışmışım vergi vermişim. Arabamın pulundan, benzininden muayenesine, doğalgazından elektriğine, suyuna vergi veriyorum. Bizi yönetenler ne yapıyor, hiç vergi veriyorlar mı? Dolaylı vergilerimiz de var. İmar barışı çıkarttılar. Bizleri soyuyorlar. Mecbursun yaptırmaya.
Beş yıl önce arkadaşlarıma diyordum ki inşaatla, herkesin bir evinin olmasıyla, apartmanların yükselmesiyle, arabaların çoğalmasıyla bu ülkenin ekonomisi kalkınmıyor, çöküyor. Bu böyle gitmez diyordum gülüyorlardı bana. Şimdi arkadaşlarla konuşuyoruz, doğru söylüyormuşsun diyorlar. Yiyin arabaların kaportasını diyorum, abi iş yok diyorlar. Allah vere daha da kötü olsun diyorum. Abi beddua etme diyorlar, siz hak ettiniz diyorum.
Antep’ten Bir Memur