Türk-İş, her ay yayımladığı açlık ve yoksulluk sınırı verilerinin Mayıs rakamlarını yayımladı. Verilere göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı, 2 bin 123 TL 93 kuruşa yükseldi.
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarı yani yoksulluk sınırı ise 6 bin 918 TL 33 kuruşa çıktı…
Evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın “yaşama maliyeti” ise aylık 2 bin 625 bin TL 42 kuruş olarak tespit edildi.
2019 başından bu yana 5 ay içerisinde açlık sınırı 115 TL, yoksulluk sınırı 75 TL, yaşam maliyeti ise 173 TL artmış durumda.
….
İş yerinde ani bir ölüm yakamıza yapışmamışsa, her gün damla damla ölüyoruz. “Bekar bir insanın aylık geçim tutarı” denilen ücretlerle aile bütçeleri oluşturulmaya çalışıyor. Nereden tutarsak elimizde kalacak bir durumla karşı karşıyayız. Sabahın aydınlığı kentin sokaklarına vurmadan daha yola dökülen biz işçiler, gün ışığının en güzel saatlerinde merdiven altı işletmelerde, fabrikanın karanlık depolarında yahut florsan ışıkları arasında, yerin altında madende veya gökdelenin ucunda çalışıyoruz… ki hem de ne çalışıyoruz. Sonra güneş batıyor omuzlar çökük ayaklar sürüncemeli eve varıyor. Öğretmenin istediği ihtiyaç listesini uzatacak olan çocuğuna vereceği cevabının yahut kira, fatura gibi zamanı geçen ödemelerin kaygısıyla eve gitmeye yanaşmaz ayaklar. Gidilecektir, boyunlar bükülecektir, sesler yükselecektir. Oysa ne çok seviyordu eşini ve çocuğunu. Bunları söyleyemeden yıpranıp kırıldı birçok yürek. Onurlarından açılan yaraların çaresi bulunamadı.
Bir gün bir ışık doğdu. İşçi sınıfının horlandığı, aşağılandığı, alınıp satılan bir eşya gibi görüldüğü kapitalist sistemden daha ilerisini gösterdi işçi sınıfına o ışık. “Gelecek sizsiniz!” dedi, “Her şey emeğin olacak!” dedi: Paris Komünü kuruldu. Dünyanın birçok kıtasında işçi sınıfı sosyalizme yürüdü. Kimi zaman zafer kahkahaları atarken kimi zaman darağaçlarını gördü bu sınıf. Türkiye ve Kürdistan coğrafyası işçi sınıfı ve emekçilerin bilincini sermayenin elini tutarak bulandırmaya çalışan reformizm devrime yürüyüşü durduramıyor.
İnsanlığı ve doğayı kurtarabilecek güçte ellerimiz ve tecrübemiz var. “Sallarsak yıkılacak” denilen Gezi Ayaklanmasının üzerinden birçok deneyimi ekledik heybemize. Güçlüyüz, tek başına zindanda yatarken bile yalnız değiliz. Kararmasın yeter ki sol memenin altındaki cevahir. Yeter ki işçi sınıfının tekil eylemlik ve hedeflerini birleştirelim. Yeter ki işçi sınıfının kurtuluşunun kendi eserimiz olacağını bilelim ve tek bir ağızdan haykıralım:
Dünya Emeğin Olacak!
Yaşasın İşçilerin Mücadele Birliği!
Bir Mücadele Birliği Okuru