Almanya’da otomotiv yan sanayisi, ülke ihracatında ve istihdam alanındaki payından kaynaklı, ülke ekonomisinin adeta can damarı diyebileceğimiz bir durumda. Dünya çapında en büyük beş otomotiv yan sanayinin üçü Almanya’da bulunuyor.
Kendi itiraflarından da anlaşılıyor ki, içten yanmalı otomobil motorlarından elektrikli motorlara geçiş sürecinde tekeller önemli sorunlar yaşıyor. İçeride yaşanan sıkıntıların yanında bir de Çin, Hindistan, ABD gibi önemli pazarlarda sıkıntı yaşıyorlar. Bu tarz sorunlar sadece Almanya için geçerli olmayıp, küresel olarak emperyalist-kapitalist sistemin bir çöküş evresinde olmasından kaynaklanıyor. Bunun içerisinden filizlenen ise, işçi sınıfının iktidarına giden yollar -her ülkenin özgül koşullarını da göz önünde bulundurarak görüyoruz ki- nesnelliğin zorlayıcılığı ile öne çıkıyor ve bu akışın yönünü belirliyor.
Eylül’de Frankurt’ta dünyanın en büyük otomobil fuarında IAA (Uluslararası Otomobil Sergisi) bir araya gelecek olan sektör temsilcilerinin sıkıntıları büyük. Fuarda personel azaltma, üretim merkezlerini başka yerlere taşıma ve hatta fabrikaları tamamen kapatma gibi konular gündeme gelecek ve yoğun şekilde tartışılacak.
Yaşadıkları sıkıntıları kan emici tekellerden dinleyelim:
Bosch Şirketin yöneticisi Volkmar Denner, verdiği bir röportajda konuyu gayet anlaşılabilir bir şekilde ifade ediyor: “Dizel motorlardaki enjektör sistemi için motor başına 10 kişi çalıştırıyor. Benzinli motorlarda bu iş için üç kişi gerekiyor. Elektrikli otomobillerde ise bu iş sadece bir kişi ile hallediliyor. Kısacası elektrikli otomobillerin yaygınlaşması ile işten çıkarmalar zorunlu olacak.”
Bu satırların derinlerinden yükselen gerçeğin çığlığı şöyle sesleniyor: “Çevre dostu görünmek için trilyonları televizyon kanallarına, bilboardlara verirken amacım, siz sefil işçilerin sağlıklı yaşaması ve doğayı kirletmenin önüne geçmek değildi. Bunu yapmak zorundaydım, çünkü fabrikalardaki makinelerin teknik gelişimi artık insana ihtiyaç duymadan üretim yapabiliyor. Dizel motor yerine elektrikli motor üretirsem motor başına 9 kişilik kârım daha var. Bunu hesaplamak zorundayım, çünkü fabrikalarım hiç durmadan üretim yaparken işçilere ne kadar ücret ayırmak zorunda olduğumun farkında mısın? İşten kovacağım işçilerin nasıl yaşayacağı beni ilgilendirmiyor. İhtiyacım kadar işçiyi, benim belirlediğim saatler boyunca çalıştırıp en yüksek karı elde etmekten başka bir amacım yok benim.”
Dünyanın en büyük otomotiv yan sanayi üreticisi olan Bosch makine üretimi alanında da faal olan bir şirket.
Stuttgart merkezli şirketin dünya çapında 410 binden fazla çalışanı var. Almanya'daki 50 bin personelden 15 bini sadece dizel motorlarla ilgili birimlerde görevli.
Continental Yönetim Kurulu Başkanı Elmar Degenhart, sektörün dramatik bir şekilde süratlenen, kökten ve yer yer yıkıcı bir değişim sürecinin içinde olduğunu söylüyor. Giderlerin azaltılması gerektiğini vurgulayan Degenhart, bunun için şu an şirket bünyesinde çalışan 245 bin kişiden kaçının işten çıkarılacağını, sendika ile görüştükten sonra karara bağlayacaklarını bildirdi. Degenhart, borsadaki değeri son dönemde gittikçe düşen Continental için, firmanın bazı birimlerinin satılmasının da gündemde olduğunu ifade etti. Otomobil lastiği alanında da bir dünya markası olan şirket için bu ürün, firmayı sağladığı kazançla ayakta tutan temel sütunlardan biri.
Friedrichshafen merkezli ZF ise, şanzıman ve farklı otomobil parçaları üretiyor. Çok farklı alanlarda üretim yapmasına rağmen kapitalizmin sıçramalı çöküşünden nasibini aldığını itiraf ediyor. ZF yönetimi, yıl sonu ciro beklentisini 37 milyar eurodan 36 milyar euroya çekti. 2019’un ilk yarısında elde edilen kâr, geçen senenin aynı dönemine kıyasla yarı yarıya azalmış durumda. Şirketin yöneticisi Wolf-Henning Scheider firma olarak beklentilerinin çok gerisinde kaldıklarını belirtti. Çin’deki üretim merkezlerinde personel sayısını azaltan şirket şu an için Almanya'da böyle bir yola başvurmayı düşünmüyor. Ancak esnek çalışma saatlerine geçmek ZF’nin değerlendirmeye aldığı seçeneklerden biri.
Alman otomotiv devlerinden Wolksvagen’in açacağı yeni fabrika için Bulgaristan ve Türkiye’yi değerlendirdiğini ve fabrikasını nereye kuracağına karar vereceğini yakın bir tarihte öğrenmiştik. Wolsvagen CEO’su Herbert Diess, 19 Haziran günü RTE ile bir araya gelirken, Ankara’da yapılan görüşmelerde Cumhurbaşkanlığı kararıyla, sıfırdan fabrika kurup en az 100 bin adetlik kapasiteye ulaşan firmalara, kapasitenin yüzde 15’i kadar gümrüksüz otomobil ithalat izni verildiği açıklanınca, Wolsvagen fabrikalarını Türkiye’de kurmaya karar verdi. 2022 yılında faaliyete geçmesi beklenen fabrikanın Manisa’ da inşa edileceği biliniyor.
Türkiye’de bulunan fabrikalardan bazıları: Hyundai, Toyota, Fiat, Renault, Mercedes-Benz, MAN, Otokar, Anadolu Isuzu ve Temsa.
Daha ucuz iş gücü, teşvikler, işçi sınıfının örgütlülüğü gibi birçok konuda Türkiye gibi geri kalmış ülkeler dev tekeller için bir çekim merkezi. Motoru bir ülkede üretilen, camları başka ülkede, lastiği bir başka ülkede üretilen otomobiller öznelinde kapitalist sistemin bir halkasında başlayan bir kriz zincirleme şeklinde yayılıyor. Dünyanın her yerinde ayaklanmaların zeminin oluşturuyor tam da bu durum.
Geçtiğimiz dönemlerde Türkiye’de otomotiv fabrikalarında ciddi eylemlikler yaşanmış, yarattığı etkiyle de “metal fırtına” olarak tarihe geçmişti. Elbette ki bir anda zafere ulaşmayan bu eylem ve sektörel ayaklanmalar, işçi sınıfının gövdesinin ortak hareket ettiği komite konsey örgütlenmeleriyle burjuvaziye ağır darbeler indirecektir.
İşçi sınıfının atan kalbinin sesini duyuyor musunuz? Giderek yükselen ritmi, burjuvazi için epey bir ürkütücü… Bizlere ise coşku ve güven aşılıyor. İşçi sınıfının iktidarının, üretim araçlarının toplumsallaştırılmasının bir hayal olduğunu düşünenler zamanın çöplüğüne doğru adım adım gerilerken, işçi sınıfındaki kaynamalar onu öne, en öne çağırıyor.
Bir Mücadele Birliği Okuru