Buraya geldiğimden beri kaç ay oldu. Bu süre boyunca hayatımda ne tür değişiklikler oldu, bu süreç bana neler kazandırdı, neler katıp, neler kaybettirdi kısaca anlatacağım. Ama buraya gelmeden önce nasıl biri olduğumu, neler yaptığımı, nasıl yaşadığımı anlatmam gerekiyor. Çünkü bendeki gelişimin, değişimin gözle görülür bir nitelik kazanması için bu gerekli.
Buraya gelmeden önce sanırım ben yoktum. Ben hayatı boyunca tarla-okul-ev arasında mekik dokumuş, ilerleyen zamanlarda metropollerde fabrikalarda çalışmış, okuldan mezun olmuş ama meslek sahibi olamamış en sonunda da bir yerde asgari ücretli olarak işe başlamıştım. Tüm bunlar bana sıradan gelir, olması gereken buymuş gibi gelirdi. Hayatımı, yaşadıklarımı sorgulama gereği duymazdım. Tüm bunlara rağmen içimde yanıp duran bir ateş, esip duran bir fırtına vardı. Ama bunu fark etmem, bunu bilince çıkarmam için zamana ihtiyacım vardı. En nihayetinde bu zaman gelmişti. Bir yerlerde bir düzensizlik, bir adaletsizlik, bir haksızlık olduğunu biliyor ve görüyordum. Ve her gün onlarca çocuğun gülüşlerinin çalınması benim içimdeki fırtınanın kopmasını tetikledi. Savaş tekrar başlamıştı ve kimyasal silahlarla ölen-yaralanan insanları çocukları gördükçe öfkeleniyor ve bir an önce bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüyordum. Daha önce de savaşlar vardı, daha önce de insanlar kimyasallarla öldürülüyordu, ama daha önce bende harekete geçecek cesaret yoktu.
Ve en nihayetinde kendimle yaptığım bir konuşma sırasında, “bu çocuklar için bugün bir adım attın attın, atamazsan bir dahakine her şey için çok geç olabilir” deyip ilk adımımı attım.
Yolculuk bitmiş artık partinin özgür alanına ilk adımımı atmıştım. Gördüğüm ilk gerillanın yüzünü, gülüşünü, elimi sıkıp merhaba deyişini hiç bir zaman unutmayacağım. Ben hayatımda ilk defa gerilla görmüştüm, onun duruşuna, gözlerinin içindeki parıltıya ve silahlarına çok dikkatli bakmıştım. Aynı gecenin ilerleyen saatlerinde daha birçok gerilla gördüm ve bu gerillalar ilerde benim yoldaşlarım olacaklardı. Tekrar bir yolculuktan sonra kalacağımız yere Karargahımıza gelmiştik.
Karargahta ilk gece hiç uyuyamadım, ailemi arkada bırakmış, bilmediğim bir yere gelmiş ve beni nelerin beklediğini bilememenin tedirginliğini yaşıyordum. Böyle hissediyordum çünkü duygusal bir karar almıştım. İdeolojik bir temelim yoktu. Duygularımla karar almış ve bu savaşta cephede yerimi almak istiyordum.
Sabah eğitim süreci başladı. İlk eğitim, gerilla silahı keleşti. Elime aldığımda bile korkmuştum. Çünkü hayatımda ilk defa bir silaha dokunuyordum. İlk silahı söküp-takmayı öğrendim. Ve sıra atış yapmaya gelmişti, ilk kurşunla birlikte içimden de bir şey kopmuştu sanki, sonra tekrar tekrar atıştan sonra korkum geçmiş, nişan almaya başlamıştım ve atışlarım gittikçe iyiye gidiyordu. Sonraki günlerde Akis, M16, Biksi, Kanas vs silahları da öğrendim.
Eğitimim iyi geçmiş, silahlara tam olarak hakim olmayı öğrenmiştim. Kendi silahına sahip olmanın bana vermiş olduğu gücü tarif edemem. Kendi silahım var!.. Kendimi o kadar güçlü hissediyorum ki anlatamam... Bence bu duyguyu bütün kadınlar yaşamalı!..
Sonra Parti Okulu… İdeolojik eğitimimi almaya başlamıştım. Bununla birlikte yavaş yavaş sorgulamaya başlıyor, bilinçleniyor ve hayatı anlamlandırıyordum. Sınıfları, sınıf savaşımını, sosyalizmi, komünizmi, kapitalizmi, emperyalizmi anlamaya başlıyor, bunlar arasındaki ilişkiyi anlayıp, kendi durduğum noktayı bulmaya çalışıyordum. Buraya gelmeden önce ben bir işçi, bir kadın ve bir Kürt’tüm, sınıfsal, ulusal ve cins olarak bir savaşımın ortasından geliyormuşum. Bunları anlamaya başlıyor ve bu mücadeledeki yerimi almaya başlıyordum. Burada geçen ve yaşadığım her an bana bir eğitim, bir deneyim, bir gelişme olarak geri dönüyordu. İnsanın zihinsel olarak, içsel olarak gelişmesi, sorgulamaya başlaması, dünyayı, olayları ve kendini anlamaya başlaması, insana yeni ve özel bir güç katıyor. Bu gücü hissediyorum.
İdeolojik eğitim, silah eğitimi, araba eğitimi, spor vs tüm günlerimde belli bir düzen ve disiplin içerisinde sürüp gidiyor. Buradaki gördüğüm en önemli şeylerden biri, disiplinin varlığı. Her gün aynı saatte uyanıyor, aynı saatte spor yapıyor, aynı saatte yemek yiyor, aynı saatte uyuyoruz, buradaki disiplin ve kurallar tartışılmaz ve kesin olarak uyulur.
Burada dikkatimi çeken önemli noktalardan biri de yoldaşlık ilişkisi. Yoldaşlar birbirini ileri taşımak için, birbirini geliştirmek için eleştiri yapar ve birbiri için gözünü kırpmadan ölüme gidebilir. Aramızda oluşan sevgi bağı kanbağı değil, cansal bir bağlılık, candan bir sevgi.
Yoldaşlık ilişkisini yavaş yavaş anlamaya başlıyorum, ama bazen eleştiri kaldıramayıp, darılabiliyorum. Bu benim eksikliğimdir, çünkü hiçbir yoldaş seni kıracak, ilerlemeni engelleyecek eleştiri yapmaz, sadece seni ilerletecek, gelişmeni sağlayacak eleştiri yapar.
Burada belirtmek istediğim bir konu daha var. Ben buraya gelmeden önce partiyi çok tanımıyordum. Parti belgeleri, parti tarihi, partinin içerik ve politikalarını içeren kitaplar ve yoldaşlarımın bana aktardığı kadarıyla partiyi anlayıp, tanımaya başladım. Yoldaşlarım bana bilmediğim bir partide nasıl örgütlendiğimi sormuşlardı. Cevap olarak onlara “bu kadar sağlam bir politikaya, içeriğe, öze sahip bir partiyi bilseydim önceden örgütlenirdim” demiştim. (Şimdi “ne diyelim devrimin güncelliği işte” diyorum…) Ama burada benim partiyi bilmemem, önceden tanımamam benimle ilgili bir şey değil, bu kadar sağlam politikalar içeren, bu politikaları özünde içermekle kalmayıp pratikleştiren bir partinin bana ve benim gibi insanlara ulaşması gerekiyordu. Ama en nihayetinde şu an buradayım ve bu örgütlü mücadelenin bir parçasıyım.
Buraya gelmeden önce ben bir bireydim, kendi hayatıyla, ailesinin hayatıyla ilgilenen, tüm gücünü ve ilerlemesini kendisine adamış biriydim. Bu örgütün bir parçası olmaya başlayınca bireyin tek başına bir hiç olduğunu, kendi hayatına bu kadar adapte olan bir kişinin tek başına hiç bir şeyi değiştiremeyeceğini, hiç bir başarı elde edemeyeceğini anladım. Ben burada bu örgütün bir parçası olarak ancak ve ancak yoldaşlarımla, bu partinin her bir bireyiyle birlikte büyük ve güçlü adımlar atabilir ve devrimi zaferle sonuçlandırabilirim. Artık şundan eminim biz örgütlü mücadeleyle çocukların gülüşlerinin çalınmasına, insanların hayatlarını hiçe sayan bu sisteme son verebiliriz.
Kısa bir zamanda belli bir ilerleme ve gelişme kaydettim, ama daha yolun başında olduğumu biliyorum. Eksikliklerimi görebiliyorum. Ama bunların hiçbirinin savaşabilmemin önünde engel oluşturmadığını da biliyorum. Hatta tüm eksikliklerimi de ancak savaşarak, savaşın içinde yer alarak aşabileceğimi de… Bundan sonraki süreçte tüm eksikliklerimi tamamlayıp, düzeltip, kendimi mücadelenin, devrimin ihtiyaçlarına göre şekillendirip, geliştireceğim. Partinin devrimi ileri taşımak için vereceği görev ve sorumlulukları yerine getirip, bu mücadeleyi zaferle sonuçlandırana kadar bu yolda sağlam ve güçlü adımlarla ilerleyeceğim...
Parti Okulundan Bir Leninist Kadın Savaşçı