Lenin, Devlet Ve Devrim isimli eserinde, Marksist kişi veya örgütlenmeler için önemli bir noktanın altını çizer, “Marx'ın öğretisinin özü, sınıflar savaşımıdır. Durmadan söylenen ve durmadan yazılan şey, budur. Ama, bu doğru değildir. Ve, marksizmin oportünist çarpıtmaları, onu burjuvazi için kabul edilebilir bir duruma getirmeye yönelen çarpıtmalar, kolayca bu yanlışlıktan kaynaklanırlar.
Çünkü sınıflar savaşımı öğretisi Marx tarafından değil, ama Marx'tan önce burjuvazi tarafından ortaya konmuştur; ve bu öğreti, genel olarak, burjuvazi için kabul edilebilir bir öğretidir. Yalnızca sınıflar savaşımını kabul eden biri, bundan ötürü bir marksist değildir; henüz burjuva düşüncesinin, burjuva politikasının çerçevesinden çıkmamış biri olabilir. Marksizmi sınıflar savaşımı öğretisine indirgemek, onun kolunu kanadını kırpmak, bozmak, onu burjuvazi için kabul edilebilir bir şeye indirgemek demektir. Sınıflar savaşımının kabulünü, proletarya diktatörlüğünün kabulüne dek genişleten kişi bir marksisttir ancak. Marksisti bayağı küçük (ve büyük) burjuvadan temelden ayırt eden şey, işte budur. Marksizmin gerçekten anlaşılıp kabul edildiğini, işte bu denektaşı ile sınamak gerekir. Avrupa tarihi, işçi sınıfını bu soruna pratik olarak yanaşmaya götürünce, bütün oportünist ve bütün reformistlerle birlikte, bütün "Kautskycilerin de (yani reformizmle marksizm arasında duraksayanların da) acınası ham kafalar ve küçük-burjuva demokratlar olarak, proletarya diktatörlüğünün yadsıyıcıları olarak ortaya çıkmaları, hiç de şaşılacak bir şey değildir. “
Bu uzun pasajı bugün bir kez daha hatırlatmak da önem var. Tarihsel olayların büyük bir hızla aktığı bu yüzyılda, ideolojik duruluk en gerekli savaşım araçlarından biri. Zira ideolojik mücadele de en az pratik mücadele kadar öneme sahip ve bu tarihsel sorumluluk her komünistin görevidir. Bu sorumluluğu hatırlattıktan sonra güncel sorunumuza gelebiliriz.
Bugünlerde düzen partisi CHP ve onun başkanı adalet Kemal’in devleti kurtarma operasyonlarına şahit oluyoruz. Bütün kurumları yarı yarıya çökmüş, iç huzuru kalmamış, bürokratik yapılanması zaafa uğramış, ordu-polis teşkilatı dağınık devleti bakalım CHP’nin can simidi kurtarabilecek mi? Bu sorunun cevabı başka bir yazının konusu olmak üzere bir kenarda dursun.
Bir yürüyüşle başlatılan ve miting ile sonlandırılan “Adalet Yürüyüşü”, bu hafta da “Adalet Kurultayı” ile tekrar ısıtılıp gündemimize sokuldu.
Celal Doğan, Nasuh Mahruki, İhsan Eliaçık, Abdüllatif Şener, Levent Tüzel sadece isimlerini buraya aldığımız konuşmacılar. Ortaya karışık bir vitrin yapmışlar.
Bir dönemin eski “silahşörü” Celal Doğan, hızlı şovenlerden Nasuh Mahruki, iki gün evvel IŞİD güzellemesi yapan İhsan Eliaçık, AKP’nin bütün suçlarına ortak olan Abdüllatif Şener,”Emek dostu” Levent Tüzel. Fena bir tablo değil hani.
Sonra ortaya CHP’li bir vekil çıkıyor ve açıklama yapıyor. Veli Ağbaba, “Necmettin ve Aybüke öğretmenler, Eren Bülbül, Uğur Kurt’ta kadar akla gelen tüm isimler anılacak. 1 Mayıs’tan Kemal Türkler’e, 19 Aralık cezaevi operasyonundan, ülkücü kimliğiyle bilinen Fırat Çakıroğlu’na kadar ayırmadan herkes için adalet isteyeceğiz. Mustafa Pehlivanoğlu için de Erdal Eren için de adalet diyeceğiz. Acılarımızı bir kez daha ortaklaştıracağız, ayırmayacağız. Acılarımız bizi biz yapan gerçeklerimiz” dedi. Bu kadar derinlikli bir çalışmanın dünya tarihinde yapılmadığını söyleyen Ağbaba, Türkiye’nin tüm temel sorunlarının farklı siyasi görüşten insanlar tarafında masaya yatırılacağını kaydediyor.
Veli Ağbaba bir burjuva politikacıya fazla gelecek bir dürüstlükle amaçlarını ortaya koyuyor. “Hem faşistlerden hem sosyalistlerden, hem dinci-gericilerden hem ırkçılardan herkese kapımız açık” demiş. “Bizim görevimiz bu iki ucu bir bedende birleştirmek” diyor.
Nazım Hikmet, Erdal EREN, Yedi TİP’li öğrenci, 19 Aralık, Madımak, Uğur Kurt bir tarafta!
Mustafa Pehlivanoğlu, Fırat Çakıroğlu gibi faşistler bir tarafta.
Faşistler ile solcuları aynı potada eritme çabası ancak CHP'nin işi olabilir. Ya da karıştır-barıştır; bulamaç olsun politikası. Bu, düzen partisinin politik çevirme harekatının bir parçası. Faşist devlet operasyonundan eş değer olarak bir farkı yok. 90 senelik devlet partisi CHP, kılcal damarlarına kadar burjuva dünyaya ait.
Hep böyleydiler; 70'lerde ortanın solu, 90'da SHP ile Madımak katliamı, Ecevit ile 19 Aralık hapishane katliamı. Örnekler daha da çoğaltılabilir.
Bayrakları ve pankartları ile koştur koştur CHP'nin mitinglerine giden sosyalist hareket; Sahi Siz Ne Yapıyorsunuz?
Hadi dincisi, şoveni, ırkçısını, liberalini anladık, sizin bu “faşist devleti kurtarma “ operasyonlarında işiniz ne?
Yormayın cevaplamak için kendinizi, pratiğiniz durumunuzu özetliyor. Daha yaşanabilir bataklık sevdası bu. Yamalanmış elbise gibi, faşist düzeni orasından burasından dikerek “demokrat eylemeye” irade harcamak, ancak işçi sınıfı hareketi içindeki oportünist ve reformistlerce yapılabilirdi.
Oysa atanamayan öğretmenler bir bir intihar ediyor, borçlu vatandaşlar kendilerini valilikler kendini ateşe veriyor, her ay işçi ölümleri tabloları yayınlanıp, yüz binlerce kamu emekçisi işinden kovulmuşken, en küçük bir fırsatta Kürt halkı katliamlar ile yüz yüze bırakılırken; sizin CHP kuyruğunda dolaşmanızın devrim mücadelesine katkısı ne?
Sermaye ve onun faşist yürütme komitesi olan devletin her büyük saldırı furyasında CHP hendeğine koşanlar, her büyük ayaklanma sürecinde de CHP programını kendilerine rehber edinip, bunun propagandasını yapıyorlar. Bu durum basit saflık yahut bilmeme ile açıklanamaz.
Açık olan şey bu hareketlerin işçi sınıfı saflarından uzak tutulmaları gerekliliğidir. Uzun süredir her devrimci çıkış süreci ufuksuz oportünist ve reformistlerce sulandırıldı.
Şu an görüyoruz ki 40 yıllık mücadele tarihinin devrimci değerleri de CHP için feda edilmeye hazır. Bu ideolojik savruluş yeni olmamakla birlikte tekrar su yüzüne çıkıyor olması iyi bir şey. İşçi sınıfı kimlerle yürüdüğünü bilmeli.
Yoksa Erdal EREN gibi bir devrimci ile Mustafa Pehlivanoğlu faşistinin aynı yerde resmedildiği etkinlikte Levent Tüzel Bey’in durumdan haberdar edilmemesi mi? Onu orada tutan.
Devrim her hareketin turnusol’u olmaya devam ediyor !
Renas Toprak