Merhabalar.
Gazi Mahallesi Dörtyol’da çalışıyorum. Bugün (25 Mayıs) öğle paydosu verildiğinde arkadaşlarla birlikte çay içmek için kahvehaneye gittik. İşbaşı yapmaya yakın caddeden sesler duyduk. Hemen caddeye attık kendimizi.
Bir kitle toplanmıştı. “Nedir bu kalabalık” diye yaklaştığımızda, otobüsten Soysuzun sesini duyduk. Hakaret ediyordu bizlere. CHP’lilere HDP’lilere terörist diyordu. “Kılıçdaroğlu’na namaz kılmayı öğreteceğim” vs PKK üzerinden söylemleri giderek çirkinleşiyordu. Ötekileştirmenin sınırını zorluyordu.
Sinirlerimiz tavan yaptı, daha fazla dayanamadık. Hep birlikte yuhalamaya başladık. Hemen sonrasında birileri bize saldırmaya başladı. Elbette karşılığını verip yumruk yumruğa bir kavgaya tutuştuk, meğer sivil polislermiş. İlk onlar bize saldırdılar, biz de kendimizi savunmak durumunda kaldık elbette.
Bir anda etrafımızı sardılar. Kitle bizi polislere vermemek için yuhalayarak, araya girerek engel olmaya çalıştı. Yaşlı, genç, çoluk, çocuk kim varsa herkes aynı tepkiyi verdiler. Kimisi bizi savunurken, tutmaya çalışırken düşüp yerde kalanlar bile oldu.
Tehditler küfürlerle gözaltına alındık. Toplam yedi kişi idik ve karakolda “siz kimsiniz bakanımıza hakaret ediyorsunuz” diyerek öldürmekle tehdit ettiler bizi.
Üç dört saate yakın karakolda küfürler, ölüm tehditleri altında dayak yedik. Saat kavramını yitirdik. Kafamızı koruyarak, çember olarak etrafımızda dizilmiş polislerin, nereden geldiği belli olmayan tekmelerine maruz kaldık.
Yüzümüze vurmadılar ama tekmelenmekten bir hal olduk. Vücudumuzda belirgin bir şey yok, ama çok kalabalıklardı. Kim nereden vuruyor anlayamadık bile. Kafamızı sakladık, yorulmalarını bekledik bir süre sonra; elimizden başka bir şey gelmedi çünkü. Bir zaman sonra, “işte sonunuz böyle olur” diye gülerek bizi serbest bıraktılar.
Çalışamaz hale geldik, biz emeği ile geçinen insanlarız. Ama yine gramla pişman değiliz. Yine olsa yine yaparız. Dayakla değil, ölümle bile bizi yıldıramaz, bitiremezler.
Gazi Mahallesi’nden Bir İşçi