14 Şubat 21
Merhaba,
25 Aralık 2008'de yazdığın mektuba cevaben... Ben bu mektuba cevap verdim mi vermedim mi bilmiyorum, anımsamıyorum; ama dolaylı yollarla cevapladığımı biliyorum.
Çağrı merkezleri bir çok işkolundan tamamen farklı olduğu için içeride çalışan genç işçilerin de sorunları oldukça farklıdır. Çoğu zaman çağrı merkezi çalışanları toplumun diğer kesimleri tarafından pek anlaşılmaz, hatta onları çalıştıkları ya da temsil ettikleri firmalar ile özdeşleştirirler.
"Emre de gözaltında!.. Emre de gözaltında!.."
"Emre de kim? Desteğe gelenlerden mi? Soyadı ne?"
"Durun bir dakika soyadını öğrenelim. Genç bir işçi..."
İlk olarak böyle öğrendim varlığını...
Merhaba dostlar,
En içten devrimci duygularımızla selamlıyor, sevgimizi gönderiyoruz.
“Yoldaşım / yoldaşını sonsuzluğa uğurlamak / anlatılması ne zor bir şeydir / bilirsin / bir taşı bastırıp bağrımızın orta yerine / Her gün her saat taşırız bir dağ tepesine … kuşanırız anılarınızla / Ölümü ve ölümsüzlüğü de paylaşırız yarınlarımızda”
Nazım AKARSU
İlk devrimcilik dönemlerim... 19 Aralık ertesi, ölüm oruçları sürüyor. Adı efsane gibi dolaşıyor ortamlarda: Vefa Serdar... 8 senedir cezaevinde, ölüm orucu savaşçısı ve 19 Aralık katliamlarından zindan savaşlarında kolunu kaybetse de sağ çıkmış. Mektupları ulaşıyor elimize, sol eliyle titrek yazdığı… Ve her geçen mektupta daha düzeliyor yazısı… Ve biliyoruz, bir iki seneye aldığı üyelik cezası dolacak ve tahliye olacak… Ve o efsane ile gerçekten tanışabilecek, sol elini sıkabilecek, sarılabileceğiz…