Emperyalist kapitalist sistem içinden çıkamayacağı bir ekonomik ve siyasal bunalımın içinde. Öyle bir noktadayız ki, ekonomik ve siyasal açıdan geri dönülmez bir sokağa çoktan girmiş durumdayız.
Her gün durmadan gelen zamlar, işçi sınıfının sefaletini kat be kat artırdı. Parasızlıktan ötürü okulu bırakanlar, kendini yakanlar alışılageldik olaylar arasına uzun süre önce girdi. Sokak röportajında gözü yaşaran amcadan, “Ben buradan eve giderken araba çarpıp ölsem gözüm arkada kalmaz” diyen gençten ekonomik krizin ne kadar derinleştiğini anlayabiliyoruz.
Bu kriz de öfkeleri tavan yapan kitleleri geçtiğimiz günlerde sokağa itmişti. Doların artması ile dışarı fırtına gibi çıkan bu insanların hepsinin ağzında “Hükümet istifa!, hükümet istifa!” sloganları dolanıyor. Bu taleple eylemler düzenleniyor ve bu eylemlerde insanlar darp edilip gözaltına alınıyor. Emekçi sınıfların öfkesi dinci-faşizme ve sermaye egemenliğine yöneliyor. Bir tarafta her şeye sahip olanların umarsızca yaptıkları, sahip oldukları şatafat düzeni, diğer tarafta açlık ve yoksunluk içinde kıvranan geniş emekçi yığınlar...
Sosyal reformistlerin özellikle öne çıkardığı ve burjuva muhalefetin iktidara taşınmasının ajitasyonunu yapan bu slogan, kitlelere gerçek kurtuluş yolunu anlatmak açısından politik olarak yetersizdir. Bir burjuva iktidarın bir başka burjuva iktidarla yer değiştirmesinin, emekçi sınıfların yaşamsal sorunlarına getireceği hiçbir çözüm yok. Bunun için kitlelerin önünde gittiğini iddia edenlerin kendine dönüp bakması gerekiyor.
Bir devrimci dalganın yaklaşan yıkıcı etkilerini gören faşizm, bu dalgayı, dalgakıran misali hem güçlenmeden ezmeye çalışıyor, hem de bütün öfkeyi seçimlere kanalize etmek istiyor. Fakat krizin bu kadar derinleşmesinin ardından bu sistem, ayakta kalmakta oldukça zorlanıyor. Şunu açıkça söyleyebiliriz ki bu sistem son günlerini yaşıyor.
Bu sistemi yerle bir etmeye çalışmadığımız müddetçe işçilerin, emekçilerin, kadınların, öğrencilerin, LGBTİ+’ların ve ezilen tüm yoksul halkların özgürlüğünden bahsetmek işçileri kandırmaktan başka bir şey değildir. Artık sokakta bitmeyen hiçbir şeyin, işçi sınıfının burjuvaziye olan savaşına bir getirisi olamaz.
Devrimcilerin bugünkü görevi sisteme başkaldıran her kesimin enerjisini birleşik devrime kanalize etmektir. Girdiğimiz her ortamda tek yolun birleşik devrimden geçtiğini, başka yolların sadece çıkmaz sokak olduğunu anlatmalı, girdiğimiz her eylemde ajitasyonlarda, sloganlarda birleşik devrimi ön plana çıkarmalıyız.
Adana’dan Bir DÖB'lü