Reformist partiler bir seçim ittifakına hazırlanıyorlar. İttifakları bu düzlemde sürecek. 2023 seçimlerinde boykottan yana tavır koymak yerine, mevcut hükümet gitsin yerine kim gelirse gelsin edasıyla pratikte olacaklar.
Seçim öncesinde sessiz olup yasal eylemden eyleme gidenler, seçim zamanlarında devletten izin alarak yasal gösteriler düzenleyip kendilerini sokakların hakimi sanacaklar. Seçimi kazanırlarsa bunu kendi “üstün teorileri ve pratiklerine” bağlayacaklar, kaybederlerse veya kazanma durumunda herhangi bir engelle karşılaşırlarsa suçu halka atacaklar.
Onlar reformist taleplerle burjuvazinin ahırında siyaset yapmaya devam etsin. Biz bataklığı kurutmaya çalışırken onlar bataklıktaki sineklere odaklanıp bataklığın dibine batsın. Onları bataklıktan kurtaracak biz değiliz. Bizim görevimiz bataklığı kurutmak. Bu ancak birleşik devrim mücadelesiyle olur. Devrimci durumu görüp, zorun önemini kavrayanlar birleşip bir oldular. Her siyasal eğilim bir şekilde birleşmeye çalışıyor, reformist partiler sanki demokratik bir seçim olacakmış ve mevcut hükümet seçimle gidecekmiş gibi seçime hazırlanıyor. Devrimciler bir tarafta reformistler bir tarafta, çünkü aynılar aynı yere, ayrılar ayrı yere gider.
Bunu teoride zaten görüyoruz. Devrimci bir partinin programının yanına yaklaşamıyorlar. Pratikte ise sadece hükümetin istifasını istiyorlar. Çünkü faşizmin devlete özgü değil de salt bir partiye özgün olduğunu savunuyorlar. İktidar değişimleri yaşandığında ise sorunun çözüleceğinden eminler. Yeni bir iktidarın gelme durumunda ise aşırı muhalefetten devrimciliğe yönelmeyecekler. Onlar hep burjuvazinin peşine takılmış muhalefetti ve hep öyle kalacaklar.
Oysa faşizm tekelci sermaye egemenliğine, devlete dayanır. Burjuva devlet bir halk devrimi ile yıkılmadan, demokratik halk devrimi gerçekleşmeden özgür ve gerçek demokratik bir ortam yaratılamaz. Bu yüzden saflar oldukça belirgin ve oldukça sıkı. Onlar seçim ittifakı yapıp kaybettiklerinde suçu halka atacaklar. Kendilerini kitlelerin devrimci enerjisi ile buluşturmayı beceremeyenler, başarısızlıklarında halkı suçlu bulacaklar. Halka devrimci söylemleri götürenleri ise sekterlikle, keskinlikle suçlayacaklar.
Biz ne keskiniz ne de sekteriz. Biz devrimciyiz. Bizim önümüzde iki seçenek var. Ya devrimci olup bu köhne düzeni yıkacağız ya da bu sistem içinde çürüyüp gideceğiz. Bizim koşullarımız bizi devrimci olmaya yöneltti.
Yaşamın devrimci sesine kulak verelim. Çünkü bu karanlığı yırtmak için ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız! Yaşasın Halkların Mücadele Birliği!
Tuna Bora