“Alacaklıyız, Bize Gelecek Borcunuz Var!” diyerek bir kampanya örgütleyen Devrimci Öğrenci Birliği ile kampanyaları ve düzenleyecekleri etkinlik üzerine bir söyleşi yaptık.

 

Son süreçte gençliğin geleceksizlik, geçinememe, dinci gerici eğitim gibi öne çıkan sorunları var. DÖB bu sorunlara ilişkin ne düşünüyor?

Emperyalist-kapitalist sistem bütün dünyada bir varlık yokluk savaşı veriyor. Sistemin bağrında biriken toplumsal sorunlar işçi sınıfını, dünya halklarını bir yıkıma uğratırken, gençliği de ciddi bir geleceksizlik girdabına sürüklüyor. Son süreçte açlık, işsizlik, geleceksizlik, intiharlar, faşizmin baskıları toplumun bütün ezilen kesimleri çok net bir şekilde gösteriyor. Toplumun tüm kesimlerinde olduğu gibi gençliğin sorunlarının giderek derinleştiği, birçok sıra arkadaşımızı intihara sürüklediği bir dönemden geçiyoruz.

Burjuvazinin hedef tahtası haline gelmiş durumdayız. Eğitim sistemi, egemenler için biz öğrencileri geleceğin “nitelikli, eğitimli” iş gücünü oluşturabilmesine, kendi devlet aygıtına kadrosal düzeyde eleman yetiştirmesine ve gençliği burjuva gerici ideolojiyle kendine ideolojik olarak bağlamasına yarayan kullanışlı bir enstrümandır. Ve bunu dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek için eğitim sistemini nasıl kullandıklarından görebiliyoruz.

Bu süreçte gençliğin geçinememe ve geleceksizlik gibi sorunları en çok öne çıkar durumda. Bizler bu sorunların temelini biliyoruz. Bundan dolayı da öğrenci gençlik mücadelesinin temel hedefinin de ne olması gerektiğini biliyoruz. Bizler DÖB olarak bu sorunların kaynağının kapitalist sistemin kendisinin olduğunu görüyoruz, kapitalizmin yarattığı yıkımdan nasibini alan kesim sadece öğrenciler olmadığı gibi işçiler, kadınlar, Kürt halkı ve daha nice ezilenler olduğunu da görmek mümkün.

Sorunlarımızın kaynağı ortak ise kurtuluşumuz da ortak.

DÖB bu sorunların kaynağını ortaya koyduğu gibi çözümünün de devrimde olduğunu söylüyor. Çünkü akademik özgürlükler mücadelesinin kalıcı olarak zafere ulaşması, üniversitelerin özgürleşmesi, staj sömürüsü, gerici-faşist-paralı eğitim gibi sorunları çözecek ve bunları güvence altına alacak olan devrimci bir halk iktidarıdır. Bu yüzden de öğrenci gençlik mücadelesinin de yegâne hedefimiz olan işçi sınıfının kurtuluşu gerçekleşmeden, işçi sınıfı ile omuz omuza bir mücadele hattı yürütmeden olmayacağını biliyor ve bu bakış açısı ile öğrenci gençliği örgütlemeye çalışıyoruz

 

Bu gelişen sorunlara yönelik gençliğin ciddi bir tepkisini de görüyoruz, bu tepki kendini yer yer röportajlarda ve sokak eylemlerinde somutluyor. En son Taksim'de gerçekleşen eylem buna bir örnek. Gençliğin bu mücadeleci kesimlerini örgütlemek için neler yapıyorsunuz?

Evet, bu sorunlara karşı gençliğin çok büyük bir tepkisi var, söz konusu barınamama ile ilgili olan eylemler, yurt ve düzgün barınma koşulları için yapılan eylemler, çok güçlü geçen Boğaziçi direnişi ve çok uzağa gitmeden en son bizim de bulunduğumuz Taksim’de Enes Kara için yaptığımız eylem; bunlar su götürmez sonuçlardır.

Aslında ekonomik ve siyasi krizden nasibini alan gençlerin isyanının yansımasıdır. Keza sokak röportajlarında bu tepkiyi çok iyi görebiliyoruz, daha geçtiğimiz günlerde 11 yaşlarında belki daha küçük bir genç arkadaşımız çıkıp test kitabı alamadığı için öfkesini haykırdı ve birçok genç arkadaşımız aynı durumda, hatta röportaj verdiği için gözaltına alınan genç bir sokak röportajcısı bile var, çünkü iktidar başkaldıran herkese gözdağı vermekten çekinmiyor. Ama artık en apolitik kesimden gençler bile ciddi anlamda yaşadıkları sorunlara karşı politikleşmeye başlamış ve sokakta olmanın önemini anlamış durumda.

İşte böylesi hareketli bir dönemde bizler de bu süreçte güçlü bir çıkış yakalayabilmek için bir kampanya başlattık. “Alacaklıyız, Bize Gelecek Borcunuz Var!” şiarı ile öfkemizi kuşanıp sokaklarda olduk ve genç arkadaşlarımızı mücadeleye çağırdık. Birçok sokak ajitasyonu çalışması, stant çalışmaları, afiş, bildiri ve daha birçok faaliyet yaptık, üniversiteli, liseli, genç işçi, genç kadın, genç LGBTİ+ arkadaşlarımızla toplantılarda buluştuk, sorunlarımızı tartıştık ve kampanya şiarını bulunduğumuz her alanda yükselttik.

 

Çalışmalarınız arasında dönemsel olarak önünüze koyduğunuz bir siyasal kampanyadan bahsettiniz. Biraz daha açabilir misiniz?

Faşizmin ve sermaye sınıfının egemen kalabilmek için elinde kalan tek şeyi, çıplak zordan başka bir şey değil. Ve bu zor aracını her gün farklı biçimleri ile uygulamakta. Niteliksiz ve bilimsellikten uzak eğitim, üniversitelerdeki kayyum rektörler, LGBTİ+’lara yönelen nefret politikaları, öğrencileri tarikat yurtlarına mecbur bırakmaları ve ardı sırası gelmeyen intiharlar…

Bunlar hep faşizmin saldırılarıdır. Gençlere, işçi sınıfına, kadınlara, Kürt halkına yönelen saldırılar da kitleleri isyankâr ve başkaldıran bir noktaya itiyor. Yani aslında alacaklı oldukları şeyi almaya doğru ileri bir adım atıyorlar. Biz de gençlerin öfkesini, işçi gençliğin, üniversitelilerin, liselilerin öfkesini başlangıcı ve bitişi belli olan, çalışmasını düzenli ve planlı yürüttüğümüz “Alacaklıyız, Bize Gelecek Borcunuz Var!” kampanyamız ile birleştirmek ve bu sorunların temel kaynağının birbirinden bağımsız olmadığını vurgulamak ve bunun için örgütlü bir mücadeleden başka şansımız olmadığına değinmek için bu kampanyanın startını verdik.

Şimdi kampanya çalışmalarımızın bu sürecin sonlarına doğru gelmiş bulunuyoruz. Bu çalışmayı da merkezi bir etkinlikle birçok kentten gençlerin katılıp sorunlarını ve çözüm yollarını tartışacağı bir etkinlik ile bitirmek istedik. Kampanyamızı 5 Şubat’ta herkesin kendi sözünü söylediği ve alacaklı işçi, öğrenci gençlerin bir araya geleceği bir etkinlikle sonlandıracağız

 

5 Şubat'ta yapacağınız bu gençlik buluşması için gençliğe ne demek istersiniz?

Artık nefes alamıyoruz! Tekelci kapitalizmin dinci-faşist aygıtı artık her geçen gün bizleri geleceksizliğe, açlığa, umutsuzluğa mahkûm ediyor. Bizleri tarikat yurtlarında yaşamaya, boyun eğmeye ve uzun zamandır tuttuğumuz o alacak defterini silmeye zorluyor. Ama biz artık nefes almak için alacaklı olduklarımızı işçi sınıfı ile birlikte devrime doğru çınlayan adımlarla almaya gidelim. Fakat tek başımıza değil örgütlü adımlarımızla yürüyelim, gelin 5 Şubat’ta en güçlü ve en kalabalık şekilde etkinliğimizde buluşalım ve ileriye doğru coşkuyla, cesaretle birlikte yürüyelim!

 

Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz, etkinliğinizin güçlü ve başarılı geçmesini temenni ederiz.

Biz de sesimizin daha çok duyulması için bu röportaj ve bize ayırdığınız zaman için teşekkür ederiz.