Toplumun bütün emekçi kesimleri; işçiler, ezilen uluslar, öğrenciler, kadınlar ve LGBTİ+’lar kapitalist sistemin sömürüsü, baskısı altında nefes alamayacak hale gelmiş durumda. Kafamızı nereye çevirsek çürümeye yüz tutmuş ve yıkım içinde olan bu sistemin yarattığı cehennemi görüyoruz.
İşçiler, emekçiler, esnaflar krizin derinleşmesiyle birlikte büyük bir yoksulluğa ve açlığa mahkum ediliyor. Yeni yıl; işçilere mutluluk, sağlık, huzur değil zam ve hayat pahalılığı getiriyor. Gıda ürünlerine, elektriğe, ulaşıma, doğal gaza, benzine ve saymakla bitiremeyeceğimiz pek çok şeye korkunç zamlar gelmiş durumda.
Emekçi kesimler bulunduğumuz her alanda hayat pahalılığının yarattığı yıkımı dile getiriyor. Emekçi esnaf bir kadın: “Geçinemiyoruz. Artık acınacak bir durumdayız. Her gün halk ekmeğin önünde kuyruk oluşturmuş insanlarla karşılaşıyoruz. Her şey pahalı olduğu için beslenemiyoruz. Tükettiğimiz bulgur, makarna gibi gıdaların bile fiyatı çok pahalı. Ulaşıma gelen zamlardan sonra bir yere gidip gelirken bile her şeyi hesaplamaya çalışıyorum, işimi tek seferde hallediyorum. Sürekli ekonomiyi konuşuyoruz ve çok mutsuzuz.” demişti. Kimle konuşursak konuşalım insanların haklı isyanıyla karşılaşıyoruz.
Elektriğe gelen zamlardan sonra insanlar ısınma ihtiyacını dahi karşılayamıyor. Borçlarını ödeyemediği için intihar edenler, soğuk havada balkondan: “Kiramıza yardım eder misiniz?” diye seslenen yaşlı insanlar, işsiz kaldığı için yaşamın dışına atılanlar, ailecek siyanürle intihar edenler, soğuktan donanlar ve daha fazlası...
Dinci faşist iktidarın kadınlara, LGBTİ+’lara olan saldırıları her gün katmerleşerek artıyor. Ensar vakfında 45 çocuk cinsel istismara uğradığı zaman bir kereden bir şey olmaz diyen zihniyet, şimdi eski bir şarkısından kaynaklı kadın şarkıcı için “O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimiz.” diye açıklama yapıyor. Trans kadın Günay Özyıldız yaşadığı apartmanın girişinde bıçaklanarak öldürülmüş halde bulunuyor.
Bulunduğumuz her alanda ikinci plana atılıyor, her gün taciz, tecavüz ve ölüm haberleriyle uyanıyoruz. Geceleri değil gündüzleri dahi sokağa çıkamayacak hale geldik. Gündüz saatlerinde bir kadın ağlayarak yanımıza geliyor ve içkili bir adam tarafından takip edildiğini, çok korktuğunu, yardım istediğini dile getiriyor. Gideceği yere kadar eşlik ediyoruz.
Dünyanın her yerinde savaş ve yoksulluk önce kadınları etkiliyor. İran sınırında iki çocuğuyla Türkiye’ye geçmek isteyen Afgan kadın donarak yaşamını yitiriyor. Ölmeden önce çoraplarını çıkararak çocuklarının eline geçirmiş, kendi ayaklarına ise bir poşet bağlamış. Bu vahşi kapitalist sistem bir tarafta sermaye sınıfını zenginleştirirken diğer tarafta kadınları, işçileri acımasız bir şekilde ölüme terk ediyor.
Kapitalist eğitim sistemi öğrenci gençliği işsizliğe ve geleceksizliğe sürüklüyor. Devlet yurtlarındaki kapasite yetersizliğinden yurtsuz ve evsiz kalan yüzlerce öğrenci var. Fahiş ev fiyatlarından ötürü yurtta kalmak zorunda kalanlar ise beslenememe, ısınamama gibi pek çok sorunla karşılaşıyor. Birkaç ay önce Bartın Hacı İbrahim Paşa Kız Öğrenci yurdunda su olmadığı için eylemler yapılmış, sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar da ses getirmişti. Yine birkaç hafta önce Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp öğrencisi Enes Kara aile baskısıyla kaldığı cemaat yurdunda intihar etti. Sistem öğrenci gençliği tarikat yurtlarına mecbur bırakıyor, intihara sürüklüyor. Yemekhane kartında para olmadığı için Sibel gibi ya da İstanbul Üniversitesi öğrencisi Hakan gibi geleceksizlikten ötürü yaşamına son veriyor.
Hem üniversiteye giden hem de geçimini sağlayan gençlik hayallerini gerçekleştirmek için hiçbir adım atamıyor. Bin bir zorlukla bitirilen okullardan sonra payımıza düşen işsizlik ya da kötü şartlarda, düşük ücretlerle çalışmak oluyor. Bunların yanı sıra mültecilere ve ezilen halklara olan saldırılar artıyor. Kürtlere, mültecilere karşı örgütlenen ırkçı bir yapılanma olan Ataman Kardeşliği Afganlara saldırıyor, Suriyeliler benzinle katlediliyor.
Bütün bu yaşananlara karşı işçiler, emekçiler, kadınlar örgütleniyor, isyanlarını sokaklara taşıyor. Sonu gelen kapitalist sistem ve burjuvazi ayakta duramıyor. Eylemler, grevler, sosyal medya üzerinden tepkiler burjuvaziyi korkutuyor. Sonlarının geldiğini fark edenler daha vahşi bir şekilde saldırıyor, baskı altına alıyor tutuklayarak sesimizi kısmaya çalışıyor. Fakat insanlar bütün baskı ve saldırılara rağmen cüretle hareket ediyor.
Bir dönem çok ses getiren “Ölüler Dirilerden Çalacak” şarkısı şüphesiz geniş kesimleri etkilemişti. Sınıf sorununu oldukça çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Evet saygın adamları korku basacak ve bir sabah kalktıklarında bütün mülklerinin nasırlı ellerde kalacağını görecekler. “Ölüler dirilerden alacak.” diyoruz. Çünkü bizim emeğimizi sömürenler, bizden çalanlar onlar. Emeğimizi, gençliğimizi, hayallerimizi çalanlardan geleceğimizi kendi ellerimizle alacağız. Tıpkı Kazakistan’da zamlar için ayaklanan halklar gibi, kötü koşullarda düşük ücretlerle çalıştığı için eylemleri zaferle sonuçlanan Trendyol işçileri gibi, tıpkı Boğaziçi Üniversitesi gibi, tıpkı intihara sürüklenen Enes Kara için eylemler yapan gençlik gibi!
Kapitalist sistemi ve onun yarattığı cehennemi yıkıp emeğin iktidarını kurana kadar bulunduğumuz her alanda örgütleneceğiz. Çünkü dünyanın her yerinde ve Türkiye’de ortaya çıkan hareketlilik bizlere örgütlenmeye ve dövüşmeye hazır, harekete geçen devrimci bir kitlenin olduğunu gösteriyor.
Artık bu içinde çıkılmaz ve giderek derinleşen toplumsal sorunların kalıcı çözümü devrimci bir halk iktidarında ve buradan sosyalizme yönelmekle olacaktır. Bunun için örgütlenerek, devrimci mücadeleyi büyüterek, iktidar perspektifli siyasal mücadeleyi başat mücadele haline getirerek gençliğin militan ve savaşçı enerjisini devrim bayrağı etrafında toplamalıyız!
Sarya