19 Aralık 2000 tarihinde, faşist devlet 20 zindana eş zamanlı operasyon düzenledi. Bu operasyonu "Hayata Dönüş Operasyonu” olarak adlandırdı. Düzenledikleri bu katliam 4 gün sürdü ve 28 devrimci tutsak yaşamını yitirdi. Hayata dönüş katliamının tek bir amacı vardı: “Ömrünü devrim davasına adayan devrimcileri yok etmek.”
Faşist devlet, devrimci mücadelenin gelişmesinin önünde engel olmak için böyle bir katliama başvurdu. Devrimcilerin. Tutsaklık sürecinde de devam ettirdikleri devrimci mücadeleleri ve dışarı ile karşılıklı ilişkisi bu korkunun en büyük nedenlerindendi. Nerede bir devrim mücadelesi yükselirse faşizm, ilk olarak zindanlara yönelirdi. Çünkü zindanlar; önderler, yetişmiş kadrolar ve hayatını yalnızca devrime adamış insanlar ile doluydu. Ayrıca dönemin cumhurbaşkanı Ecevit’in, "İçerdekilerden başlamazsanız dışarıyı bitiremezsiniz" sözünden de bunu anlayabiliriz.
Tutsak devrimciler devletin böyle bir katliam düzenleyeceğini öngörüyorlardı. Çünkü yakın süreçte birkaç yerde katliam olmuş ve 10 kişi katledilmişti. Bu katliama yönelik nasıl bir yol, politika izlenilmeli diye tartışmalar yürütülüyordu. Birçok devrimci tutsak ölüm orucunun etkili olabileceğini dile getirse de Leninistler fiili eylemlerin, doğrudan düşmana yönelik etkin eylemlerin daha başarılı olacağını savunmuşlardır.
Ve 19 Aralık sabahı gelmişti. Faşizm, ellerindeki tüm silahlar ve bombalar ile zindanları adeta kurşun yağmuruna tutuyor ve gaz bombalarıyla savaşçıları yok etmek istiyordu. Bugüne kadar kullanılmayan kimyasallar, bombalar il defa o süreçte devrimcilerin üzerinde kullanılmıştı. Devlet, “Direnirseniz, devrim mücadelesine önderlik etmeye devam ederseniz sizleri katlederiz” söylemleriyle devrimcileri yıldırmaya çalışsa da nafile! Devrim savaşçıları, tüm saldırılara korkusuzca karşılık veriyor; türküler, şiirler ve halaylar eşliğinde ölüme karşı bedenlerini siper ediyorlardı.
Birçok devrimci katledilirken, faşistlerin attığı bombalar sonucu vücutlarının çeşitli parçalarını kaybeden yoldaşlar vardı ve birçok arkadaş ise fedai eylem gerçekleştirmişti. Faşistlerin teslim olun çağrısına direnişçiler "Teslim Olmuyoruz" diyerek korkusuzca karşılık veriyordu. Devrim mücadelesinde ölümsüzleşen Murat Ördekçi yoldaş; "Asıl siz teslim olun, devrimcilere teslim olun." sözüyle hafızalarda yerini aldı .Faşizm bu direniş ve korkusuzluğun karşısında bir kez daha yenik düştü.
Bugün faşist devlet hala devrimcilere, yurtseverlere yönelik baskılara, insanlık dışı koşulları dayatmaya, zor politikalarına içerde ve dışarda devam ediyor. Sisteme karşı duran, bu sistemin yanlış olduğunu kavrayan gençleri içeriye tıkmaya çalışan devlet; gençleri bu şekilde durduracağını sanmakta. Fakat gençler mücadelesini sonuna kadar ve en cüretkar şekilde devam ettireceğini dile getiriyor her seferinde. Birçok cezaevinde genç tutsakların hakları gasp ediliyor, yayın yasağı uygulanıyor, çıplak arama dayatılıyor, gelen mektuplara el konuluyor, hasta tutsakların tedavi hakkı engelleniyor. Ama buna rağmen tutsak gençler bu tür saldırıların mücadelelerini engelleyemeyeceğini, onları mücadeleden alıkoyamayacağını dile getiriyor.
Ülkede bugün yaklaşık 37.000 siyasi tutsak var. Önemli bir kesimi birçok genç tutsaktan oluşuyor. Gün, tüm devrimci tutsakları özgürleştirmek için omuz omuza verip mücadele etmek günüdür. Çünkü ancak birlikte olursak, birlikte mücadele edersek kazanırız.
Zindanlar Yıkılsın Tutsaklara Özgürlük!
Adana’dan Bir DÖB’lü
Not: gencyoldas.wixsite.com'dan alınarak yayınlanmıştır