Geleceksizlik, bugünlerde biz gençlerin en çok hissettiği sorunlardan, yaşadığımız toprakların en çıplak gerçeklerinden biri. Her dört gençten birinin işsiz kaldığı, yurtdışı beyin göçünün giderek arttığı, üç milyondan fazla 15-24 arası gencin ne çalıştığı ne de okuduğu bir ortamda, gençlik kendini hayattan kovulmuş, geleceksiz hissetmesin de ne olsun?
Kapitalist dünyanın gelmiş olduğu asalaklık aşamasında, üretimden kaçıp kupon kırpan, borsa, tahvil, bonolar üzerinden kar elde etmeye çalışan, kendi karları ve sefahati dışında bir şeyi umursamayan sermaye sınıfından başka ne beklenebilir ki?
Kapitalist dünyanın gelişim tarihinde onbinlerce işçinin çalıştığı seri üretimli fabrikalardan, bugün teknik bakımdan ileri bir otomasyon sürecine ulaşan üretim sisteminde, binlerce işçi olmadan çok az sayıda işçiyle, kontrol panelleri ve butonlar ile üretim yapılır hale gelindi. Onbinlerce insanın yapacağı üretimin çok az sayıda işçiyle ve gelişkin otomasyon sistemleriyle yapılmasıyla o devasa işgücü kitlesi yedek sanayi ordusu olarak hayatın dışına kovulur oldu. Düzensiz ve plansız ekonominin toplumun ihtiyaçlarına göre değil, sermaye sınıfının daha fazla kar elde edebilmesi için şekillendiği kapitalizmde, daha fazla kar için milyonların işsiz kalıp hayattan kovulması ise zaten sermayedarların umurunda değildir.
Aşırı üretimin sebep olduğu ve asalaklaşma eğiliminin pekiştirdiği krizler, işçi sınıfını, genç işçileri, genç kadın emekçileri işsizliğe, açlığa mahkum ederken, yaşamdan koparılan yüz binlerce genç insanın durumunu hangi kapitalist devlet ya da hangi sermayedar düşünüyor? Emperyalist-kapitalist sistemde bugün tüm dünyada aynı anda farklı sektörlerde üretim tamamen dursa bile bütün insanlığın ihtiyacını karşılayabilecek kadar mal ve hizmetin birikmiş olduğu yaşlı dünyamızda, milyarlarca insan açlık, sefalet, ağır sömürü koşullarında çalışmaya mahkumken, bir avuç asalak sefahat içinde hayatını yaşıyor. Aynı emperyalist-kapitalist sistemden kaynaklı her beş saniyede bir çocuk yetersiz beslenmeden kaynaklı hayatını kaybediyor.
Dünyamızda 2 milyar kişi yoksulluk sınırları içinde yaşarken, 755 milyon insan aşırı yoksulluk içinde yaşamakta 1,5 milyar insan günde 1 dolar ile hayatta kalmaya çalışmaktadır (Küresel İnsanı Yarım Raporu 2018). Her gün binlerce genç uyuşturucu ve geri alışkanlıkların batağında uçuruma sürükleniyor, sermaye sınıfı ise yaşadığı krizleri gençliğe ödettiriyor. Yaşadığımız topraklarda ve dünya genelinde gençlik hem bu işsizlik kıskacında hem de niteliksiz, sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillenmiş eğitim sisteminin sarmalında geleceksizliğe mahkum oluyor.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Haziran 2019 DİSK araştırma verilerine göre Türkiye'de dar tanımlı işsizlik 4 milyon 544 bin kişi iken, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 7 milyon 356 bin kişi oldu. Geniş tanımlı işsizlik %21'e ulaşırken, en büyük artış ise genç işsizlik ve genç kadın işsizliğinde gerçekleşti. Genç işsizlik verileri %7,5 artarak %25,2'ye yükseldi. Geçtiğimiz yıl Mart ayından bu yana genç kadın işsizliği bu yıl %5,4 arttı. 15-24 yaş arası 12 milyon 725 bin kişi bulunduğu coğrafyalarımızda, 2 milyon 366 bin genç istihdamda, 2 milyon 976 bini ise ne istihdamda ne de eğitimde yer alıyor. Liselerde zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılmasına rağmen her 5 gençten birinin liseye gitmediği gözlemleniyor. Kayıt altındaki liselerde okullaşma oranı ise %83,5'ta kalıyor.
Ortaya koyduğumuz veriler tablonun vehametini, gençliğin kapitalist eğitim sistemi ve kapitalist üretim ilişkileri sarmalında sıkıştığını, gün be gün gençliğin yaşamdan kovulmaya, geleceksizleşmeye mahkum edildiğini göstermektedir. Giderek asalaklaşan, çürüdükçe toplumu, gençliği çürüten sermaye sınıfı, bugün bilimsel olmayan, elemeci, fırsat eşitsizliğine dayalı eğitim sistemi ile hem gerici bir nesil yaratmak istemekte hem de yüzbinlerce gencin açıkta kalmasına, iş bulamamasına sebep olmaktadır.
Üniversiteden mezun olup, diplomasını aldığı halde, iş bulamadığı için her gün gencecik insanların intihar ettiği bir ortamda gençliğin gerçek kurtuluşu bir halk devrimiyle mümkün olacaktır. Ancak işçi sınıfı ve emekçi sınıfların devrimci demokrasisine dayanan bir halk devrimi ve halk iktidarı işsizliğe, sömürüye, gençlerin aç kalmasına son verebilir. Ancak bir halk iktidarı kuracağı toplumun ihtiyaçlarına göre planlanmış, planlı bir ekonomi ve disiplinli bir üretimle gençlere istihdam sağlayabilir. Gençliğin gelişimine uyumlu ilerleyecek bilime dayalı bir politeknik eğitim her gencin yeteneklerine göre gelişmesini, alanında uzman olmasını sağlayabilir.
İşte bu yüzden devrimin dinamik güçlerinden olan gençliğin gerçek kurtuluşunu, özgürlüğünü kazanacağı sosyal, ekonomik, insani, kültürel gelişimini dilediği gibi sağlayabileceği sosyalizmin kazanılması için bugünden başlayarak gençliği devrim saflarına kazanmak için yoğunluklu devrimci faaliyet sürdürmek gerekiyor. Bu devrimci faaliyetin en önemli unsurlarından biri politik teşhirdir. Gençliğin yaşadığı baskıların, açlığın, yoksulluğun, geleceksizliğin gerçek sorumlularının teşhir edilmesi; kadınlara, öğrenci gençliğe, genç işçilere ve genç işsizlere gidilmesi, durmadan sıkılmadan burjuva dünyanın yıkılmaya mahkum olduğunun anlatılması gerekiyor.
Yapılacak politik teşhirler aydınlanmaya açık geniş gençlik kesimleri içinde devrimin ve sosyalizmin propagandası, Leninist saflarda yer alınması propaganda ve örgütlenme çalışmaları ile izdüşümlü ilerlemelidir.
Bugün dinci-faşizmden, sermaye egemenliğinden kurtulmak ve özgür yarınları düşleyen gençliğe bıkmadan usanmadan gitmek, aydınlatma ve teşhir çabaları ile örgütlenmenin yolunu açmak günün acil görevlerindendir.
K.Taylan Kızıldağ