Önce etek boyuna laf edeceğim, sonra belki de makyajına, sonra ne bileyim ayakkabına, bir önemi var mı? Nasıl olsa bir neden yaratacak ve seni öldüreceğim! Çünkü ben bir erkeğim ve çünkü sen bir kadınsın.
Sonra şort giydiğin için, sana herkesin içinde hakaret edeceğim. Daha doğrusu önce aç bir hayvan gibi bakacak; sonra tövbe tövbe, abdestim bozuldu deyip sana otobüste tokat atacağım. Çünkü sen tanrının lanetlediği Lilith’in soyundan gelen kadınsın! Sen yasaklı elmayı yiyen Hava ben sana uyan masum Adem! Sen şeytansın ben mümin. Bu yüzden ben seni öldürecek ve üstüne bir de cennete gideceğim, sen ise cehenneme. Çünkü sen kadınsın.
İhanetin, hainliğin ve muhbirliğin devlet tarafından resmi bir tarifeyle açıktan ilanen ödüle bağlandığı bir sistemin içinde utanmadan, hem de hiç utanmadan sadakatten bahsedeceğim. Bu sırada sen yine bana güveneceksin, ama ben sana güvenmeyecek ve seni öldüreceğim. Üstelik sen, benimle bir ömür boyu, bir yastığa baş koymanın hayalini kuruyorken...Suçun ne mi? Çünkü sen kadınsın ben de erkek, seni öldürmek benim hakkım!..
Ben seni uyurken öldüreceğim. Aynı yorganın altındayken ve bana güveniyorken yani en savunmasız anında, hiç acımadan, hiç vicdanım sızlamadan, çıplak ellerimi, çıplak boynuna dolayacak ve kalbinin son atışı da sönene değin boğazını sıkacağım. Seni haince öldüreceğim; çünkü sen kadınsın. Eşim, sevgilim, çocuğumun annesi, kız kardeşim ve annemsin ve de benim kurbanımsın. Çünkü ben erkeğim, çocuğumun babası ve senin celladın...
Yetmez! Öylesine rahatım ki, seni baban, kardeşin, damadın, eşin, amcanın, dayının oğlu, öz oğlun, komşunun oğlu kısaca bütün tanımlama sıfatlarımla seni öldüreceğim! Kızımken, torunumken, gelinimken, ablamken, annemken, eşim, sevgilim, hatta hiç tanımadığım sokakta yürüyen bir yabancıyken. Kısacası bütün tanımlama sıfatlarınla seni öldüreceğim. Çünkü ben erkeğim ve sen benim kurbanımsın. Sen asırlardır katlettiğim ve bugünlerde sadece kadın cinayeti denen ve belki de tarihin en süreğen katliamının kurbanısın...
Ben sultanım, sen cariyelerimden biri ya da beni doğuran cariyelerden biri; Sultan babamın cariyelerinden birisin işte. Ben lordum, sen gözdelerimden biri. Ama bir şey sanma kendini. Çünkü en fazla “gayri meşru” çocuğumun annesi olabilirsin.... Ben bir Arap şeyhi ya da bir Japon Şogun efendisi sen ise kırk eşimden biri; eş dediysem de lafın gelişi... Kırkınız bile eş sayılamazsınız bana... Ben senin kralın, efendin, şimdi de patronun, işverenin ve tabii ki devletinim. Ben tarihten bugüne elimi senin kanınla boyamış savaşçı, sen de benim ganimetim, kölem ve eğlencemsin. Seni tarih boyunca öldürdüm, çünkü ben erkeğim.
Patron aşağılar beni hatta söver bana, amirim yüzümün tam ortasına tükürür, devlet ya ezer beni ya da yok sayar. Fabrikada canım çıkar, sırtımda bir semer yoksa da eşek gibi, gene de bir eşek gibi çalıştırılırım. Gerçi eşekler bile bazen inat eder çalışmaz, ben hep çalışırım. Aslında biliyorum, beni tüketen bu çarklar seni de tüketir. Fakat insanın insanı sömürdüğü bu düzenlerde ben acısını senden çıkarırım, sen ise kendinden. Çünkü sen kadınsın, çünkü ben erkeğim ve sömürüldüğüm, ezildiğim, yok sayıldığım için seni öldüreceğim!..
Bir de beni durduracakmışsınız! Siz benim kim olduğumu unuttunuz herhalde?! Ben asırlar boyunca savaş meydanlarında oğullarınızı öldürdüm ve sonra şehirlerinize girip bağırsaklarınızı deştim. Ben tekstil fabrikalarında sizi diri diri yakan, sokaklarda katledenim. Durdur beni durdurabilirsen. Seni kim koruyacak? Polis mi, hakimler mi, devlet mi? Ben zaten polisim, devletim, hakimim, ben öz annemi öldüren kahramanım!..
O yasalara da çok güvenme. Ne sanıyorsun kurşunları, bıçakları, başını ezeceğim taşları o yasalar mı durduracak? Suratına indireceğim tokada hangi yasa mani olabilir? Seni boğmamı hangi yasa engelleyecek? Ben erkeğim ve hiçbir yasa seni benden koruyamaz!
Seni öldüreceğim ve sonra beni mahkemeye çıkaracaklar. Fakat seni koruyamayan bu yasaların katilini cezalandıracağını düşünüyorsundur herhalde... Ben erkeğim, o yasaları ben yazdım. Çünkü ben erkeğim; o mahkemelerin hakimi benim. Çünkü ben erkeğim ve sen toprakta çürürken ben elimi kolumu sallaya sallaya dolaşacağım. Ben devletim, sık sık sığındığınız o devlet!!!
Yoksa sinirlendiniz mi? Yoksa bu sözleri provokatif mi buldunuz? Şimdi bırakalım şu rol kesmeyi... gününüzün sorunlarından biri de bu; rol sahnede yapılmıyorsa ya sahtekarlıktır ya da iki yüzlülük! İnsanın insanı sömürmesinden daha büyük provokasyon yoktur. Tarihin en büyük provokasyonu bu değil de nedir ki?.. Hala sözlerimizi provokatif bulan varsa, önce daha büyük, önce en büyük provokasyona itiraz etsin de görelim. Zira bu makaledeki her söylenen yaşandı ve yaşanıyor. Burjuva medya denen sahtekarlar tiyatrosunda da sıkça yer aldılar. Hepsine herkes gibi siz de şahit oldunuz. Eğer tüm bunlar, tüm bu olanlar o büyük ve milli; nasyonalist hissiyatınızın sinir uçlarına dokunmadı da bu söylenenler dokunduysa, bu ilginçten ve saçmalıktan çok öte bir şey olmuyor mu?
Fakat bir umut var. Senin, benim ve çocuğumuz için ve ne bileyim komşunun çocuğu için, hiç tanımadığımız çocuklar için bir umut, bütün hayatlar için... Sömürüye, insanın sömürülmesine, doğanın sömürülmesine son verdiğimizde, seni (kadınları) “kurban” olmaktan beni (erkekleri) cellat olmaktan kurtarmış da olacağız. İşte o zaman oğullar annelerinin katili olmaktan kurtulacak.
İnsanın insanı sömürmediği bir yaşama doğru atılan her adımda kurbanların ve cellatların sayısı hızla azalacak. Bu umut var!...
Kenan Kızıl