Bir kaybetme hikayesidir bu. Işıltılı altın varaklı, elmaslarla süslü, süslenmiş ama içi çürümüş, içi küf tutmuş, içi rezil hayatla da dolu dünyanız; militarizmle, faşizmle, devlet terörüyle ayakta kalan bu koca koca devletleriniz şimdi dipten gelen dalgaların en muhteşem tsunamisinin önünde bir fındık kabuğundan daha güçlü değil.
Haydi şimdi kendinize bir kurtuluş filmi çekin. Kaçıp K-2’nin zirvesine sığının lakin bu dalganın yüksekliği artık orayı da aşıyor. Aslı odur ki, siz kaç bin kurtuluş filmi çekerseniz çekin dipten gelen dalga karaya çoktan vurdu artık ve bu filmin ilk karesi sizin biten sisteminiz için yazılmış. Tek sözlü, tek sahneli bir giriş; kızıl bir renkle sizin için “The End” diye yazılmış.
Sizin sonunuzla başlıyor yeni yaşam ve biz bunu kesinlikle seviyoruz. Kaybettiğiniz yerde kazanan biz, milyonlar ve milyonlarca emekçiyiz.
Bize acılarımızı izlettiniz yıllar ve yıllardır. Atom bombasıyla kavurduğunuz yüzbinlerce insanı, Vietnam’da napalmla yaktığınız körpe canları, Filistinlileri katlettiğiniz o kampları, Auschwitz’i yaşattınız bize. Kore’yi kana bulayışınızı, Küba'mızı kuşatmanızı... Siz Che Guevera’yı öldürdünüz, Rosa’yı Liebknecht’i... Rosenbergleri astınız, Denizleri. Bize binlerce acı yaşattınız ve bu acıları hepimize izlettiniz. Siz debdebe içinde “tarihin sonunu” kendi ölümsüzlüğünüzü ilan ederken biz madenlerde, fabrikalarda tükenip gidiyorduk ve cellatlarınız canlarımıza kıyıyordu aralıksız. Şimdi gözlerden perde indi zayıf güçsüz, insan ve tüm canlı yaşamın düşmanı olduğunuz apaçık ortada. Yani şimdi geldik hesaplaşma vaktine.
Evet hala uçak gemileriniz, uzayda askeri uydularınız sesten çok daha hızlı füzeleriniz var. Doğru var olmasına var da o uçak gemisi Seattle komününe doğru bir yüzüversin de görün karadaki karıncalar denizdeki canavarları nasıl batırıyormuş.
Ey asalaklar şürekası, size tek bir söz veriyoruz: Ant olsun ki siz bu hikayeyi hiç mi hiç sevmeyeceksiniz. Ne konusunu ne temasını ne de yazılış biçimini...
Korkmayın demiyoruz bu sizin paşa gönlünüze kalmış, fakat yine de bilin ki asla sizin adice yöntemlerinizi kullanmayacağız. İnsanlığın geleceği için dövüşenler, bizler insanlık suçlarını işlemeden umutla, inançla, ciddiyetle dövüşüyoruz. Biz tarihimize leke düşürmemeyi nasıl onurla başardıysak zaferimizi de lekesiz kazanacağız, tertemiz bir yeni yaşama kirli zaferle başlanmayacağını biliriz.
İşte, çöküp parçalanıyor medeniyetiniz. Umarınız nerde; derdiniz belli, çareniz nerede; yok değil mi? Hani espri yeteneğiniz; tarihin sonu, deyişiniz!.. Ya meydanlardan yıkıp attığınız Lenin heykelleri ve o güzelim Sovyet heykelleri, nasıl bizim esprimizi beğendiniz mi, yerlerine yine yenilerini dikiyor bizim çocuklar yedi iklimde ve her renkte... Sanırım esprimiz sizi güldürmüyor.
Güldüremesek de dert değil nasıl olsa hala nükleer silahlarınız var. Bir gecede hayatı sonlandırarak bizi, milyarlarca emekçiyi yok edebilir ve “muhteşem” zaferlerinizden birini daha kazanabilirsiniz. Yalnız ufak bir sorun var, biz burnunuzun dibinde yaşıyoruz, saraylarınızın beş adım ilerisinde, geçtiğiniz yollarda, fabrikalarınızda, çatlayana kadar yemek yediğiniz restoranların mutfağında, süper arabanızı biz park ediyoruz, uçağınıza yakıtı biz koyuyoruz, giydiğiniz ceketi biz dikiyoruz, yediğiniz ekmeği biz pişiriyoruz. Buna karşılık siz ne yapıyorsunuz? İliğimizi sömürüyorsunuz ve nükleer bombanız var!
Biliyoruz şimdi: “Biz bunları çok duyduk” diyorsunuz. Doğru duydunuz; ama bir farkı var. Önceden duyduğunuzda yapacaklarımızın ilanıydı, şimdi ise yaptıklarımızın anlatımı. Yani bu bir ajitasyon değil olup biteni anlatıyoruz. Sisteminiz yıkılıyor. Sınıfınız da yok olacak! Bu bir propaganda değil.
Televizyonlarda demagoglarınız diyor ki: “Dünya yerinden oynadı”. Dünya değil, yerinden oynayan emperyalist-kapitalist sistem. Kırlarda, kentlerde, milyonlar da yerli yerinde duruyor işte ve bu demagoglar da son sözlerini söylüyorlar hepsi bu.
Biliyoruz, sonuna kadar direnecek ve pes etmeyeceksiniz. Bu komik çünkü zaten başka bir şansınız yok; yapabileceğiniz tek şek direnerek kolay bir zafer kazanmamızı engellemek. Miadı dolmuş her egemen sınıf gibi umutsuzca vahşete başvura vura ve dövüşerek kaybedeceksiniz, onu da yapıyorsunuz.
Biz ise emekçileri izliyor, görüyor ve onlarla bir olup onlara sesleniyoruz. Bakın bu hikayenin en sevmediğiniz yeri... Gerçi önceden de duymuştunuz, ne demişti bir devrimci lider, o büyük komünist: “İktidar dışında her şey hiçbir şeydir!” Yani iktidar her şeydir. Şimdilik ikili iktidar hallerindeyiz şehir şehir ayaklanmalarla. Fakat bize iki iktidar lazım değil. Biz emekçiyiz bize emeğin iktidarı yeter. Size ait olan boşa masraf, yük, bir asalaklık yönetimi onda bizim için sömürüden başka bir şey yok.
Bugün sokakları isyanla bezeyen bu coşkun kalabalıklar, komünler kuran dünyanın tüm bu cesur insanları şimdi savaşta ustalaştılar ama yönetmeyi de öğreniyorlar. Fark ettikleri en önemli şeylerden biri de şudur: Ayaklanmak ve onu yönetmek bir ülkenin yönetimine meydan okumak, onu böyle çaresiz ve rüsva etmek hiç kolay değil. Fakat eğer bunu yapabiliyorsak yeni bir ülke kurup onu yönetebiliriz de. Evet savaşmayı öğreniyorlar ama burada durmayacaklar, duramazlar; kendi iktidarlarını da kuracaklar. Şimdi sokaklardan sizi sarsanlar yakındaki bir şafakta gelecek, geriye kalanı da tamamlamak için. Yani onlardan zorla gasp ettiğiniz tüm birikmiş zenginliğe el koymaya. El koymaya ve tüm zenginliği insanlığın hizmetine sunmaya. Ne diyordu o büyük ustalardan biri: “Mülksüzleştirenler mülksüzleştirilecek!” “Tarihin sonundan” tarihin şaşmaz akışına, sizin saçma esprilerinizden hayatın gerçeğine... Beğenmiyorsunuz ama hikayenin bu versiyonu daha güzel, geriye kalan herkes için!..
İki asırdır “Uyan artık uyan uykudan” diye ciğerlerini yırta yırta enternasyonali haykıran uslanmaz komünistlerin sesi gittikçe daha çok duyuluyor artık ve dünyanın her bucağını sarmış bu devrim ateşleri körüklüyor devrimin ocağını. İkinci evreye hazırlanıyor emekçiler ve uyananlara katılıyor yeni uyananlar. İsyan mevsiminden zafer yıllarına uzanıyor giderek güzelleşen şu dünyanın şu güzel isyancı şehirleri. O zafer emeğin iktidarı olacak, o zaferler emeğin iktidarları olacak.
Tekrar söylüyoruz bu yazıda ajitasyon yok. Bu sadece olanın bir anlatımı. Kesitinin kesiti hatta. Bu savaşçı katarların yüzünü döndüğü, rotasını çevirdiği yer artık burası. O şatafatlı hayatınız rezil bir yanılgıyı çoktan hak ediyordu. Yine de geç kalmadık ve söz yine ustalardan olsun; ne demişti Ulyanov Lenin: “Dün erkendi yarın çok geç, bugün!” O zaman çarlığın sonunun ilanıydı bu, şimdi aynı söz her yer ve tüm asalak burjuvazi için geçerli... “Bugün!”
Kenan Kızıl