< < Kadınlar İçin Manifesto

 

Seçimler gündemde. Havada beş para etmez manifestolar dolanmakta. Faşist partiler gençlikle, kadınlarla alay edercesine “manifesto”larında “şu kadar para, bu kadar burs, şöyle sigorta, böyle iş” diyorlar. 'Sol' adına ortaya çıkanlar; “kadınlar ve gençlik 'tek adam' diktatörlüğüne geçit vermeyecek”le başlayıp, ne olduğu, nasıl olacağı belli olmayan özgürlük düşü yazıyor.

Leninistler olarak “seçimleri ve sonuçlarını tanımayacağı”mızı, halkın yüzünü devrime döndüğünü, kendi hükümetini kurması gerektiğini söylüyoruz. Aslında bizde bir “seçim” hazırlığındayız. Seçim, çöküşte olan bu sistemi devirme hakkı, haklılığı biçimindedir. Seçim sandığı ise sokakların kendisidir.

Onbinlerle sokakları dolduran, milyonlarla hayatın her anında baskıya, sömürüye, açlığa, yoksulluğa, gericiliğe öfke duyan işçi, emekçi, yoksul kadınların esaslı talepleri vardır. Gerçek özgürlük burjuva parlamenter sistemin oylamasına, sandığa sığmayacak denli büyük ve derindir. Kadınlar sadaka istemiyor ve köleliğe “oy” atmayacaktır.

-Kadınlar özgürlük istiyor.

Bu nasıl bir özgürlüktür? Toplumsal eşitlik temelinde bir özgürlüktür. Toplumsal eşitliği sağlayabilmenin tek yolu sınıfların ortadan kaldırılmasıdır. Sınıflı bir toplum olan kapitalist sistem, ne kadar yasal düzenleme yaparsa yapsın, ne kadar iyileştirmeye giderse gitsin kadının toplumsal köleliğine son veremez, ataerkil aile yapısını tam olarak çözemez. Aksine bunda beslenir ve sömürüyü, baskıyı kadın üzerinde devam ettirir.

Oysa sosyalist sistem sınıfları ortadan kaldırır, insanın sömürüsüne son verir. Kadını toplumsal üretim sürecinin ve toplumun yönetiminin erkekle birlikte baş aktörü durumuna getirir.

-Kadınlar emeğin, özgürlüğün, toplumun, geleceğin örgütlenmesinde en doğrudan söz sahibi olmak istiyor.

Binlerce yıl boyunca kadınlar köle hayatı yaşamıştır. Varlıkları yok sayılmış, yaşamın dışına atılmış, kendi hayatları üzerinde bile söz hakkına sahip olamamıştır. Kapitalist sistem kendinden önceki sınıflı toplumları izlemiş olmakla birlikte, sermayesini kadınların ve çocukların en vahşi sömürüsüyle büyütmüştür. Kapitalizm işçi-emekçi kadınların büyük savaşımları sonucu bazı haklar tanısa bile, asla onlara emeği, özgürlüğü, geleceği üzerinde söz hakkı tanımamıştır, tanıyamaz da.

Sosyalizm kadının özgürlüğü sorununu, ekonomik, siyasal ve toplumsal temelleriyle birlikte ele alır. Yerine getirilmesi gereken basit bir demokrasi sorununun ötesinde, kadına yeni bir toplumun kurulması ve yönetimi işini verir. Çünkü sosyalizm, sınıflardan, ataerkillikten, baskı ve gericilikten tamamen kurtulmuş bir toplum hedefiyle, kadının ve erkeğin birlikte, eşit koşullarda özgürlüğünü gerçekleştirir. Yani sorunu, insanlığın gerçek özgürlüğü meselesi olarak görür. Biri gerçekleşmezse diğeri de gerçekleşemez.

-Kadınlar işsizliği, yoksulluğu ve sömürüyü istemiyor.

Kapitalizm ise işsizliği de, yoksulluğu da her gün yeniden ve daha fazla üretir. O, işçinin, emekçinin sömürülmesini ve “bütün kadınların üretim sürecine katılımını” değil, kadınların çok büyük bir kesiminin işsizliğini, yoksulluğunu gerçekleştirir. Emekçi sınıf arasında kadınla erkek işçileri karşı karşıya bırakarak, birbirleri üzerinden ücretleri sefalete düzeyine indirmeye çalışır.

Oysa sosyalist sistemde “herkese emeğine göre” ilkesi esastır ve işçi, emekçi kadınlar üretim sürecinin her alanında yer alır, cinsiyetinden dolayı ücret farklılığına maruz bırakılmaz. Aynı zamanda ataerkil aile yapısı erkek temelli olduğundan erkek işçiler kapitalizmde ücret artışında ön planda tutulurken, sosyalizm buna karşı savaş açtığından, aksine, kadın (anne)-çocuk ilişkisini esas alır.

-Kadınlar 'ev hapisliğini' yıkmak istiyor.

Kapitalist sistemde kadınlar çalışmak mı, çocuk-aile bakımı mı cenderesinde bırakılıyor. Çalışan kadınlar da işsiz-yoksul kadınlar da “ev hapisliği” yaşamaktadır. Milyonlarca kadın, evlerde yoksulluk-açlıkla, bıktırıcı ev işleriyle aile bakımı ile adeta çürütülmekte, toplumsal üretimden ve yönetimden kovulmaktadır.

Sosyalizm kadınların 'ev hapisliği' duvarlarını yıkarak, kreşleri, bakımevlerini, aşevlerini yaygınlaştırarak, bunu kadının omuzlarından alıp toplumsal üretim sürecine dahil eder.

Eğitim sanat, spor, bilim bütün alanları ayrım gözetmeksizin kadınlara açar.

-Kürt kadınları ulusal, sınıfsal özgürlük istiyor.

Kürt kadınları ilhak ve işgal edilmiş bu coğrafyanın en ezilen kesimidir. Faşist tekelci kapitalist sistem Kürt kadınlarının yaşamını büyük bir yoksulluk, ulusal ve cinsel ezilmeyle yüz yüze bırakmıştır.

Sosyalizm ulusların kendi kaderini tayin etme ilkesini esas alır. Kürt, Türk, Arap hiç bir ulusal ve cinsel ayrım gözetmeksizin kadınların özgürlüğünü savunur. Kürt kadınlarının özgürlüğü ancak ve ancak sosyalizmdedir.

-Kadınlar her türlü gericiliği, onun baskısını, saldırılarını, tamamen ortadan kaldırmak istiyor.

Faşist tekelci sistemin çürümüş ve kokuşmuşluğunun bütün saldırılarını kadınlar yaşamaktadır. Sokaklarda, evlerde, işyerlerinde, okullarda, ne giyeceğinden, nasıl oturup kalkacağına, nereye gideceğinden, kiminle evlenmek/yaşamak istediğine, okuyup okuyamayacağına, kaç çocuk doğuracağına, çalışıp çalışmayacağına kendisi karar veremez. Verirse de saldırı-aşağılanma-öldürülmeyle cezalandırılmakta, tehdit edilmektedir. Bu kadın cinsi içinde, insan içinde büyük bir aşağılanma ve hiçleştirmedir. Bu durum aynı zamanda kapitalizmin çöküşünü göstermektedir. O nedenle kadınlara bu sistem hiçbir şey veremez.

Oysa sosyalizm kadınların üzerindeki her türlü gerici, dinsel örf vb. köleleştirici gelenekler zincirini kırmakla kalmaz, kadının toplumsal konumunu yükseltmek için çalışır.

İşte bu meselelere hiç bir seçim ve seçim sandıkları çözemez. Biz kadınlar ne istediğimizi biliyoruz, alacağız ve kendimize yakışan sistemi kuracağız.