Gericilik her yerde ilk kadınlara saldırıyor. Tarih boyunca defalarca karşılaştığımız bir olgu bu. “Önce kadınları vurun” diyor bu anlayış ve tüm toplumu sindirmenin, boyun eğdirmenin yolu olarak kadınlara saldırmayı seçiyor. Kadına boyun eğdirirseniz, tüm bir topluma boyun eğdirirsiniz. Tersten de, kadını eğitir özgürleştirirseniz, tüm bir toplumu özgürleştirir, ileri taşırsınız.

Sadece son yarım asra bakacak olursak, Taliban’dan IŞİD’e, İran’ın mollalarından Boko Haram’a başta dinci faşizm olmak üzere, her türden gericiliğin önce kadına saldırdığını görürüz. Örtünme, eve kapatma, eğitime engel olma, iş hayatından soyutlama, üreme haklarına saldırı... Ve bunun en uç örneği olarak 21. yüzyılın ortasında dahi zincirlere vurulup köle olarak satılmak!..

Kimi zaman tekil örneklerle yaşandı saldırılar, kimi zaman kitlesel... Eğitimine, çalışmalarına engel olunamayan, evlerine kapatılamayan kadınlar da taciz, tecavüz, cinayet, kürtaj yasakları gibi yöntemlerle toplumsal baskı altına alınmaya çalışılıyor hala. Ve her bir saldırı, bir duvara toslar gibi kadınların isyanı ve başkaldırısı ile karşılanıyor. Afganistan’da linç edilerek öldürülen Ferhunde Melikzade, Pakistan’da başından vurulan Malala Yusufzay, Türkiye’de tecavüz edilerek işkence ile katledilen Özgecan Aslan ve son yaşadığımız İran’da Mahsa Amini... Ya kitlesel saldırılar ve kitlesel başkaldırılara ne demeli... İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması, bir asır öncesinde kalmış kürtaj yasaklarının kaldırılması... Her bir olay başta kadınların sonra tüm bir halkın ayaklanma düzeyine varan eylemlerini getiriyor.

Ve bugün İran, gencecik bir kadının, 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin katledilmesinin ardından ayağa kalktı. Rojhilatlı bir Kürt kadınıydı Mahsa ve asıl adı Jina idi. İran gerici yönetimi Kürtçe isme izin vermediği için adını dahi taşıyamıyordu ve işkence ile, dövülerek öldürülmesine neden olan da başörtüsünden görünen perçemi oldu... Tahran’da ahlak polisi tarafından çevrildi, 1 saatlik “bilgilendirme dersi” sonrası serbest bırakılacağı söylendi... Ancak Mahsa’nın sokak ortasında ve zorla bindirildiği araç içindeki darp görüntülerini de, sonrasında sağlık emekçilerinin onun cansız bedenini güller içinde uğurlaması görüntülerini de tüm dünya izledi...

Önce kadınlar çıktı sokağa, isyanlarını haykırdı Mahsa’nın cenazesinde. Zorla örtülen başörtülerini açtı, göstermenin yasak(!) olduğu saçlarını kesti, “Saç yoksa günah yok” dedi... Cenazesi “Jin Jiyan Azadi” sloganlarıyla toprağa verildi.

Ve bir daha evlerine dönmediler...

Günlerdir kadınların sokaklarda eylem yaptığı, isyan ettiği İran’da bugün, bütün bir halk sokakta. Başta Rojhilat kentleri olmak üzere İran’ın pek çok şehrinde halklar ayaklandı. Gericiliğin sembol şehri Kum’da dahi sokaklar ateşe verilmiş durumda.

Kadınlar önce "İnsanları Zorla Kendi Cennetinize Götüremezsiniz!" dedi, sonra “Kız kardeşimi öldürenleri öldüreceğim”. Ve sloganlar evrilmeye devam etti: "Kahrolsun Şeriat", "Hamaney'e Ölüm", "Zalimlere Ölüm"... Ve zalimler plastik mermiler, gaz bombaları, yetmiyor gerçek mermilerle saldırdı sokaklara çıkan halka.

Sokaklar, üniversiteler öfkesini, isyanını haykıran halklarla dolup taşıyor. Kadınlar başörtülerini yakıyor, isyana çağırıyor. Ve Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) ve Doğu Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Birliği (KODAR), 19 Eylül Pazartesi günü için genel grev çağrısı yapıyor Rojhilat’ya. Çağrı kısa sürede yayılıyor ve İran’da hayat Mahsa ve katledilen kadınlar şahsında, özgürlük çığlıkları ile duruyor... polis araçları yakılıyor, devlet binalarından Hamaney ve Humeyni’nin posterleri indirilip yakılıyor...

....

Boyun eğdirilmek istenen halklara saldırılar kadınlar üzerinden gerçekleştirilmek isteniyor diyerek yeniden yazımızın başına dönelim... Özellikle Ortadoğu toplumlarında, kadının bedenine, onuruna saldırırsan, onu ve şahsında bir toplumu teslim alırsın.

Evet, savaşlarda özellikle kadınlara yönelik işkence ve tecavüz bir savaş stratejisidir. Örneklerini defalarca gördük. Bedeni teşhir edilen Ekin Wan’dan, YPJ’li Amara Renas’a kadar ve yine Afrin’den, Kobane’den çok sayıda örnek...

...

Bu gece İran’da kadınlar, isyanlarının ateşleri ile tutuşturdukları sokaklarda özgürlüklerini haykırıyor. Ateşlerin etrafında dansediyor, başörtülerini çıkarıp atarak, özgürlük ateşini daha da harlıyorlar...

(20 Eylül Salı)

Sibel Deniz