Her gün onlarca gözaltı haberine uyanıyor ülke. Evler basılıyor, insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. En sıradan eylemlerde insanlar vahşice saldırıya uğruyor, yerlerde sürükleniyor, işkenceye alınıyor.
Birleşik Mücadele Güçleri’nin deklarasyonu için Kadıköy’de yapılan eylem dahil, akla gelebilecek her tür eylem, gösteri, yürüyüş, polis saldırısından nasibini aldı. Eylemlere, gösterilere, genel olarak faaliyete engel olmak için pek çok insan, elektronik kelepçeler takılarak ev hapsine mahkum edildi. Polis-savcı-mahkeme üçlüsü bir biçme makinesi gibi çalışıyor bu konuda.
Tek bir gün içinde 718 kişi gözaltına alındı! Rakama dikkat! On binlerin katıldığı bir mitingden ya da ülke sathına yayılmış gösteriler dalgasından değil. Evleri basılarak gözaltına alındı bu insanlar. Şu anda on binlerce politik tutsak var zindanlarda. Ve sayı sürekli artıyor. Bu rakama sayıları sürekli artan “adli denetim” uygulamaları (yurtdışı yasağı, karakola imza verme, ev hapsi vb.) eşlik ediyor.
Emekçi kesimlerde biriken öfke, küçük ama çok yaygın patlamalara neden oluyor. Ve her küçük patlama, büyük bir polis gücüyle bastırılmaya, yargı eliyle denetim altına alınmaya ve söndürülmeye çalışılıyor. Fakat her bastırma girişimi, her tehdit ve gözdağı daha geniş tepkilerin doğmasından başka bir sonuç yaratmıyor.
Hoşnutsuzluk ve öfke o kadar güçlü, eylemler o kadar yaygın ki, çağıldayıp gelen bu sele kar etmiyor kurdukları barikatlar.
Bu yüzden kendi tabanlarını canlandıracak, kitlelerde bir süreliğine de olsa beklenti yaratacak zaferlere ihtiyaç duyuyorlar. Cepheden cepheye koşturup durmalarının temel sebeplerinden biri bu. Propaganda ettikleri sahte zaferler kar etmiyor. “Gare Operasyonu” tam da böyle bir zafer içindi. RTE kitle tabanına “müjde verme” sözüyle çıktı sahneye. UKH’nin lider kadrolarını ele geçirme, bu arada esir tutulan MİT ajanlarını, askerleri, devlet memurlarını kurtarma adına daldılar Gare dağlarına. Sonuç tam bir hüsran. Büyük bir hezimet! Üstelik ölen 13 esir de cabası.
Gerçeğin gözünün ta içine bakacağız. Bu gerçek, tüm mücadeleyi kendi dar örgüt sınırlarıyla ölçenlerin sandığının aksine, dinci faşizmin güçsüzlüğünü, birleşik devrimin adım adım yükselişini işaret ediyor. En sert, en katı, en keskin önlemleri, en vahşi uygulamaları hükmünü yitirmiş durumda. Aynı şekilde burjuva muhalefet, dinci faşist iktidarla birlikte eriyor, tükeniyor. Barikatlar pratik yaşam tarafından adım adım aşılıyor.
Birleşik devrim güçlerinin temel alacağı gerçeklik budur. Her geçen gün sayısı ve alanı büyüyen eylemler, bu kupkuru bozkırda uçuşan çok yoğun kıvılcımlar demektir. Adım adım geliyor toplumsal patlama. Kendimizi pratik olarak hazırlamamız gereken gerçeklik, işte bu.
Hazırlanmalıyız. Bu büyük patlamanın, ayaklanma ve devrimin kitle örgütlerinin önünü açarak, onun zor araçlarının bilinçli faaliyetini örgütleyerek, güçlerimizi buralara akıtarak hazırlanmalıyız.
Maddi koşulları olgunlaşmayan mücadele araç ve yöntemleri varlıklarını sürdüremez. Bugün ayaklanma ve devrimin hem kitle örgütlenmeleri, hem zor örgütlenmeleri ortaya çıkıyor ve yaygınlaşma eğilimi gösteriyor. Bugün için aslolan, bu örgütleri iradi ve bilinçli bir şekilde güçlendirmektir.
Sermaye düzeni bir çöküş düzleminde. Faşizmin saldırıları kar etmeyecek. Bu yangın büyüyecek. Kazanacağız!