Birleşik Mücadele Güçleri (BMG), Boğaziçi öğrencilerinin ateşlediği, işçi ve gençlik eylemlerinin tırmanışa geçtiği bir atmosferde ilan etti kuruluşunu. Dinci faşizme tepkilerin patladığı bir dönemde, tam “buradayız, tarihsel sorumluluğumuzun farkındayız” denmesi gereken bir dönemde çıktı kavga sahasına. Etkisi bu yüzden büyük oldu.
Kuruluşunu duyurduğu günden beri adım adım ilerliyor. Henüz yetersiz, ama iddialı ve kesintisiz adımlarla yürüyor. Önemli olan da bu. Sürekli yürümek, sürekli üretmek... Birleşik devrimin birleşik örgütlenmelerini yaratmak.. İlmek ilmek örülen mücadeleyle birleşik devrimin odağı olarak belirginleşmek... Faşizmi yıkma görevini önüne koymuş devrimci bir birlik olarak, bizzat bu zorlu mücadele içinde siper yoldaşlığının ötesinde yoldaşlaşmayı yakalayan güçlü bir birleşik devrimci odak meydana getirmek...
Önümüzde başarıya ulaştırmamız gereken bir devrim var. Katetmemiz gereken zorlu bir yol, üstesinden gelmemiz gereken görevler ve sorunlar var. Bu görevlerin en önemlilerinden biri, hiç şüphesiz birleşik işçi faaliyetinin yaratılmasıdır. Zira sınıf içindeki ayrı ayrı faaliyetlerimizin tek merkezde birleşmesi, (bir “örgütler koalisyonu” değil, bir birleşik merkez), hiç kuşkusuz birleşik devrim için muazzam bir atılım yaratacak.
Birleşik bir işçi faaliyetini nasıl örebiliriz, nasıl örmeliyiz? BMG olarak sınıf içindeki ortak etkinliğimiz nasıl olacak? Bu faaliyet, genel olarak işçi sınıfı hareketi ile nasıl ilişkilenecek?
Halihazırda sürmekte olan ve gittikçe yayılma eğilim taşıyan işçi grevleri, direnişleri ve eylemleriyle ilişkilenme, gerek tek tek bileşenler şeklinde, gerek BMG olarak ortak kimlikle belirli bir düzeyde gerçekleşiyor. Bu faaliyetin süreklileşmesi derinlik kazanması oranında bir etki alanı yaratacağı kuşku götürmez.
Bu etki alanı, faaliyetin sürekliliği oranında genişleyecek, bir çekim alanı oluşacaktır. Ama etki alanını asıl olarak artıracak şey, BMG’nin bir “siyasal koalisyon” olarak değil, birleşmiş bir yapı olarak davranabilmesinden geçmektedir. “Siper yoldaşlığından öte, yoldaşlaşma” derken kastettiğimiz mesele, budur. Böyle bir örgütlenme, BMG bileşenlerinin dağınık çabalarını merkezileştirmeye, bir düzene sokmaya, enerji ve imkan tasarrufu sağlamaya yarar ve tüm bu özellikleriyle, faaliyetin etki alanını katbekat artırır.
Birleşik işçi faaliyeti olarak BMG’nin işçi cephesi, kuşkusuz siyasal bir kimliğe sahip olacaktır. Eşyanın tabiatı gereği böyledir bu. Tıpkı tek tek bileşenlerin bu alandaki faaliyetlerinin belirli bir siyasal kimliğe sahip olması gibi... Fakat işçi hareketinin kendisi bu “siyasal kimlikle” sınırlı bir faaliyetle büyütülemez, güçlendirilemez. Tam tersine, bu türden bir çalışma, sınıf hareketini küçük parçalara bölme, dar bir kalıba sokma yanlışını yaratır.
Bugün sınıf hareketi, tüzel kimlikler dahil, pek çok dar örgütsel yapılara bölünmüş, ayrışmış durumda. Sadece proleter devrimci eğilimler değil, hemen her siyasal eğilim, kendi meşrebine uygun şekilde büyüklü küçüklü işçi örgütleri (sendikalar, dernekler, birlikler vb.) kuruyor. Bu haliyle sınıfın bizzat kendisi, irili ufaklı örgütlere ayrışıyor, genel işçi hareketi dar kalıplara hapsediliyor. Birleşik faaliyetten bağımsız, sınıf hareketine temel yaklaşım ile ilgili bir durumdur bu. İşçi alanında yürütülen faaliyetin temel meselelerinden biridir.
İşte bu noktada BMG’nin işçi faaliyetinin diğer yönü, genel sınıf hareketi ile ilişkilenme biçimi sorunu karşımıza çıkıyor.
Sınıf hareketini kendi siyasal faaliyetimizin dar sınırlarına hapsetmeye çalışmak yerine, genel sınıf hareketinin bir parçası olan örgütlü siyasal işçi faaliyetinin, mümkün olan en geniş işçi kesimini kendi görüşlerine kazanması çabasıdır doğru ilişkilenme biçimi. Bu noktanın altını kalın çizgilerle çizelim. İşçi sınıfı hareketinin tek tek tüm siyasal işçi örgütlenmelerinden ve onların toplamından çok daha geniş olduğu asla unutulmamalı; genel faaliyet bu genişliği içinde ele alınmalı. Bu yapısına uygun örgütsel biçimler (ki bizzat pratik hareket bu biçimleri sık sık karşımıza çıkarıyor) desteklenmeli, güçlendirilmeli. Örgütlü siyasal faaliyet ancak bu ilişki biçimi temelinde verimli sonuçlar yaratacaktır.
Buradan kolaylıkla anlaşılacağı üzere, genel işçi sınıfı hareketi, en geniş işçi kesimlerini kucaklayacak örgütlere ihtiyaç duyuyor. İşçi konseylerine, komitelerine, meclislerine gereksinim duyuyor hareket. Genel hareketin üzerinde yükseleceği örgütsel biçimler, öz olarak bu tarz örgütlerdir. Her tür siyasal örgütlü faaliyet, ancak bu genel hareket içinde bir güç ve anlam kazanır. Deyim uygunsa, siyasal örgütlü güçler balık ise, genel hareketin örgütsel formları deniz olmalıdır. Sınıf bilinçli örgütlü işçilerin faaliyeti, ancak bu ölçekteki geniş işçi örgütleri içinde bir anlam kazanır.
Sınıfın genel hareketi, tek tek ve birleşik halde hepimizi katbekat aşan işçi yığınlarını kucaklayan bu tarz örgütlülükler eliyle yürütülen harekettir. Böyle bir hareket, buna uygun örgütsel araçlarla birlikte gelişir, güçlenir. Yani en geniş işçi kesimlerini kucaklayacak, onların iradesini doğrudan yansıtacak, her tür bürokratik engelden kendini kurtarmış, doğrudan demokrasi temelinde işleyen konsey, meclis vb. taban örgütleriyle...
BMG, bu türden işçi örgütlenmelerine güç katar ve önünü açmaya çalışırken, işçi kadrolarımızın ortak merkezi faaliyetiyle sınıf hareketi içinde bir devrimci odak yaratılmalıdır. Hiç kuşkusuz böyle bir devrimci odak, siyasal bir taslak etrafında çalışma yürütecektir. Ve bu, en başa devrimi koyan, devrimci bir mücadele hattını temel alan taslak olmalıdır.
Birleşik işçi örgütlülüğü, asıl ağırlığını işçi konseylerinin yaratılması ve güçlendirilmesine verirken, hiç kuşkusuz, tüm sendikalara, tüm derneklere, tüm işçi havzalarına, işletmelere enerjik bir şekilde yönelmelidir. Birleşik enerjimiz, böylesine devrimci şartlarda güçlü etkiler yaratacak, verimli sonuçlar doğuracaktır.
Sınıf faaliyetinde Birleşik Mücadele Güçleri’nin önünde böylesine zorlu pratik bir görev var.