Denilebilir ki, bu sahtekarlık oldukça aleni, dünya alemin bildiği bir sır. O halde üzerinde durmaya değer mi?
Emekçi sınıfları, yoksul kitleleri dünya burjuvazisinin aldatmaları, hileleri konusunda aydınlatma; faşizmin demagojisini açığa çıkarma ve teşhir etme faaliyeti önemini sürdürdüğü müddetçe bu soruya olumlu yanıt verilmeli. Devrimin zaferinden sonra bile, düşmanı her yönden teşhir ederek kitleleri toplumsal devrime, sosyalizmin kuruluşuna hazırlama ve katma çalışması öneminden bir şey yitirmez.
Hele de düşmanın kitleleri aldatmada başvurduğu sahtekarlıklar “sol”dan birileri tarafından tartışmasız biçimde kabul görüyorsa...
Fransız devletinin “IŞİD'le mücadele ediyoruz” biçimindeki sahtekarlığı yine Fransız bir tekel olan Lafarge firması üzerinden ilişki kurduğunun anlaşılmasıyla ortaya çıktı. “IŞİD'e karşı savaşıyorum” bahanesiyle yıllarca Suriye'de askeri güç bulunduran Fransız hükümetleri meğerse milyon, belki de milyar dolarları Fransız çimento tekeli olan Lafarge üzerinden aktarıyorlarmış.
Aslında bu bilgi yeni bir duruma işaret etmiyor. Lafarge firmasının IŞİD denen katiller sürüsüyle ilişkisi, onlara milyon dolarlar aktardığı, finanse ettiği yıllar önce ortaya çıkmıştı. Şimdi, yeni diyebileceğimiz şey, tüm bunların Fransız devletinin bilgisi, onayı ve desteği ile yapıldığının ortaya çıkmış olmasıdır.
Fransız devleti, aynı firma üzerinden, sadece IŞİD denen, insanları canlı canlı yakan, kafa kesen, akla gelmeyecek vahşetler uygulayan katiller sürüsünü değil, vahşette bu katiller sürüsünden milim geri kalmayan diğer dinci faşist çeteleri de her bakımdan desteklemiştir. Özellikle Fransız gizli servisleri bu iş için çalışmışlar.
Fransa, IŞİD denen katil sürüsünü ve diğer dinci faşist çeteleri desteklemekte yanız değil. Konumuz olmadığı için Türkiye'yi bir kenara koyarsak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Diğer tüm emperyalist devletler IŞİD dahil, dinci faşist çeteleri, para, silah, lojistik, militan transferi gibi yaşamsal konularda sınırsız biçimde desteklemişlerdir.
Açığa çıkanları var. ABD helikopterlerinin, Suriye ordusunun eline düşmek üzere olan IŞİD militanlarını nasıl çekip aldıkları bundan üç yıl önce, çetelerin yenilgi üzerine yenilgi aldıkları ve dağılmaya başladıkları zamanda ortaya çıkmıştı. O zaman da helikopterlerin resimleri dahi basına düşmüştü.
Şu çok açık: Emperyalist devletler, ki bunların başında ABD, İngiltere, Fransa, Almanya geliyor, “IŞİD'le savaş”ı Suriye-Kürdistan topraklarına ayak basmak, askeri güçlerini oraya göndermek için bahane olarak ileri sürdüler. IŞİD'e karşı savaş değil, aksine IŞİD ve diğer dinci faşist çeteleri her yönden desteklemeleri söz konusudur. Gerçek budur.
Türkiye dahil, bölge gerici/faşist devletleri ile emperyalist devletlerin IŞİD ve diğer dinci faşist çeteleri destekleme nedenleri ayrı bir konudur ve ayrıca üzerinde durulmalıdır. Ancak şu olgu kesin: Bu saydığımız devletlerin IŞİD'e karşı savaştıkları iddiası su katılmamış bir sahtekarlıktır.
Bu sahtekarlığın devamı ve tamamlayıcı parçası olarak emperyalist devletler ve bölgedeki işbirlikçileri gerçek yüzlerini gizlemek için kendilerine “Uluslararası Koalisyon” kavramını uydurmuşlar. Güya bu “Uluslararası Koalisyon” IŞİD'e karşı savaşmak için kurulmuş. Gerçekte ortada ne “uluslar” var ne de bu uluslar arasında bir “koalisyon”. Gerçek olan, emperyalist devletlerin bölgedeki işbirlikçilerini peşlerine takarak IŞİD ve diğer dinci faşist çetelere her türlü desteği sağlamak üzere bir araya gelmeleridir. “Uluslararası Koalisyon” dedikleri, haydut devletler topluluğudur.
Aynı haydut devletler topluluğu, Kürt halkına saldıran, topraklarını işgal edip yağmalayan, Kürt halkını topraklarından göç ettiren, her türlü zulmü uygulayan dinci faşist çetelerin arkasındaki güçlerdir. Lafarge olayı bu gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Afrin, Serekaniye, Tel Abyad gibi Rojava topraklarının Türkiye ve dinci faşist çeteler tarafından işgali arkasındaki güçler de başta ABD olmak üzere bu aynı haydut devletlerdir.
Emperyalistler ve bölgedeki işbirlikçi devletler Irak, Suriye ve Rojava topraklarında IŞİD ve dinci faşist çetelere karşı savaşmak için değil, onlara ve Türkiye'nin işgaline karşı savaşacak güçleri engellemek için varlar. Örneğin, ABD, Afrin işgaline karşı savaşmak isteyen DSG'nin karşısına nasıl dikildiğini göstermek için bir haberi aktarmak yerinde olacaktır. Haber, kısaca şöyle:
“Pentagon Sözcüsü Galloway, AA muhabirinin sorusuna verdiği yanıtta 'Diyelim ki buralarda bir yerdeki (kuzeydoğu Suriye) bir YPG birliği, ‘artık IŞİD ile mücadele etmeyeceğiz, Afrin'deki kardeşlerimizi desteklemeye gideceğiz' derse artık o zaman kendi başlarına kalırlar. Artık bizim ortaklarımız olamazlar' dedikten sonra tehditlerine şöyle devam ediyor 'Ekipmanların IŞİD dışında bir amaçla kullanıldığını tespit ettiğimiz takdirde yardımları kesmek dahil uygun adımları atarız’ dedi.”
Tarih sayfalarına düşen bu gerçekler, kimilerinin unutturma çabalarına rağmen artık ne unutulur, ne de unutturulur.
Bütün bu gerçeklerden sonra, özellikle de Fransa'nın Lafarge şirketi üzerinden IŞİD ve dinci faşist çeteleri paraya boğduğu, “ne istedilerse verdik” durumunda olduğu ortaya çıktıktan sonra “Uluslararası Koalisyon” denen haydut devletler topluluğunun IŞİD'e karşı savaştıklarını kim ileri sürebilir!
İleri sürse de kimi inandırabilirler?