7 Mayıs - Son 10 gündür Kolombiya halkı, salgın ve derin bir kapitalist ekonomik krizin ortasında en temel ihtiyaçlarının karşılanmasını talep etmek için kentlerin, kasabaların ve köylerin meydanlarına akıyor.

Buna karşılık, 50 milyon nüfusa sahip bu Latin Amerika ülkesini yöneten oligarklar, halkın taleplerine, 3 Mayıs'ta Cali şehrinde polisin eylemlere saldırması sonucu 20'den fazla kişinin hayatını kaybettiği kanlı katliamı da dahil olmak üzere, acımasız bir şiddetle yanıt verdiler.

İnsan hakları örgütü Plataforma Grita'ya göre 6 Mayıs itibarıyla hükümet güçleri toplam 37 protestocuyu öldürdü ve 1.708 polis vahşeti gerçekleşti. Şiddetin ön saflarında, Kolombiya'daki sosyal adalet hareketlerini bastırmak için 1999 yılında ABD Başkanı Bill Clinton yönetiminde kurulan, ABD tarafından finanse edilen ve eğitilen Mobil Toplumsal Karışıklık Karşıtı Birimler (ESMAD) bulunuyor. ESMAD, Cali ve diğer şehirleri işgal etmek için konuşlandırılan Kolombiya Ordusu ile birlikte çalışıyor.

Ancak bu saldırılar protestoları bastırmak bir yana, kanlı misillemeler sonucunda, Bogota'nın en fakir mahallelerinden ve üniversite kampüslerinden, dağlardaki en uzak, izole kırsal bölgelere, Afro-Kolombiyalı toplulukların yaşadığı Karayip kıyılarından, yerli halkların yaşadığı ormanlara ve ülkenin her köşesine kadar yayılan bir halk ayaklanmasına dönüştü.

Protestolar, Başkan Ivan Duque hükümetinin sağlık sistemini özelleştirme ve Kolombiya'nın vergi sistemini zengin ve büyük şirketlere fayda sağlayacak şekilde “reforme etme” planına karşı 28 Nisan'da başladı. Protestolar Duque'yi vergi reformu planını en azından şimdilik geri çekmeye zorladı.

Cali katliamından sonra, Kolombiya’nın en büyük sendika federasyonu olan Merkez İşçi Sendikası (CUT), Mayıs ayının ilk haftasında bir dizi ulusal çapta grev düzenledi.

Ancak pandemi krizi sırasında hükümet desteği yoksunluğundan sarsılan işçilerin ve toplulukların acil taleplerinin altında yatan, açıkça uzun yıllar boyunca gerçek gücü elinde bulunduran Washington tarafından yönetilen, on yılların Draconian yönetimidir. ABD’ye bağımlılık, kendi konumları için uyuşturucu ticaretinden elde edilen korkunç paralara güvenerek, bütün ülkeyi kapitalistler ve büyük toprak sahipleri, onların ölüm mangaları ve politikacılarına yem haline getirdi.

On yıllardır Kolombiya’nın yöneticileri ve ABD’li efendileri insanları bölmek için, kır ile kent arasındaki ayrımı derinleştirmek için ellerinden geleni yaptılar. Kentlerde yaşayan insanları özellikle orta sınıflar ve öğrencilerden oluşan büyük kalabalıkları, ABD emperyalizmini benimsemeye ve köylüleri, Afro-Kolombiyalı ve yerli toplulukları küçümsemeye teşvik ettiler.

Kolombiya Halk Ordusu Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC-EP) ve Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) gibi kırsal alanlara dayanan devrimci gerilla hareketlerini bilinçli bir şekilde “narko-teröristler” olarak damgaladılar, bunu yaparken kendileri de uyuşturucu ticaretinden cömertçe kazanç sağlamaya devam ettiler. Bugün kent ve kır emekçileri arasına dikilen sahte duvarlar hızla yıkılıyor.

Kolombiya ve ABD Ordusu

İsrail, Batı Asya / Kuzey Afrika bölgesindeki ABD hakimiyetine sadık bir vekil güç olarak oynadığı rol nedeniyle bazen büyük bir ABD askeri üssü olarak tanımlanıyor. Kolombiya da Latin Amerika'da benzer bir rol oynamaktadır.

ABD emperyalizmi, Kolombiya üzerindeki egemenliğine ne kadar güveniyor? Birkaç örnekle anlatalım. Washington, sözde uyuşturucu ticaretiyle savaşmak, ancak gerçekte büyüyen devrimci gerilla hareketlerini ezmek için “Kolombiya Planı’nı” yürürlüğe koyduğu 2000 yılından bu yana kendi baskıcı güçlerini oluşturmak için Kolombiya'ya yaklaşık 11,6 milyar dolar pompaladı.

Bugün bu para, Kolombiya polisinin ve Kolombiya ordusunun protestocuların gözlerini gelişmiş silahlar kullanarak vurduğunu ve savaş helikopterlerinden yoksul mahalleleri yukarıdan taradığını, dünyanın görmesi için sergileniyor.

Kolombiya'nın, ABD'nin egemen olduğu “Kuzey Atlantik Askeri İttifakı” olan NATO’nun üyesi olduğunu biliyor muydunuz? Wall Street’in dünyanın bu bölgesinde kendi arka bahçesi olarak kabul ettiği ve burayı kendi askeri gücü için üs bölgesi olarak kullandığı Kolombiya, Latin Amerika’da NATO üyesi olan tek ülke.

Pentagon, Kolombiya ordusunu yönetme konusunda bu işe derinden gömülmüş durumdadır. Pentagon birliklerinden oluşan “radar üsleri” ve ABD askerlerinin yedi Kolombiya askeri üssüne yerleştirilmesine izin veren 2009 tarihli bir anlaşmanın yanı sıra, geçen Mayıs “ABD Güney Komutanlığı (SOUTHCOM) ABD Güvenlik Gücü Yardım Tugayı’nın (SFAB) Kolombiyalı askeri birimlere narkotik karşıtı operasyonlarda danışmanlık ve eğitim vermesi için Kolombiya’ya konuşlandırıldığını duyurdu. Latin Amerika’daki Kuzey Amerikan Kongresi (NACLA) Kolombiyalıların, güvenlik anlaşmasına ve ABD'nin ülkenin askerileştirilmiş uyuşturucu politikasındaki rolüne karşı çıktığını” belirtti.

ABD birliklerinin konuşlandırılabileceği bölgelerden birinin yakınında yaşayanların kurduğu Rios Vivos örgütünün lideri Isabel Zuleta, “Bir insan hakları ve ekoloji savunucusu olarak, yabancı birliklerin Kolombiya'ya gelişi yalnızca egemenliğimizin, anayasamızın ve ulusumuzun yasalarının ihlali değildir. Yaşadığımız silahlı çatışmaların ve sosyo-politik şiddetin tüm tarihini hesaba hiç katmıyorlar” ifadelerini kullandı.

Kolombiya’daki ABD askeri varlığının bu son yıllardaki artışı, Kolombiya hükümeti ile FARC gerillaları arasında imzalanan ve on yıllardır süren iç savaşı sona erdirmesi ve solcu, ilerici güçlerin politik yaşama barışçıl bir şekilde katılmasına izin vermesi beklenen 2016 Havana Barış Anlaşması’ndan yıllar sonra geldi.

Bunun yerine, gerillalar anlaşmaya uyup silahlarını bırakırken, Duque hükümeti yükümlülüklerinden vazgeçti ve halk hareketlerini terörize etmeye devam etti. Barış anlaşmalarının imzalanmasından bu yana yaklaşık 300 eski gerilla ve 1000 aktivist, toplum lideri ve sendikacı öldürüldü.

Hedef: Venezuela

Öyleyse bu son yıllardaki yeni Pentagon yığınağı ne anlama geliyor?

Kolombiya yıllardır komşusu Bolivarcı Venezuela'ya saldırmak için kullanılıyor. Trump rejimi 2019'un başlarında Venezuela'da sınırın ötesine “insani yardım” getirme kisvesi altında darbe yapmaya çalıştığında, Kolombiya'yı planı hayata geçirmek için sahneleme alanı olarak kullandı. Ama darbe başarısız oldu.

O zamandan beri Duque, önce Trump'ın yönlendirmesinde, şimdi de Biden'in istikametinde, Venezuela'ya karşı doğrudan askeri müdahale tehdidinde bulunmaya devam ediyor.

Bu yıl, Kolombiyalı paralı askerlerin Apure eyaletinde Venezuela’nın kuzeybatı sınırı boyunca sivillere ve askerlere yönelik bir dizi saldırı düzenlemesiyle gerilim yeniden tırmandı. Son olarak 28 Nisan'da 12 Venezuela askeri bir pusuda öldürüldü. Bir kez daha ABD yetkilileri ve medyası, bilinçli bir şekilde “solcu gerillaların” saldırılardan sorumlu olduğu yalanını ortaya attı.

ABD emperyalizminin ve Kolombiya’nın hain oligarşisinin katı tutumu, tüm bölgenin barış ve istikrarını tehdit ederken, bu tutumun halka acı ve sefaletten başka bir şey getirmediği açıktır. Şu an devam eden ayaklanma, on yıllardır çektiği acıları sona erdirmeye ve sosyal adalet ve komşularıyla barışçıl ilişkilere dayalı yeni bir Kolombiya talep etmeye kararlı bir halkın çığlığıdır.

Zafer Kolombiya Halkının Olacak! Kahrolsun Duque İktidarı! ABD Kolombiya’dan Defol!

 

“Struggle La Lucha sitesinde yayınlanan Greg Butterfield’ın 8 Mayıs tarihli makalesinden çevrilmiştir.”

 

Çeviri Kolektifi