Peru'da Darbe, 7 Aralık. Arjantin'de “Anayasal Hukuk Darbesi” 6 Aralık. Meksika'da çatışma 27 Kasım. Son birkaç hafta içinde, Latin Amerika'nın gerici egemenleri, ABD ve dünya emperyalizminin küçük ortakları, bu üç ülkede solcu seçilmiş yetkililerin iktidarına karşı bir dizi komploya girişti.
Bu olaylar, Karl Marx ve V.I. Lenin'in uzun zaman önce öğrettikleri, egemen sınıfın kontrol ettiği devlet aygıtını -polis, mahkemeler, hapishaneler, ordu, sermaye medyası- halkçı hükümetlere saldırmak ve toplumsal ilerlemeyi engellemek için nasıl kullandığını gösteriyor.
Peru:
Peru Kongresi'ndeki gerici güçler, halkçı işçi sınıfı lideri Başkan Pedro Castillo'ya karşı 18 ay içinde üçüncü defa görevden alma girişimini başlattı. Yerli, köylü bir aileden gelen Castillo, Peru'nun yozlaşmış politikacılarına meydan okumadan önce, bir öğretmen ve sendika lideri oldu. Ülkenin bankalarını, medyasını, polisini, mahkemelerini ve silahlı kuvvetlerini kontrol eden Peru'nun zenginlerinin açık düşmanlığı ve ırkçılığıyla karşı karşıya kaldı.
Kendisine üçüncü defa yöneltilen görevi kötüye kullanma suçlamasını durdurmak için Castillo, gerici Kongre'nin 7 Aralık'ta feshedilmesini emretti ve yeni bir Anayasa yazması için geçici bir kurucu meclis kurulması çağrısında bulundu. Devletin çoğu kurumunu denetiminde tutan gericiler, Castillo'nun hareketlerini "darbe girişimi" olarak karalayarak bunu kınadığında Castillo’nun bu son dakika eylemi başarısız oldu. Ulusal polis, bugün cezaevinde olan Castillo'yu Meksika'ya siyasi sığınma talebinde bulunduğu yerde tutukladı.
Dünya emperyalist medyası -örneğin New York Times ve İngiliz merkezli Economist- gerçeğin karşısında durdu ve Castillo'yu 2021 seçimlerini kazanmadan önce düşmanlarının Castillo'ya karşı planladığı darbeden sorumlu tuttu.
Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, aşırı sağın ilerici güçlere bir mesaj vermek istediğini açıkça söyledi: Bu mesaj "Sizin yönetmenize izin vermeyeceğiz." şeklinde okunabilir. (venezuelanalysis.com, 10 Aralık)
Arjantin:
Arjantin'de, Ekim 2019'daki son seçimlerde, neoliberal başkan M.Macri yerine, eski başkan Kichner'in yardımcısı, merkez sol Alberto Fernandez getirildi.
Alberto Fernandez, önceki başkan Néstor Kirchner'in eski eşi Cristina Fernández ile evli. Bu nedenle işçi sınıfından olan seçmenleri onu -başkandan daha çok- ilerici ve egemenlik yanlısı politikalarla özdeşleştiriyor. Aynı nedenle, Arjantin'in yönetici sınıfından politikacılar onu "hukuk kuralları" ile hedef aldılar.
Bu anayasal hukuk saldırıları, seçkinlerin kontrol ettikleri yargıçları ve mahkemeleri, Cristina Fernández gibi halkçı politikacılara karşı kanunları çarpıtmak ve mümkünse onları görevden alıp hapse atmak için kullanmaları anlamına gelir. Fernandez 6 Aralık'ta suçlu bulundu ve bu saldırılara karşı savaşmaya devam edeceği altı yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Bu hukuki saldırıların en büyük etkisi, 2016'da Başkan Dilma Rousseff'i görevden almak ve 2018 seçimleri sırasında Luis Ignacio "Lula" da Silva'yı hapiste tutmak için kullanıldığı ve seçimi aşırı sağcı Jair Bolsonaro'ya verdiği Brezilya'da oldu. Ve hukuk, Ekvador'da solun bastırılmasında kilit bir silahtı.
Meksika:
Meksika'daki sağ kanat, Başkan Andrés Manuel López Obrador'a (AMLO) karşı asılsız yolsuzluk suçlamalarını dile getirdi. Sağcı muhalefeti öngören ve tehlikeyi hisseden AMLO ve partisi Moreno’ya, 27 Kasım'da kendi kitlesi destek gösterileri düzenlediler. Yaklaşık 1,2 milyon kişi, hükümetin ilerici reform çağrılarını desteklemek için Mexico City'de yürüdü ve devasa Zócalo meydanında toplandı. Kitlesel protestolar, AMLO'nun programı için zafer garantisi olmasa da, darbe veya yasama saldırıları planlayanlara karşı elini güçlendiriyor.
Bolivya'yı ele alalım. 2019 sonbaharında, polis ve orduyla birlikte toplumun sadece %1’ini temsil eden zenginler, Evo Morales liderliğindeki solcu hükümeti devirdi. Ertesi yıl, Bolivya'nın Yerli toplulukları içinde devam eden kitlesel eylemler, 2020 sona ererken Morales'in partisini yeni bir seçime ve zafere taşıdı.
Seçimler Ve Devlet Gücü
Lenin, “Devlet ve Devrim” konulu broşüründe, seçim zaferlerinin burjuva sınıf egemenliğinde bir değişikliğe yol açmadaki sınırlamalarını göstermek için Marx'tan alıntı yapar: “Her gerçek halk devriminin ön koşulu bürokratik-askeri devlet aygıtının zora dayalı bir şekilde yıkılmasıdır.” diyerek Marx'ın derinlikli tespitine özel bir dikkat çeker.
Seçimler, işçi sınıfının ve yoksulların siyasal bilinç olgunluğunu göstermek ve kitlelerin ne istediğini tespit edebilmek açısından önemlidir, ancak bu bile sermayenin ekonomik gücü ve gerici ideolojinin etkisiyle sınırlıdır. Polis, mahkemeler ve ordu, kitlesel anti-kapitalist görüşe rağmen kapitalist yönetimi dayatabilir, böylece solcu bir politikacı gerçekten gücü ele geçiremeden iktidara gelebilir.
Kitlesel seferberlikler, devletin silahlı organlarıyla birlikte çalışan küçük bir komplocu grubunun yasa dışı eylemlerini caydırabilir. Ancak kitleler silahlı ve örgütlü olmadığı sürece belirsiz bir koruma sunarlar. Meksika, Şili, Brezilya ve Kolombiya'da solcu adayların seçim zaferleri cesaret verici olsa da, emperyalizm ve onun yerel seçkin küçük işbirlikçi ortakları tehlikeli bir tehdit olmayı sürdürüyor ve çoğu ülkede kontrolü elinde tutuyor.
Devlet aygıtının solun elinde olduğu Küba ve Venezuela'da bunun tersi örnekler bulunabilir. Halklara büyük acılar çektiren acımasız yaptırımlara ve ablukalara rağmen sol hükümetler, emperyalistlerin onları devirme planlarına direndiler.
Her iki ülkede de hükümetler -artık zenginlerin hizmetinde olmayan- devlet aygıtı üzerindeki kendi denetimlerini kullandılar ve bunu emperyalist darbe girişimlerini yenilgiye uğratmak için kitlesel halk seferberlikleriyle birleştirdiler. Devrimciler, bir işçi sınıfı hükümetinin kendisini ve temsil ettiği kitleleri savunmak için ne yapması gerektiğini değerlendirirken, bu tarihi dersleri akıllarında tutmalıdırlar.
Workers.org sitesinden çevrilmiştir.
Çeviri Kolektifi