Ocak ayında seçimlere gidilecek olan Kuzey Kıbrıs’ta, Devrimci Komünist Birlik (DKB) bir açıklama yayınlayarak seçimlere dair görüşlerini açıkladı.
Ülke koşulları ile ilgili “Ülkemizin kuzeyi TC’nin işgali ve sömürgeci yönetimi altındadır, sözde meclisin ve oluşturulan hükümetlerin hiçbir iradesi bulunmamakta ve ülkemizin kuzeyi ile ilgili her türlü karar sömürgeci işgal rejiminin oluşturduğu Üst Koordinasyon Kurulu aracılığı ile hayata geçirilmektedir. Bununla birlikte seçmen yapısı da planlı bir şekilde değiştirilmiştir ve mevcut seçmen yapısının özgür bir irade ile seçim yapmasının koşulları ortadan kaldırılmıştır” tespiti yapan DKP, “Bu tespitten yola çıkarak diyoruz ki; ülkemizin kuzeyinde yapılan seçimleri meşru kabul etmek, halkın iradesini yansıttığını savunmak, dahası bu seçimlerle meşru bir meclis belirlendiğini ve buna bağlı iradesi olan bir hükümet oluşabileceğini savunmak sömürgeci işgal düzenini tanımak, onun 47 yıllık sürede yarattığı anti-demokratik yapıyı meşrulaştırmak sonucunu doğurmaktadır.” diyor.
DKB’nin açıklaması şöyle: “Gelinen noktada DKB; 23 Ocak 2022 tarihinde yapılması planlanan sözde ‘milletvekili seçimlerine’ ülkemizin kuzeyindeki sömürgeci yapıyı teşhir etme, sandıklarla herhangi bir sonuç elde etmenin mümkün olmadığı, dolaysı ile kimseden oy talep etmeyerek aslolan halkın devrimci örgütlenmesi ve kendi demokratik devrimini yapabilmesi için bir araya gelme, örgütlenme ve güç biriktirmesine katkı koymak ve bunu seçimlere katılarak en yaygın şekilde propaganda yapmasını koşullarının bulunmadığını tespit etmektedir.
Diğer yandan DKB halkın çok geniş bir kesiminde mevcut düzene karşı ciddi bir güvensizlik geliştiğini, seçim adı altında gerçekleştirilen ve adeta bir tiyatro oyununu andıran süreçlere daha fazla alet olmama yönünde gelişen güçlü bir eğilimin olduğunu da görebilmektedir. Bu eğilim kendini, çok farklı kesimler tarafından dillendirilen ‘Boykot’ şeklinde göstermektedir. Ancak DKB’nin ‘Boykot’ taktiğine yaklaşımı bu kesimlerden çok farklıdır. Mevcut düzenin halk kitlelerin iradesini gasp etmesinin aracı olan seçimleri ‘Boykot’ etme, beraberinde bir dizi ciddi mücadele biçimini daha getirmek durumundadır. Çünkü mevcut düzenin sözde ‘halk temsilcilerini’ belirlemek için gerçekleştirdiği seçimler eğer boykot edilecekse, bununla birlikte bu düzenin halkı temsil etmediği, dolaysı ile meşru olmadığını ortaya koymak, bununla birlikte mevcut düzenin tüm kurumlarını reddederek, halkın kendi demokratik temsiliyet ve yönetim mekanizmalarını kurmak için harekete geçmek gereklidir. Yani ‘Boykot’ mevcut düzenle tüm bağları kopararak kavgayı yükseltmeyi, bunun getireceği zorlu koşulları göğüslemeye hazır ve kararlı olmayı gerektirir.
Ne yazık ki bugün ülkemizdeki örgütlülük ve halk kitlelerindeki mücadele kararlılığı bu aşamada değildir. Bu koşullarda, mevcut düzene karşı çok geniş bir kesimde gelişen güvensizliğe bağlı olarak ortaya çıkan tepkiler haklı ve yerinde olsa da, ‘Boykot’ taktiğini devreye sokmak için gerekli örgütlülük durumunun bulunmadığını ortaya koymak durumundayız. DKB geniş halk kitlelerindeki rahatsızlık geliştiği ve güçlü bir devrimci örgütlenmeye dönüştüğü olanda, ciddi bir mücadele biçimi olan ‘Boykot’ taktiğine tereddütsüz şekilde başvurmaktan kaçınmayacak ve mevcut düzeni yıkmak için harekete geçmekten bir an bile şüphe etmeyecektir. Bugün yapılması gereken tam da geniş halk kitlelerinde gelişen tepkileri doğru bir kanala yöneltmek ve güçlü bir devimci halk örgütlenmesini yaratmaktır. Bu başarıldığı oranda “Boykot” dahil her türlü mücadele biçimini devreye sokmanın ve bu düzeni yıkarak demokratik bir halk iktidarı kurmanın olanakları ortaya çıkacaktır.
Bugün ülkemizin kuzeyinde işçi, emekçi kesimler bakımından gündem sahte seçim sandıkları değil, her geçen gün evine daha küçük ekmek götürmek durumunda kalmasıdır. Gerek dünyanın diğer ülkelerinde, gerekse ülkemizin güneyi ve kuzeyinde çok derin bir ekonomik kriz yaşanmaktadır. Üretim araçlarının küçük bir sermayedar azınlığının elinde olmasına dayalı mevcut düzen uzun zamandır sürekli bir kriz sürecindedir. Bu krizin sebebi plansızlığa ve azami kara dayalı mevcut sömürü düzenidir. Ve bu krizi yaratan sermayedar kesimi servetlerine servet katarken, tüm zenginlikleri yaratan biz işçi, emekçiler giderek daha da çok sömürülmekte ve derin bir yoksullaşmaya mahkum edilmeye çalışılmaktayız. Ama yaşamı yaratan bizler bu sömürü düzenine mahkum değiliz! Yaşamı yarattığımız gibi, sömürüsüz adil bir düzeni de yaratabiliriz. Ve bunu yapmanın yolu sahte seçim sandıklarından değil, kendi öz gücümüze dayalı örgütlülüğümüzden ve ayağa kalkmamızdan geçer!
Gelinen aşamada DKB seçime katılan partilerden hiçbirisinin halka gerçekleri anlatma ve bu temelde halkı bilinçlendirip, örgütlenmesine katkı yapma pozisyonunda olmadığını tespit etmektedir. Dolaysı ile DKB mevcut partilerin hiçbirisinin ülkemizin özgürlüğü ve kendi kendini yönetebilmesi mücadelesine katkı koyabileceğine inanmamaktadır. Tersine en halkçı görünen partilerin dahi ülkenin kuzeyinin sömürgeci işgal altındaki yapısına net bir şekilde karşı çıkmadığı, bu yapının dağıtılması için gerekli mücadeleyi örmekten çok uzak olduğunu tespit etmektedir. Bu nedenle DKB mevcut partilerin tümünün de günün sonunda sömürgeci işgal düzeninin birer maşasına dönüşeceği görebilmekte ve dolaysı ile hiçbirini desteklememektedir.
DKB kendi örgütlü gücünün yetersizliği, diğer ‘düzen karşıtı’ yapılanmaların işgale karşı iş/güç birlikteliğine karşı tavırlarını dikkate alarak şu tespiti yapar: Bu seçimlerde ‘Boykot’ taktiğini kullanmanın koşulları ne yazık ki bulunmamaktadır, bununla birlikte sahte seçim sandıklarına gitmek işgal rejimini meşrulaştırmanın aracına dönüşmek anlamı taşımaktadır. Çünkü mevcut koşullarda ülkemizin kuzeyini işgal ederek sömürgeleştiren Türkiye egemenleri, bugüne kadar her seçimde yaptıkları gibi bu seçimde de, önümüzdeki dönemde kendi çıkarlarına en uygun şekilde hareket edebilecek partilerin ve adaylarının ‘milletvekili’ olmalarını sağlayacaktır. Bu koşullar altında gerçekleşen seçimleri meşru görmek ve halkın iradesini yansıttığını iddia etmek, günün sonunda TC egemenleri tarafından seçtirilecek sahte meclisi meşru görmeyi de beraberinde getirecektir.
DKB 2020 yılında gerçekleştirilen sözde cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu gerçekleri bilmesine rağmen bu oyunun bir parçası olmayı kabul eden ve mevcut adayların birer destekçisine dönüşerek ilgili seçimlerin bir ‘kader seçimi’ olduğu, ‘halkın iradesini yansıtacak bir referandum’ olduğunu ya da bu kapsamda meşru bir seçim olduğunu iddia eden tüm yapıları sert bir şekilde eleştirmiş bu oyunun bir parçası olan yapıların daha sonra dönüp ‘işgal’, ‘gayri meşru seçim’, ‘irademize el konulması’, ‘TC’nin alt yönetimi’ gibi söylemlerde bulunmalarının samimiyetsiz ve halkı aldatma çabaları olacağını belirtmişti.
Bu oyunun parçası olmayı kabul edenler istedikleri kadar iyi niyetli olsunlar, halkın sahte umutlarla kandırılmasına ve bu düzenin meşrulaştırılmasına katkı koydukları için bu söylemleri kullanma hakkını kaybetmişlerdir. Çünkü halktan yana siyaset yapma tutarlı olmayı ve her koşulda halka gerçekleri söylemeyi gerektirir. Ve yukarıdaki tespitleri savunanlar bu tespitlere uygun siyasetler geliştirmek sorumluluğunu taşırlar. Söz konusu yapılar bu sorumluluğu yerine getirmemişler ve bu tespitler ışığında yürütülmesi gereken işgale karşı mücadeleye sırt çevirmişlerdir.
DKB başta bu düzenden hiçbir çıkarı olmayan işçi emekçiler olmak üzere, tüm halk kesimlerini bu oyunun bir parçası olmayı reddetmeye, kendi demokratik örgütlenmelerini geliştirmeye ve giderek yaklaşmakta olan devrimci mücadelelere hazırlanma çağrısı yapar!
DKB tüm yetersizliklerine rağmen üzerine düşen büyük sorumluluğun bilincinde hareket edecek ve bu mücadelenin önderliğini üstlenmeye devam edecektir. Çünkü gün geçtikçe daha net görünmektedir ki DKB dışında bu mücadeleyi örgütlemeye ve halkın demokratik devrimini gerçekleştirmeye kararlı, bu kararlılığa bağlı iradeye sahip başka bir yapı yoktur.
DKB ülkemizin kuzeyindeki sömürgeci işgal düzenine karşı işçi sınıfı önderliğinde halkın devrimci örgütlenmesini yaymak, ülkemizi özgürlüğe kavuşturacak tek yol olan demokratik halk devrimini gerçekleştirmek için kararlılıkla mücadeleyi yükseltmeye devam edecektir. Bu mücadelenin parçası olmak isteyen her bir kişiyi örgütlenmeye ve güçlerimizi birleştirmeye çağırıyoruz.”