Antakya'da geleneksel olarak her yıl düzenlenen Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali bu yıl Antakya merkez başta olmak üzere farklı yerlerde gerçekleştirildi. 6 Temmuz'da başlayan Festival panel, tiyatro, sergi, konser gibi çeşitli etkinliklerle 17 Temmuz tarihinde sona erecek.
Antakya'da her yıl düzenenlen Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali'nin 23'üncüsü düzenlendi. 6 Şubat'ta yaşanan depremlerin ardından depremzedelere moral olması ve umut taşıması hedeflenen festival Antakya'da, Defne, Samandağ ve Serinyol'da gerçekleştiriliyor. 6 Temmuz'da Samandağ'da Tomruksuyu Festival Alanında "Havada Kalanlar"adlı belgesel gösterimi ve "Soluduğumuz Hava Temiz mi?", "Havada Kalanlar Artan Enerji İhtiyacı Ve Fenomenler", "Ne Kadar Enerjiye İhtiyacımız Var" konulu panel ve söyleşiler ve Ankara Birlik Tiyatrosu'nun oyunu ile başladı.
7 Temmuz'da ise Hatay Deprem Dayanışması, Samandağ Dayanışma Evi, Karaçay Koordinasyonu, Geri Döneceğiz Platformu, Mücade Birliği Platformu, Mahalle Afet Gönüllüleri, Kıtmir'ın Dostları tarafından Palmira Cafe'de saat 16.00'da düzenlenen Deprem Dayanışma Ağları: Deneyim Ve Pratikler konulu panel ile başladı.
Tomruksuyu Festival Alanında saat 20.00'de "Sudan Ucuz" adlı belgesel gösteriminin ardından saat 21.30'de "Temiz Su Kaynaklarını ne Kadar İyi Kullanıyoruz" konulu panel gerçekleştirildi.
8 Temmuz'da ise 22.00'de Tomruksuyu Festival Alanında "Sudan Ucuz Mikro-Meta Makro" konulu belgesel gösterimi, saat 21.00'de Hatay Deprem Dayanışması Alanında Kadıköy Kültürevi Film Seçkisi izlendi.
8 Temmuz'da ise Bando Çocuk Tiyatrosu'nun "Düş Gezginleri" adlı oyunu Defne Aşağokçular Mahallesi'nde Çekmece Mahallesi ve Yusuf Kabaali Mahallesi'nde oynandı.
Defne Belediyesi Gümüşgöze Spor Tesisinde saat 18.00'de "Deprem Seçim Sonrası Güncel Durum" konulu panel düzenlendi.
Samandağ'da ise Palmira Park Cafe/Deniz'de saat 14.00'de Adil Okay'ın "İçeride Dışarıda Şiddet" konulu resim sergisiyle etkinlikler başladı.
Devrimci tutsakların ilettikleri betimlemelerinin fotoğraf sanatçıları tarafından çekilen fotoğraflar ve devrimci tutsakların yaptığı resim ve karikatürlerin yer aldı.
Daha önce de devrimci tutsaklar ve fotoğraf sanatçılarının çalışmalarından oluşan sergiler açan Adil Okay "Böyle büyük bir yıkımın ağır tahribat bıraktığı bir coğrafyada sergimizin buraya ulaşmasını sağlayan arkadaşlarımıza ve ilgi gösteren Antakya halkına teşekkür ederim. Bu bizlere de bir moral oldu. Biz daha önceki yıllarda da Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali'ne davet edildik ve farklı temalarla sergiler açtık. Sağolsunlar arkadaşlar bizi her yıl davet ediyorlar. Çevre temalı, tutsakların çizdiği karikatürlerden oluşan bir sergimiz oldu.
Daha önce de pek çok kez ve farklı şehirlerde devrimci tutsaklar ve fotoğraf sanatçılarının üretimleriyle sergiler düzenlemiştik. Antakya'da da sergi yaptığınız şehirlerden biridir. Bu sene yapılacak Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali'nde sergi açıp açmamak konusunda Görülmüştür ekbi olarak başlangıçta biraz tereddüt ettik. Çünkü afetin ve devletin yarattığı çok büyük bir yıkım oldu ve çok büyük acılar yaşandı, yaşanıyor. Ben de dahil insanlar yakınlarını kaybetti. Geçtiğimiz sene etkinlikte yer alan sanat alanından arkadaşlarımızdan bazılarını kaybettik. Örneğin Onur Kopran arkadaşımız vardı, Hatice Mithat Can vardı bu yıl aramızda değiller ve bunun acısını hissediyorum. Ayrıca kendi kız kardeşim, onbir yakınım ve sayamayacağım kadar çok tanıdığım insanı kaybettik.
Bu acının ardından devrimci tutsaklarla birlikte üretilmiş temayı içeren bir sergiye yer vermek konusunda da tereddüt ettik. Fakat Evvel Temmuz geleneksel yöreye ait bir festival ve Antakya halkının bunu konuşmaya tartışmaya farklı etkinliklerle acısını ifade etmeye, moral ve umuda ihtiyacı var. Sonuçta yaşamı yeniden kurmak ve devam ettirmek gerekiyor. Farklı konularda düşünmek gerekiyor. Bu nedenle de bu sergiyi açmaya karar verdik. Sağolsunlar Antakya halkı da ilgilendi ve sergimizi görmeye ve sohbet etmeye geldi" dedi.
"İçeride Dışarıda Şiddet" konulu serginin zindanlarda ve dışarıda devletin uyguladığı şiddeti ve buna karşı direnişi konu aldığını belirten 40 kadar politik tutsağın ve 20 fotoğraf sanatçısının şiddet temalı üretimi bulunduğunu söyleyen Adil Okay sergideki resimlerden bazılarının da hikayesini anlattı.
Doğaya, hayvana, insana, emeğe, insana, LGBTİ+'lara uygulanan şiddet ve direnişi betimledijlerini belirten Okay, yanyana demir parmaklıklı pencereden bakan iki kadının fotoğrafının yer aldığı bir fotoğrafı gösteren Okay, "Bu resim F tipi bir cezaevinde çekilen bir fotoğraf. Yanyana hücrelerde kalan bu iki kadın Elele tutuşmuş fakat birbirlerini asla göremiyor. Ve ancak pencereden seslenerek iletişim kurabiliyorlar. Bu cezaevlerindeki tutsaklara uygulanan ağır tecrit işkencesinin bir tablosu" dedi.
Sergide devrimci tutsaklardan Antakya halkına başsağlığı ve geçmiş olsun mesajı içreren çok sayıda mektup ve kart da yer aldı. Ardından Ayışığı Ekin Sanat Derneği tarafından hazırlanan "Bir Antakya Anlatısı" adlı mizansen yer aldı. Mizansende Antakya'nın tarihi, mitolojik öyküleri ve söylenceleri, kültürü, deprem, yıkım ve yaşamın yeniden kurulmasına yönelik umut işlendi.
Tarih boyunca yaşanan acılar yıkımlar ve yaşamın yeniden kurulması ve deprem sürecinin işlendiği mizansende Antakya'da acının isyanın ve umudun simgesi olan buhur ve reyhan dalları yer aldı. Antakya halkının mitolajiden ve tarih boyunca yaşadığı yıkımlar, acılar, bu süreçte ürettiği söylenceler, ezgilerle anlatılarak bitmeyen umudu ve yaşamı yeniden yeşertmesi dile getirildi.
6 Şubat'ta yaşanan büyük yıkım ve acılara rağmen halkın geleneksel dayanışmasıyla yaralarını sarmaya çalışması ifade edilerek, yüzyıllar boyunca nasıl yaşamı yeniden kurduysa terk etmek zorunda kaldığını kentini yeniden kurma umudunu da yitirmediği "Geri döneceğiz Antakya" sözüyle ifade edilerek "Hafızanın tohumunu itiraza bırakanlara selam olsun" denildi.
Oyun olan reyhan dallarının, yeni yaşamı kurma hedefinin simgesi olarak izleyenlere dağıtılmasıyla sona erdi.
Palmira Park Cafe / Deniz'de saat 16.00' da ise modaratörlüğünü Adil Okay'ın yaptığı, Önsöz kültür sanat dergisi yazarı ve mimar Sena Şat, şair Edip Yeşil ve Sabahattin Umutlu'nun katılımıyla "Edebiyat Ve Deprem" konulu panel gerçekleştirildi.
Adil Okay panelde edebiyat ve yıkım konusunun ele alınmasındaki amacın tarih boyunca yaşanan, afetler, savaşlar, darbeler vb süreçlerde insanlışın büyük acılar çektiğini buna rağmen yaşamı yeniden ördüğünü, edebiyat ve sanat sayesinde insanların böylesi dönemlere ilişkin gerçekleri öğrendiklerini ifade etti.
12 Mart ve 12 Eylül darbesi dönemine ilişkin gerçekleri yazarların, şairlerin üretimlerinden belgesellerden, sinema filmlerinden öğrendiklerini ifade eden Okay, bu saldırılara karşı yaşanan büyük direnişleri ve umudun da sanat eserleriyle ortaya çıktığını vurguladı. Yaşanan depremin ardından da buna ilişkin sanatsal üretimlerin yapılmasının önemli olduğunu belirten Okay, bu hemen bugün ortaya çıkmayabilir, çünkü bazen acıların ardından bir üretim yapmak çok zordur ama mutlaka üretilmesi gerektiğini ve üretileceğini bir anlamda bunu hedefleyerek bu paneli düzenlediklerini, sanat alanındaki eserlerden örnekler vererek ifade etti.
Panelde ilk sözü alan Sena Şat, Antakya’nın köklerinde sanat ve edebiyatın her zaman olduğunu ve şuan Antakya’da ‘edebiyat ve yıkımın konuşulmasının önemli olduğunu ifade etti.
Edebiyat ve yıkım denince akla çok fazla şeyin geldiğini söyleyen Şat, “Biz bugün burada deprem nedeniyle buluşuyoruz ama siz de biliyorsunuz ki Türkiye ve dünyanın birçok yerinde ezilenler sürekli farklı yıkımlarla karşı karşıya kalıyor. Bu bundan birkaç sene önce koronaydı ondan önce, savaştı ve onunda öncesinde bombalardı, patlamalardı. Bu gibi olaylardan birçok ezilen yanlısı eser ortaya çıktı” dedi.
Sena Şat, edebiyatın okuruyla birlikte varolduğunu ve edebiyat başta olmak üzere sanatın iyileştirici ve umudu taşıdığını ifade eden Sena Şat, insanlara acıyı yaşatan savaşların doğal afetlerin, salgınların ardından özellikle de edebiyatta pek çok eser ortaya çıktığını ve bu eserler sayesinde insanların yaşadıklarını, duygu ve düşüncelerini ifade etmelerinin ve bunları geleceğe taşımalarının sağlandığını vurguladı. Depremin ardından, emekçi halklar arasında büyük bir dayanışmanın örüldüğünü, bir çok açıdan deprem bölgesine destek verilmeye çalışıldığını fakat hemen ardından bir seçim süreci yaşandığını ve depremin yarattığı yıkımın neredeyse unutulduğunu ifade eden Şat, oysaki deprem bölgesinde bir çok ihtiyacın devam ettiğini ve hem ihtiyaç malzemeleri hem de yaşamın yeniden kurulması, Antakya halkının sanatını yaratmaya devam etmesi açısından edebiyat ve sanatın her alanında üretimlerin yapılmasını çok önemli olduğunu vurguladı. Edebiyatın ve sanatın diğer dallarının iyileştirici gücüne değinen Şat, "Bir Antakyalı olarak deprem hepimize büyük acılar yaşattı. Bu süreçte hepimiz ailelerimizi kurtarmanın, acil ihtiyaçları karşılamanın telaşı içindeydik. Bu sırada hiçbirimiz bunları sanat yoluyla anlatmayı düşünmedik ve düşünmezdik de elbette. Ama artık bir şekilde sanatın iyileştirici gücüyle bunun için çaba göstermenin zamanı geldiğini düşünüyorum" dedi.
İkinci Emperyalist Dünya Savaşı'nın ardından üretilen sanat eserlerinin buna bir örnek olduğunu bu sanat eserleriyle savaşlarda yaşanan acıların yanında zaferleri de öğrendiğimizi ifade eden Şat, bu sanat eserlerinin de yaşanan depremi ve sonrasındaki çabaları geleceğe aktarmak belgelemek açısından örnek alınması gerektiğini söyledi. Depremin ardından bir üretim yapmanın çok güç olduğunu da Önsöz dergisini hazırlarken birebir yaşadıklarını aktaran Sena Şat, "Hepimiz ayrı ayrı bir şeyler yazarken çok zorlandık. Çünkü hepimizin kayıpları vardı. Ama üretmek gerekiyordu. Dergimizin yazarlarından Onur Kopran'ı enkazdan on gün çıkarmaya çalıştık, bir arkadaşımız babasını kaybetti, duygularını ancak onun diliyle ifade etmeye çalıştı. Kimimiz izlenimlerini, kimimiz duygularını aktararak bu süreci geleceğe aktarmaya çalıştık" dedi. Şair ve yazar Edip Yeşil‘de her yıkımın kendi edebiyatını yarattığını söyleyerek, Antakya’ya yeni bir dil, yeni bir edebiyat, yeni bir sanat imgesi yaratma çabasında olduklarını ifade etti.
Depremin ardından da bu süreci anlatacak geleceğe aktaracak eserlerin üretilmesi gerektiğini vurgulayan Yeşil, ikinci dünya savaşını anlatan edebiyat eserleri eden örnekler vererek, kimi edebiyat eserlerinin savaş henüz yaşanırken, kimi sanat eserlerinin ise yıllar sonra yazıldığını, fakat bugün o süreci anlatan çok değerli bir çok roman, şiir, sinema belgesel üretilerek bugüne aktarılmasının sağlandığını ifade etti. Depremin ardından da edebiyat ve diğer sanat dallarıyla hemen depremin ardından olmasa da bu süreci anlatacak eserler üretmenin önemli olduğunu ifade etti.
Şair Sabahattin Umutlu ise deprem döneminde Antakya’ya gelemediği için Antakya halkından özür diledi. Depremde yaşanan yıkım ve acılardan çok etkilendiğini fakat buna rağmen bir süre hiçbir üretim yapamadığını aktaran Umutlu, daha sonra Antakya'ya gelerek yaşanan süreci, Antakya halkının yaşamı kurma sürecini gözlemlediğini ve bu izlenimleri, duyguları üzerinden üretmeye çalıştığını ifade etti. Antakya halkıyla dayanışma içinde olarak yıkımların ve acıların yarasını sanat ve edebiyat ile sarabilmenin çabası içinde olduklarını ifade etti.
Panel sanatın yaşamla bütünlüğü, yıkım ve acıların ardından umudu ve yeni yaşamı kurma hedefini de güçlendiren etkisine vurgu yapıldı.
Antakya Samandağ'da 23. Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali'nde 8 Temmuz günü etkinliği akşam saat 20.30 da Vakıflı Köyü'nde Yeğya Akgün,Antranik Bakırcıoğlu, Hagop Baronyan'dan "İstanbul Mahallerinde Bir Gezinti: Samatya" isimli tiyatro gösterimi ile sona erdi.
Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali 17 Temmuz tarihine dek çeşitli etkinliklerle sürüyor.