< "İşe Gitme Zorunluluğu Sınıf Ayrımcılığıdır"

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu,  hükümetin ücretsiz izinleri yasalaştıracak olan yasa taslağına karşı İŞKUR binası önünde açıklama yaptı.

İSTANBUL - Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK),  hükümetin "İşten çıkarma yasaklanıyor" propagandasıyla sunduğu fakat ücretsiz izinleri yasalaştıracak olan torba yasa tasarısına karşı İstanbul Çalışma ve İş Kurumu (İŞKUR) Müdürlüğü önünde açıklama yaptı.

İŞKUR önündeki açıklamada DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu şunları söyledi:

 

"Yüzbinlerce İşçi Salgında Çalışmak Zorunda Bırakılıyor"

Bugün biz burada bu basın açıklaması yaparken iş yerlerinde, fabrikalarda, atölyelerde, inşaatlarda, madenlerde binlerce, yüz binlerce işçi arkadaşımız hiçbir önlem alınmadan, evine ekmek götürmek için çalışmak zorunda bırakılıyor.

 

"Virüs Sadece Hafta Sonları mı Bulaşıcıdır"

Kovid-19 salgınında kritik bir sürece girdik. Salgında 5 haftayı geride bıraktık. Halkın canını, işini ve aşını güvence alması gereken iktidarı bir kez daha uyarmak için İŞKUR önündeyiz.

Ülkeyi yönetenler maalesef sürecin ciddiyetiyle bağdaşmayan, sadece sermayeyi korumaya yönelik politlkalarına devam etmektedir. Aklın ve bilimin şart koştuğu önlemler alınmamakta, işçi sınıfının evde kalması engellenmektedir. Hafta sonları sokağa çıkma yasağı koyup hafta içi işe gitme zorunluluğunu dayatmanın akla, mantığa, bilime ve vicdana dayanan hiçbir açıklaması olamaz. Türkiye, sadece haftasonlar bulaşan bir virüs tehlikesiyle mi karşı karşıyadır? Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir, bu nasıl bir akılsızlıktır! Bu nasıl bir sınıf ayrımcılığıdır!

 

"İş Durdurmayan Galataport'ta Hasan Arkadaşlarımızı Kaybettik"

Dün itibariyle 257 DİSK üyesi işçi arkadaşımızda Kovid-19 saptanmıştır ve 407 işçi arkadaşımız karantina altındadır. Önceki haftalarda kaybettiğimiz iki arkadaşımızdan sonra dün de bir mücadele arkadaşımızı kaybettik. Devrimci Yapı İş sendikamızın İstanbul Avrupa yakası temsilcisi Hasan Oğuz, hemen karşımızdaki Galataport inşaatında çalışıyordu.

Galataport şantiyesinde 3 Nisan günü 3 tane pozitif vaka tespit edildi ama buna rağmen şantiye durdurulmadı. İşçiler çalışmaya zorlandı ve bundan 4 gün sonra, 7 Nisan günü Hasan arkadaşımız kalp kriziyle hastaneye kaldırıldı ve ne yazık ki kurtarılamadı. Dün kendisini kaybettik.

Hasan arkadaşımızın ölüm raporunda ölüm şekli "bulaşıcı hastalık" olarak belirtildi. Öfkemiz büyük.

Tekrar ediyoruz: Çalışma zorlaması devam ederse işçi arkadaşlarımızın vaka sayısı daha fazla artacaktır. Daha çok yurttaşımızı ve üyemizi, işçi arkadaşımızı kaybetmekten dolayı kaygımız büyüktür.

 

"Zorunlu ve Acil Olmayan Tüm İşler Durdurulmalı"

DİSK olarak daha önce de vurguladığımız gibi, Covid-19 pozitif tespiti yapılan ve gerekli önlemlerin alınmadığı 9 iş yerimizde işçi arkadaşlarımız, yasaların kendine verdiği "çalışmaktan kaçınma hakkını" kullandı. Bu hakkımızı kullanmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

Bu salgın günlerinde Galataport inşaatına devam etmek çok mu gereklidir?

Bu salgın günlerinde akıl ve bilime meydan okuyan "çarklar dönecek" inadı ile daha kaç işçi hayatını kaybedecek? Dönen çarklar, ölen insanlarımızı geri getirecek mi?

Cuma günü akla ziyan bir sokağa çıkma yasağı ilan edip yüzbinlerce insanı sokaklara döküp o insanları pazartesi işe gitmeye zorlamak nasıl bir sorumsuzluktur!

Derhal, hemen şimdi zorunlu ve acil işler dışındaki tüm işler durdurulmalıdır.

 

"Çarklar Dönecek Diyenler İşçiye Sefaleti Dayatıyor"

Bir kez daha altını çiziyoruz: Halkın canını, işini ve aşını güvence altına almak devletin temel görevidir. Bu görevleri yerine getirmeyip patronların çıkarları için "çarklar dönecek" diye ısrar edenler, bu da yetmezmiş gibi hazırladıkları bir yasa tasarısı ile işçilere ücretsiz izin ve sefalet ücretini dayatmaktadır.

Sendikalara iletilmeden, kamuoyuna açıklanan kanun taslağına göre, işten çıkarmalar 3 ay yasaklanırken fesih yasağı sırasında işveren işçiyi tek taraflı olarak ve keyfi olarak ücretsiz izne ayırabilecek.

 

"Ücretsiz İzin Yasası İşçinin Hakkının Gasp Edilmesidir"

Her şeyden önce işten çıkarma yasağı sırasında ücretsiz izin uygulamasına gerek yoktur. Ücretsiz izin uygulaması meşrulaştırılamaz. Ücretsiz izin aynı zamanda işçiler için işten ayrılma yasağıdır, işçi haklarının gasbedilmesidir.

Hükümet işsizlik sigortası fonundan işçiye daha az ödeme yapmak için yeni bir yol icat etmeye çalışmaktadır.

 

"İşçi Sınıfı Salgında Sefalete Mahkum Edenleri Affetmeyecektir"

Ücretsiz izne çıkarılan işçilere, normal şartlarda hak edecekleri işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden çok daha düşük ödeme yapılması amaçlanmaktadır. Taslakta yer alan miktar, asgari ücretle çalışan bir işçiye ödenen en düşük işsizlik ödeneği miktarıyla aynıdır.

Kovid-19 süresince işçilerin çoğunluğu günde 39 liraya, ayda net 1168 liralık bir ödeneğe mahkum edilmek istenmektedir.

İşsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğini devreden çıkararak bunun yerine ayda 1168 lira gibi ucube bir ücretsiz izin dayatmasını getirmek, milyonlarca işçiyi sefalete mahkum etmek anlamına gelmektedir.

İşçi sınıfı bu salgın günlerinde kendisini sefalete mahkum edenleri affetmeyecektir.

 

"İşten Çıkarmalar, Ücretsiz İzne Çıkarma Yasaklansın"

Ücretsiz izni dayatmaya, meşrulaştırmaya ve işçileri sefalete mahkum etmeye yönelik olan böyle bir düzenleme asla kabul edilemez. Bu ülkenin sefalete ve işsizliğe değil işçi sınıfını koruyan bir yasal düzenlemeye ihtiyacı vardır. Bu düzenlemelerin başında ise, ilk günden itibaren DİSK olarak söylediğimiz gibi, işten çıkarmaların kesin olarak yasaklanması gelmektedir.

TÜİK'in Kovid-19'un etkilerini henüz yansıtmayan Ocak 2020 işsizlik rakamları hiç  de iç açıcı değildir.

Geniş tanımlı işsiz sayısı, pandemi öncesinde bile 8 milyona dayanmış durumdadır. Krizin ortaya çıktığı Ağustos 2018'den bugüne kadar istihdamdaki kayıp 2 milyonu aşmış durumdadır.

İstihdamdaki bu ürkütücü tablonun çok daha büyük bir felakete dönüşmesini engellemenin yolu işten çıkarmalara, ücretsiz izin gibi dayatmalara gitmeden bunları hemen yasaklamaktır.

Salgının toplumsal tahribatına karşı, çalışma yaşamında acilen alınması gereken önlemler bellidir:

İşten çıkarmalar derhal yasaklanmalıdır. Ücretsiz izin dayatması, yasa tasarısından çıkarılmalıdır.

 

"Çalıştırılmayan Tüm İşçilere Ücret Ödenmeli"

15 Mart 2020'den geçerli olmak üzere işini kaybeden, ücretsiz izne çıkarılan ve bu yasa ile işten çıkarılması yasaklanıp çalıştırılmayan tüm işçilere en az asgari ücret düzeyi olmak (2.325 TL) üzere, mevcut ücretleri de dikkate alınarak kısa çalışma ödeneğinde öngörülen düzeye kadar (4.381 TL'ye kadar) ödeme yapılmalıdır.

Zorunlu ve acil işler dışındaki tüm işler durdurulmalı ve işleri durdurulan işçilere de aynı ödeme yapılmalıdır.

 

"İşsizlik Sigortası Fonu Hükümetin Değil  İşçilerindir"

Kayıt dışı çalışanlar da dahil işini ve gelirini kaybeden bütün yurttaşların geçimini sağlamak hükümetin görevidir. Hükümet, kayıtdışı olup işini kaybedenler işçilere asgari ücret düzeyinde kamu kaynaklarından destek sağlamalıdır.

Bir kez daha söylüyoruz, tüm bunlar için kaynak vardır! Bu kaynaklardan birincisi İşsizlik Sigortası Fonudur. İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları işçiler için, işsiz işçiler için kullanılmalıdır. Bu kaynak hükümetin değil işçilerindir.

Ayrıca sermaye ve hükümet de elini taşın altına koymalıdır. Ülkeyi yönetenler yeni kaynaklar yaratmalıdır. Toplumsal servetin büyük bir kısmını elinde tutan bir avuç azınlık da taşı altına elini koymalıdır.

Aklın, bilimin, hukukun ve vicdanın emrettiği bu düzenlemelerin bugüne kadar hayata geçirilmemesinin sebebi kaynak yokluğu değil, iktidarın sınıfsal ve siyasal tercihleridir. Bu akıl dışı tercihlerden derhal vazgeçilmelidir.

Son yıllarda hükümet tarafından bir işveren fonuna dönüştürülmüş olan fon kaynakları, salgının toplumsal tahribatının önlemek amacıyla kullanılmalı ve yeni kaynaklar yaratılmalıdır.