Onu tanıdığımda, kendisini her konuda geliştirmiş ve aynı zamanda etrafındaki kişileri de geliştiren bir insan izlenimi vermişti bana. Mütevazı bir kişiliğe sahipti. Yaşı çok genç olmasına rağmen, herhangi bir konuda soru sordun mu, cevapsız kalmazdı.
Bundan tam 7 yıl önceydi. Antakya’da bir panel düzenlemiştik DÖB olarak ve panele konuşmacılardan biri olarak bir yoldaşla birlikte, Kenan yoldaş gelmişti.
Yıllardan sanırım 96 yılı sonlarına doğru İstanbul'da Petrol İş Sendikası'nın Altunizade'deki Genel Merkezi'nde ilk üyelerinden olduğum BES'in (O zaman adı Tüm Maliye Sen) Genel Kuruluna katılmak için Ankara Delegesi olarak Ankara'dan gelmişiz. Genciz, civa gibiyiz, yerimizde duramıyoruz. Yaş 26-27 kanımız kaynıyor.
Yoldaş demek ne kolay. İki hece. Peki ya anlamı, ağırlığı. Yüklediği sorumluluğu. Öyle ya, günlük güneşlik mevsimlerde yoldaş denir de karanlık geçitlerde aynı hızla yoldaş denebilecek miydi? Bu kelime bize yeni bir dünyayı açarken bizden ne isteyecekti?
3 yıl önce tanışmıştık onunla. O zamanlar Leninizm’i yoğun bir şekilde okuyan, materyalizm üzerine sürekli tartışan bir yeni yetmeydim tabii. Sovyetler’in Stalin sonrası dönemine dair aklımda çeşit çeşit soruyla gitmiştim yanına. Sohbetimizi bitirdikten sonra kafamın soruların çoğuna bulduğum cevapların sevinciyle gitmiştim eve. “Vay be, demek ki Stalin sonrası Sovyetler Birliği’ni -hatalarına ve eksiklerine eleştirel baksa da- sahiplenenler de varmış.”
Merhaba, ben ilaç sektöründe çalışan bir kadın işçiyim. Bir buçuk yıldır burada çalışıyorum. Kimyasalın içinde, zehrin içinde çalışıyorum, ileride bende ne tür hastalıklar çıkar bilmiyorum. Başka ilaç firmasından gelenler diyor ki; "biz yarım saat önceden paydos ediyorduk. Üzerindeki kimyasalı atıp temizleniyorduk." Eve gidince çocuğum geliyor, öpemiyorum. Çünkü ilaç tozu her yerime yapışıyor. Duş almadan çıkmamam gerekiyor fabrikadan. Soyunma odalarında banyolar var, ama adam diyor ki; "buçukta paydos edeceksin". 45 geçe servis hareket ediyor, 15 dakikada duş alıp giyinebilir misin?