Kimi zaman olur ki söylenecek sözler yetersiz kalır. Hiçbir söz yüreklerimizde duyduğumuz acıyı ifade edemez. Kenan yoldaş genç yaşına rağmen birçok değeri yaratmış, kavgada hep en önde olmuş, büyük örnekler yaratarak dolu dolu bir hayat sürmüş ve dünya emekçilerinin, ezilen halkların mücadele bayrağını taşımıştır.
Newroz sabahı heyecanla alana varıyoruz. Arama noktalarının hiçbirinden giremiyor bayraklarımız, pankartlarımız. "Partiler dışındakilerin bayrakları giremez alana" deniyor. İçerdeki dergi çevrelerinin bile bayraklarıyla girdiklerini söylüyoruz. “Siz giremezsiniz yasak bu bayrağınızın girmesi” denilerek bir saat oyalanıyoruz. Elbette durur muyuz biz. Bir şekilde girmeli Newroz meydanına Denizlerin yoldaşları. Kızıl bayrağımız dalgalanmalı Kürt halkının gençlerinin ellerinde.
KHK ile ihraç edilen kamu emekçileri soğuk havaya rağmen Kadıköy ve Bakırköy'deki oturma eylemlerini sürdürüyor.
Kırlardan doğdu Sinan. Malatya ve Adıyaman dağlarından, kırlardan. İlk ateş taşıyıcısı koyduk adını. Mayıs günlerinde bir kıvılcım oldu, tutuşturdu bozkırı. Düştü Sinan.
Sağlığın ticarileşmesi olarak açıklayabileceğimiz bu süreç, temel olarak “Maliyet, Risk, Fayda”, “Kar-ücret”, “Hız” kavramları ile çalıştığından karşımıza sağlığa eşit olarak ulaşamama sorunlarını çıkarıyor. Aslında tedavi mümkündür, tıbbi olanak vardır, ama tedaviyi uygulayacak olan için de, alacak için de maddi kısıtlılıklar/olanaklar vardır. Karşımıza “paran kadar sağlık” şeklinde çıkan sorunları kısaca şöyle sıralayabiliriz;
“Reform” adına, bugün yaşadığımız sağlık hizmetinin bizden uzaklaşmasını anlamak için biraz geriye giderek sırayla neler olduğunu hatırlayalım.