Öncelikle bütün insanlığa en umut dolu en devrimci duygularımla merhaba demek isterim. Ben kim miyim? Ben sabahın ilk ışıklarından gecenin zifiri karanlığına kadar çalışan bir işçiyim. Bu yazıyı yazmamdaki amacım, son günlerin moda tartışması, seçimlerle ilgili birkaç söz söyleme isteğim. Son yıllarda artık her yıl tekrarlanan bizim için bıkkınlık yaratan seçimler.
Merhaba
Sizleri sıkıca kucaklıyor, içimdeki devrimci coşku ve hiç bitmeyen umudumla selamlıyorum. Nasılsınız? Dışarıdakiler nasıl, diye sormayacağım. Çünkü sizler müthiş insanlarsınız! Burada özel günler (1 Mayıs gibi) etkinlikler ve anmalarla geçiyor. Saat şimdi 12.00 oldu. Zindanlardan yükselen o tek tip ses, hiç bitmiyor.
"Seni anlatabilmek seni
İyi çocuklara, kahramanlara
Seni anlatabilmek seni
Namussuza, halden bilmeze, kahbe yalana
Seni bağırabilsem seni
Dipsiz kuyulara
Akan yıldıza
Bir kibrit çöpüne varana
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne"
Ahmet Arif
Pırıl pırıl bir 13 Mart sabahı kuş cıvıltıları ile açıyorum gözlerimi. Sonunda bu köhne gecekondunun bir faydasını görecek, bahar keyfini doya doya yaşayacaktım. Pencereyi açıyorum, mis gibi orman kokusu. Kuşlar ötüşüyor, bahçedeki ağaçlar da çiçek açmış. Dalıp gidiyorum hayallere. Telefon çalıyor, yoldaş arıyor.
Duvarlar yoksulun matbaasıdır derler. Duvarlara yazılan sözler belli bir bilinci ifade eder. Bu matbaa da artık sıkça gördüğümüz “Kapitalizm öldürür, kapitalizmi öldürün!” sloganı yoksulların kapitalizme dair edindiği bir bilinç düzeyini de gösteriyor.
Gebze OSB’de faaliyetini sürdüren Türkiye'nin tanınmış kozmetik tekellerinden Flormar'da işçi kıyımı sürüyor.
İzmir 1 Mayıs'ının ve diğer illerdeki 1 Mayıs'ların, birer kutlama havasında geçtiğini söyleyebiliriz. Gören Küba 1 Mayıs'ı sanacak. Dert tasa yok. Devrim olmuş. Tamam, yoksulluk var ama en azından sömürü yok. Toplum huzur içerisinde. Gidip şöyle hakkıyla bir halay çekelim, konser dinleyelim havası hâkim.