“Komünizm Küba anayasasından neden çıkarılıyor?”, “Küba’da neler oluyor”, “Küba artık sosyalist değil mi?” Küba üzerine bir süredir devam eden tartışmalarda sürekli dile gelen bir dizi sorudan yalnızca birkaçı…
Kuşatılmış bir sosyalist ada, “yüzyılın komünü” olan Küba bir süredir yeni anayasayı tartışıyor. Komünist partinin önderliğinde gerçekleştirilen anayasa tartışmaları Küba genelinde bütün halk komitelerinde, komünist partinin tüm alt birimlerinden en üst birimlerine kadar en geniş unsurlar tarafından tartışılıyor. Küba’nın politik olarak gerilediğini iddia edenler bu tartışmaları kanıtmış gibi göstererek, sosyalistlerin kalesinin yıkılmakta olduğunu söylüyor. Hatta ülkemizin sözde sosyalistleri yıllardır emperyalizme, kapitalizme, gericiliğe karşı savaş veren Küba’da yaşanan bu süreci fırsat bilerek sevinç yaygarasını koparmış durumda.
Emperyalist-kapitalist güçleri, onların değirmenine su taşıyan reformist-oportünistleri bu kadar sevindiren neydi aslında? Bizim reformistlerimiz tıpkı karşı devrimciler gibi yeni oluşturulacak anayasadan “komünizm” kavramının kaldırılmasını, özel mülkiyetin Küba devleti tarafından tanınmasını sevinç yaygaraları kopararak karşılıyor. Onlar Küba halkı senelerdir, tüm ablukalara, blokajlara karşı koyarken tek bir defa orayı görmedi, görmek istemedi. Fakat bu toprakların gerçek enternasyonalistleri, komünistleri, Küba halklarının gerçek dostları bugün Küba’nın her şeye rağmen savunulması, Küba halklarıyla dayanışma gösterilmesi gerektiğini belirtiyor. Küba neden savunulmalı diye soranlara orada yaşanan süreci, Küba’nın yaşadığı abluka ve blokajı anlatarak açıklamaya çalışalım.
Küba’da Neler Oluyor?
Küba uzun bir süredir yeni oluşturulacak anayasasının taslağını yukarıda da belirttiğimiz gibi 19 Ağustos-15 Kasım tarihleri arasında partinin tüm birimleri aracılığıyla üniversiteler, okullar, mahalle toplantıları ile değerlendiriyor. Fakat bu yeni anayasa taslağının içerik tartışmaları yeni devlet başkanı Miguel Díaz-Canel ile başlamış bir süreç değil. Yeni bir anayasanın oluşturulması, Díaz-Canel’den önce devlet başkanı olan Raul Castro döneminden beridir tartışılıyor. Devlet başkanının artık bir Castro olmaması uluslararası gerici sermaye basınında sosyalizm terk ediliyormuş gibi lanse ediliyor. “Üzerinden atlamadan hemen belirtelim, Ocak ayından beridir görev başında olan yeni devlet başkanı Díaz-Canel uzun yıllardır komünist gençlik örgütünde ve daha sonrasında partide görev yapmış, çekirdekten yetişmiş, partiye bağlı önder bir komünist. Yani çekirdekten yetişmiş, Küba’nın yeni devlet başkanı sosyalizmi ileriye götürmeye, Kübalı işçi, emekçilere kendini adamaya hazır birisi.”
Kübalı işçi, emekçiler ve onların komünist partisi devrimci hedef olarak en elzem görevi komünizmin ön evresi olan sosyalizmi daha sağlam temellere oturtma mücadelesidir. Kübalı komünistlerin ve işçilerin şu anki en temel görevi budur. Küba’daki tartışmaları yakından izlemek, ayrıntılara vakıf olmak, gelişmeleri ona göre değerlendirmek gerek. Sosyalizmin ilerleyişi zikzaklar çizer çoğu zaman. İleri sıçramak için küçük geri adımlar atılabilir. Tarihte bu türden geri adımların örnekleri çoktur. Hatta kimi zaman kritik geri adımlar da gündeme gelebilir. Mesela Sovyetler’de NEP dönemi gibi. Küba’da ise sermaye birikimine sahip bir sınıfın varlığı sözkonusu değil. Burada olan, daha ziyade atıl gücü aktif duruma getirmek ve blokajı zayıflatmak için verilen bir ödüne benziyor. Gelişmeleri yakından gözlemlemeye devam etmek gerekiyor.
Fakat bunlar yaşanırken bir taraftan da, Küba’nın yaşadığı blokaja değinmek gerekiyor. Küba’da yaşamayanlar, kendi gözleriyle o durumu görmeyenler oraya dair farazi konuşmaktan, gerçek dışı argümanlara yer vermekten geri kalmayacak. Bir ülke düşünün kendi içinde devrimini yapmış doğaya, hayvanlara, insanlığa dair saygısı, sevgisi ile bilinen, çalışkan, dürüst, yoksul ama bir o kadar onurlu milyonlarca işçi, emekçinin yaşadığı, komünist yeni insanların olduğu bir yer. Fakat bu yer blokaj altında bir ada... Bu ada dünyadaki diğer kapitalist devletlerle toplumunun ve ekonomisinin ihtiyaçlarını karşılamak için ticaret yapmak zorunda. Fakat emperyalist –kapitalist devletler bu ticareti her tür araçla engelliyor. Hammadde yetersiz, üretim için girdi mallara ihtiyaç var. Ve ülke abluka altında! Ondan sonra da “yok efendim 1950’lerden kalma arabalar var” diye “eleştiren” sözde sosyalistler var! Türkiye’de her mahallede en azından boya bulabileceğiniz bir dükkan mutlaka vardır. Boya gibi işlenmiş kimyevi maddeleri edinememe, teknolojik ürünleri bulamama sıkıntısı yaşamayan bizler bu durumu çok iyi anlayamayız, fakat Kübalılar bu sorunu en yakıcı şekilde hissetmektedir. Dünyada en fazla Çin ve Venezuela ile ticaret yapabilen, oralardan bu tarz işlenmiş ürünleri alan Küba ablukaya, blokaja, tüm çöktürme politikalarına karşı on yıllardır savaşıyor.
Dünya halklarına büyük bir örnek olan Küba tüm zorluklar, yoksunluklara rağmen sosyalizmi daha iyi kurabilmek, nüfusunun hepsini üretime toplumsal hayata kazanabilmek için yeni anayasayı gündemine almış durumda. Buradan oturduğu yerden Küba halklarına, Küba komünist partisine saldıranlar orayla dayanışmayı örmek için ne yapıyor? Gerçek enternasyonalistlerin görevi orayla dayanışmayı örerken en temelde kendi ülkelerinde devrimi örgütlemek ve onu zafere ulaştırmaktır. Bizim sözde enternasyonalistlerimiz ise laf ebeliği yapma peşinde. Bugün Küba’yı savunmak biz genç komünistlerin, Leninistlerin görevidir. Küba’yı anlamak isteyenler bir de oradakilerin gözüyle, Kübalıların direngenliğiyle orayı okusunlar!
Umut Güneş