< < “Şimdi Her Yerde Devrimci Eylem Her Adımda İktidar Hedefiyle Zafere Yürüme Zamanıdır”

Gençlik Örgütleri "Mayıs'ın Kızıllığında '71 Ruhuyla Faşizme Karşı Devrimci Gençlik Mücadelesini Büyütüyoruz" konulu panelde düzenledi.  Divriğ Kültür Derneği’nde bir araya gelen öğrenci gençlik örgütleri,  Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’nın iktidar hedefiyle yürüttüğü devrim mücadelesi ne değinildi. Günümüzdeki ekonomik ve politik krize ve faşist saldırılara karşı da gençliğin anti emperyalist, antifaşist mücadeleyi büyütmesi ve devri m mücadelesini  iktidar hedefiyle yürütmesi gerektiği üzerine görüşler paylaşıldı.

 

İSTANBUL  - Gençlik Örgütleri "Mayıs'ın Kızıllığında '71 Ruhuyla Faşizme Karşı Devrimci Gençlik Mücadelesini Büyütüyoruz" konulu panelde düzenledi.  Divriğ Kültür Derneği’nde bir araya gelen Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB), Devrimci Gençlik Dernekleri (DGD), Gençliğin Devrimci Güçleri (Dev-Güç), Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Sosyalist Öğrenci Hareketi (SÖH), Yeni Demokrat Gençlik (YDG) Türkiye devrim hareketinde Mayıs ayının devrimci hareket açısından  bir çok isyanın, devrimci eylemin ve devrim savaşçıların ölümsüzleştiği bir ay olması nedeniyle Mayıs ayında bir araya geldikerini ifade etti. Deniz’in Mahir’in, İbrahim’in ve onlar gibi nice ölümsüzleşen devrimcilerin  devrimci geleneğinden gelen gençlik olarak  bugün nasıl bir devrim mücadelesi  yürütülmesi gerektiği üzerine görüşlerini paylaştı.

 Panel devrim komünizm mücadelesinde ölümsüzleşen devrim savaşçıları için yapılan saygı duruşuyla başladı.  "Mayıs'ın Kızıllığında '71 Ruhuyla Faşizme Karşı Devrimci Gençlik Mücadelesini Büyütüyoruz" konulu paneli gerçekleştiren gençlik örgütleri adına giriş konuşmasını Devrimci Öğrenci Birliği’nden Esra Yeşilova yaptı.

 

“Ekonomik ve Politik Krizin Yükü Emekçi Halklara ve Gençliğe Yükleniyor”

Devrimci gençlik olarak bugün bu etkinliği örmenin, Mayıs ayında ölümsüleşen devrim savaşçılarını anmak, yaşatmak ve mücadeleyi nasıl daha iyi örecebileceklerini birlikte tartışmak açısından önemli olduğunu ifade eden Yeşilova,  egemenlerin uzunca bir süredir içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi krizin sarsıcı etkileri devam ederken krizin faturasının halk yığınlarına ödettirilmeye çalışıldığını, işsizliğin giderek arttığını, milyonlarca gencin işsizlik, geleceksizlik kıskacında yaşamak zorunda kaldığını, emekçi halkların sırtına vergi üstüne vergi yüklendiğini  belirtti.

 

“Gençlik Eğitim Hakkından Mahrum Bırakılıyor, İşsizlik Ve Geleceksizlik Kıskacında Hayattan Koparılıyor”

Krizin doğrudan etkilediği kesimlerden birisinin de gençlik olduğunu, ekonomik kriz sonucu öğrencilerin eğitim masrafları artarken binlerce öğrencinin okulu bırakarak sistemin ucuz işgücü olmak zorunda bırakıldığına dikkat çeken Yeşilova,  “Ülkemizde yaşanan yoksulluğun, açlığın, işsizliğin doğrudan sorumlusu ve yaratıcısı olan sermaye sınıfı gençliğin en temel haklarından, bilimsel, eşit, parasız, anadilde eğitim, iş güvencesi ve gelecekten mahrum bırakmaktadır. Öğrenciler okuldan mezun olduklarında ya işsiz kalmakta ya da atölyelerde, fabrikalarda esnek ve güvencesiz çalışma alanlarında sistemin dişlilerinde ‘istihdam’ edilmektedir. Eğitim sisteminin üretim sürecini devam ettirebilecek ve kendi devlet kadrolarında yer alacak nitelikli kadrolara göre şekillendiren sermaye sınıfı, fırsat eşitsizliğini, coğrafyamızda bir eğitim politikası haline getirmiştir. Dinci-gerici eğim sistemi, geleceksizlik ve işsizlik ile birleşince gençliği hayattan kopmaya kadar gidiyor. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan bu durum ekonomik krizle de birleşerek daha kapsamlı ve sarsıcı bir hal almıştır” dedi.

 

“Kürt Halkının ve Geniş Kitlelerin Özgürlük Mücadelesi Kararlılıkla Sürüyor”

Kürt halkının özgürlük mücadelesine ve kazanımlarına tüm araçlarını devreye sokarak azgınca saldıran faşizmin başta gençlik olmak üzere geniş kitlelerin bilincini şovenizmle bulandırmaya “terör” demagojisi ile sürekli tırmandırdığı saldırılarını meşru göstermeye çalıştığına değinen Yeşiloa, buna karşın halkların bunu kabul etmeyip özgürlük yürüyüşüne devam ettiğini belirterek “DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in başlattığı ve binlerce tutsağın kararlılıkla sürdürdükleri açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri 200’lü günlere uzanırken tutsak aileleri hapishane önlerinde çocuklarının yaşamı için kavgayı büyütürken düzen medyası ve polis eylemcilere yönelik saldırılarını attırmaktadır” dedi.

 

“Devrimci  Gençlik Mücadelesini n İleriye Taşınması Bizlerin Tarihsel Sorumluluğudur”

Geniş halk yığınlarının ve özelde de gençliğin sisteme karşı duyduğu öfkenin mayalandığı çelişkilerin derinleştiği, dünya genelinde isyan dalgasının büyüdüğü bir süreçte Mayıs ayını karşıladıklarını dile getiren Yeşilova, “Sisteme karşı gelişen politik mücadeleleri birleştirerek siyasal iktidarın fethedilmesi mücadelesine dönüştürülmesi ’71 devrimcilerinin stratejik hedefiydi.  ’71 Devrimciliğini kendine rehber edinen devrimci gençlik bugün coğrafyamızda siste karşı yaşanan bütün itirazları siyasal iktidar odaklı mücadeleye kanaliz etmelidir, edecektir. Düzen içi siyaset anlayışına karşı ayrışmayı açığa çıkaran Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya nezdinde gerçekleşen ’71 Devrimci Kopuşu’nun takipçisi olan devrimci gençliğin bugün bu deneyimler ışığında mücadele hattını örmesi ve devrimci gençlik mücadelesini bir adım ileriye taşıması bizlerin tarihsel sorumluluğudur” dedi.

 

“Mayıs, Kızıllaşan Devrimi Örenlerin Toprağa Devrim Tohumlarını Bıraktığı Aydır”

Mayıs ayının devrimcilerin ölümsüzlüklerinin yıldönümünü ve devrimci mücadeleler tarihini içinde barındırmakta olduğunu vurgulayan Yeşilova  Mayıs ayı, devrim mücadelesinde yitirdiklerimizle kızıllaşan, devrimi ilmek ilmek örenlerin toprağa devrim tohumlarını bıraktıkları aydır.

Mayıs ayı, düzen içi siyaset anlayışından, parlamentarizmden ve reformizden kopuşu sağlayanların ölümsüzleştiği aydır. Mayıs ayı; emperyalizme ve faşizme karşı mücadelenin ayıdır. Mayıs ayı ’68 Gençlik Hareketi’nin ‘Gerçekçi olun imkansızı isteyin’ diye haykıran barikatlarıdır.

Mayıs ayında devrimci mücadele içerisinde şehit düşen Haki Karer, Dörtler, Leyla Kasım, Ulaş Bayraktaroğlu, Armenak Bakırciyan, Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alparslan Özdoğan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya ve adını sayamadığımız diğer komünist devrimcilerin mücadeleleri şahsında tüm baskı, yok etme ve katliamlara karşı, kendilerini dünyayı temellerinden sarsacak davaya adayanları, yükseklere kızılbayrak çekenleri, idam sehpalarında kavga şiarlarını haykıranları, gerçeği nakış nakış örenleri tarih unutmayacaktır” dedi.

 

“Şimdi Her Yerde Devrimci Eylem Her Adımda İktidar Hedefiyle Zafere Yürüme Zamanıdır”

Bugünün  devrim ateşini yakanların açtığı yoldan iktidara yürüme zamanı olduğunu ifade eden Yeşilova; “Şimdi her yerde devrimci eylem ve her adımda iktidar hedefi ile zafere yürüme zamanıdır. Devrimci gençlik mücadelesini büyütmek için hep birlikte ’71’in devrimci ruhunu yeniden kuşanarak faşizme karşı devrimci gençlik mücadelesini büyütelim! Bu bilinçle hareket ederek sömürü düzeninin kaldıracı olanlara karşı tüm liseli, üniversiteli gençliği devrimci gençlik mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz!” dedi. Ayrıca 25 Mayıs 2015’te Rojava’nın Serekaniye kentinde ölümsüzleşen Bedrettin Akdeniz’in yaşamını yitirdiğini hatırlatan Yeşilova Akdeniz şahsında tüm devrim ve komünizm savaşçılarını saygıyla andıklarını belirterek sözlerini tamamladı.

Konuşmanın ardından küresel  68 gençlik hareketi  ülkemize yansımaları üzerinden Türkiye’de parlamentarizme karşı  zora dayalı devrim politikasıyla  ’71 Devrimci çıkışı  öğrenci gençlik hareketinin sınıf hareketiyle bütünleşmesini konu alan sinevizyon gösterimi izlendi.

 

Özbudun “Bu Bayrak Artık Sizlerin Ellerindedir”

Sibel Özbudun ve Temel Demirer de gençlik örgütlerinin konuklarıydı.   Sibel Özbudun gençliği selamlayarak ; “Evet çok düşenimiz oldu ama yas tutmayız. Onlar yeryüzü sofrasını kurma mücadelesinde bayraklaştı. Bu bayrak artık sizlerin ellerindedir” dedi.

 

Demirer: ” Mayıs Devrimci İsyanın Şafağıdır”

Temel Demirer;  “Bugün burada kızılı konuşacağız” diyerek başladığı konuşmasında “Mayısımız devrimci isyanın şafağıdır. Pembe, mavi, portakal renginde devrimlerden bahsediyorlar. 71 çıkışı kızıl rengi gösterir. 71 kopuşunda yer aldığım için 70 yaşında hala onur duyuyorum. 71 pratiği devrimci olmanın kritiğidir. O dönem öncüler parlamenterizmden, kemalizmden koparak nasıl bir dünya kurulacaksa onun hedefiyle yürüdüler.

 

“71 Kopuşunun Tek Anlamı Kızıl Rengin Şafağıdır

71 devrimci çıkışı da  öncü, en önde dövüşerek güneşe gidenlerin yolculuğuydu. 71 kitlelere malolan bir tarihtir. Kaypakkaya’ yı torba içinde babasına verdiler onun cesedinden korkanlar karakol kurdular köyünün tepesine. Bizlerin ölülerimizden bile korkuyorlar.  

71 devrimci kopuşunun “Kemalizmden kopuşun ve Kürt sorunun ele alınmasında” ilk adım olduğunu vurgulayan Demirer, “71 kopuşunun tek anlamı kızıl rengin şafağıdır, kopuşta hernepeş’le idama giden Deniz, Kızıldere’de Mahir, sır vermeyen İbo, 4’ler gelmelidir akla” dedi.

 

“Egemenler Parlamentoyla Ellerindekileri Vermeyecekler”

Dolmabahçe’de Amerika askerlerini denize döken sizin yoldaşlarınızdı. Bu bir devrimci kopuştu. İbrahim’in işkencecisi gelir hücresine kadar:  ‘Gittiğin yol yol değildir’ dediğinde İbrahim: ‘ Ben bir komünistim ödenmesi gereken bedeli ödeyeceğiz’ diyordu. Böyle olamıyorsanız dünyayı değiştiremezsiniz. Egemenler oy sandıklarıyla, parlamentoyla ellerindekileri  vermeyecekler. 71 çıkışı size egemenlerin ellerindeki gücü almanın yolunu gösterir.

 

“71 Kendi Öncülüğünü Yarattı, Aslolan Fiili Öncülüktür”

Biliyorum bunlar kolay değil, devrimcilik bedel meselesidir. Ödeyemezseniz devrimci olamazsınız. Doğu Perinçek olursunuz. Bu adam her yerden çıkar. Devrimci kopuşun ne denli önemli olduğunun sırrı buradadır. 71 kendi öncülüğünü yarattı aslolan fiili öncülüktür” dedi.  Demirer konuşmasını  Arkadaş Zekai Özger’in “Aşkla Sana” şiiriyle 71 çıkışının öncülerini selamlayarak tamamladı.

 

“Antifaşist Mücadelede Buluşmalıyız”

Birinci oturumda ilk konuşmacı  Dev-Güç Hüseyin Yıldırım oldu. Emperyalist kapitalist krizin içerisinde öncülüğün eksikliğinin yaşanıldığına değinerek: “Türkiye bu krizi derinden hissediyor AKP’nin aldığı konuma bakıldığında direniş hareketlerine karşı direniyor. Buna karşı halk mücadelesi gelişiyor. AKP’nin toplum üzerinde şiddet ve terörünün gençlik açısından akademik mücadelesini sönümlendiren adımlar atarak fiili örgütlülüğü dağıtmaya, yılgınlık yaratmaya çalışıyor” dedi.

Üniversite gençliğinin örgütlenmesi sorununda akademik çalışmaların yapıldığı yerlerin özerk olması gerektiğine değinerek “Özgürlüklerin olmadığı akademik ve devrimci mücadelede de, birleşik şekilde anti faşist mücadelede buluşmalıyız” diyerek düşüncelerini ifade etti.

 

“Bizim Görevimiz Emperyalizm Karşısında Mücadeleyi Büyütmektir”

DGD adına konuşan Elif Üçerli, emperyalizme bağımlılığın AKP eliyle sürdürüldüğünü ifade ederek AKP’nin ,Ortadoğu halklarının üzerinde katillik misyonunu devam ettirirken, bu saldırılar karşısında gençliğin de direndiğini ifade etti. ’71 ‘de mücadelenin silahlı mücadeleye yükselişinin gençliğe bir  mirası olduğunu ifade eden panelist, “ Bu miras bizi alanlarda buluşturdu. Bugün bizim görevimiz AKP ve emperyalizm karşısında mücadeleyi büyütmektir. Biz AKP ve emperyalizmi yenerek tarihe gömebiliriz” dedi.

 

“68 Hareketinin Gücü Fabrikaları ve Okulları Kuşatmasıdır”

Devrimci Öğrenci Birliği adına konuşan Muhammet Hizmetçi ise  Mayıs ölümsüzleşenlerini selamlayarak: “71 silahlı çıkışına giderken 60’lı yıllarda tekelci sermayenin bunalımının emperyalizmin sinir ağlarında da yankısını bulduğundan” belirtti.

“Coğrafyamıza yayılan 68 hareketinin gücü  fabrikaları ve okulları kuşatmasıdır. 71 çıkışını yapacak gençliği burada yetiştirdi. Gençler o devrimci yükselişin gücüyle devrimci dönüşümü gerçekleştirmek adına Filistin’e gittiler. Enternasyonal mücadeleye ve ordu örgütlenmesine yöneldiler.Giriştikleri biçim kır faaliyetinden etkilenildiğini gösteriyordu. Elbette işçi ve köylü örgütlenmelerinin içinde yer aldılar. Böyle bir süreçte gerçekleşti  71 süreci. O genç yaşta pratikte ne yapmak gerektiğini gösterdiler. Mirasımızı sahipleniyoruz. Bugün 71’i tartışmak tarihsel devrimci kopuşların gücüdür aynı zamanda. Reformizmin ve devrimci yolun kopuşu hala devam ediyor” dedi.

 

“90’larda Devrimci Güçlerin Faşistlere Kan Kusturduğu Bir Dönem Yaşandı”

’71 devrimci çıkşını gerçekleştiren devrimcilerin, işçi grevlerinin ve anti faşist mücadelenin  devrimci güçlerle, dönemi devrime götürmeye çalıştıklarını vurgulayan Hizmetçi yine’ 90 başında devrimci kopuş ayrışmalar yaşandığını hatırlatarak mücadelenin daha  da büyüyerek devam ettiğini ifade etti. Kürdistan’da gerilla hareketinin  yükselişe geçtiğine,  Türkiye devrimci güçlerin faşistlere kan kusturduğu bir dönemin yaşandığını vurguladı.

 Tarihin sonunu ifade eden kapitalizm aslında kendi sonunu gördüğünü, bu nedenle de coğrafyamızda 2000 zindan savaşları ve bir çok saldırının da işçilerin ve halkların yükselen mücadelesi ni ve gelişebilecek bir devrimin önünü kesmek amacıyla yapıldığını ifade eden Hizmetçi,  emperyalist kapitalist sistemin sıçramalı çöküşünü bir dünya savaşıyla geciktirmeye çabaladığını söyledi.

 

“Rojava Devrimi Hangi Hedefle Hareket Etmemiz Gerektiğini Bir Kez Daha Gösterdi”

“Bugün Gezi’yi kimse başlatmadı hepimiz oradaydık, bilinçli özneler olarak orayı ilerletmeye çabaladık. Gezi ayaklanması bu ülkede devrimin yığınların eliyle gerçekleşeceğinin kanıtıydı. Rojava devrimi birleşik mücadelede, anti faşist mücadelede nasıl ve hangi hedefle hareket etmemiz gerektiğini bir kez daha gösterdi. Kapitalist sistemin doruk bunalımında kendi iç çatışmalarını derinleştirebiliriz. Gözü pek devrimci eylemleri yaymamız gerekiyor. Komünist özneyle buluşmadığımız sürece birleşik reformizm sermayenin başka yöntemleriyle bizleri boğmaya çalışacaktır” dedi.

 Komünist gençler olarak   görevlerinin fabrikalara ve mahallelerdeki işçi gençliğe ulaşmak olduğunu belirten Hizmetçi, “Bu örgütlenmeyi kurmaktan başka çaremiz yok. Bizler büyük hareketlere hazırlıklı mıyız? Ayaklanmalara hazırlanmalıyız yarın bunlar gelişebilir. Anti faşist mücadeleleri güçlendirmemiz gerekiyor.  Önümüzde bir sürü materyal ve deneyim var” dedi.

 Akademik mücadele ile politik mücadelenin buluşturulması  gerektiğini, geçmişte yaşanan örnekleri dile getirenpanelist üniversitelerde faşizme birlikte mücadeleyi sağlayan oluşumlar yaratmak gerektiğini belirterek  komite ve konsey örgütlenmeleri gibi örgütlenmeleri gibi örgütlenmelerle faşizme karşı savunma değil ona karşı saldırıda bulunabilmenin ancak böyle mümkün olabileceğini söyledi.

Konuşmaların ardından soru cevap kısmına geçildi. İşçi sınıfına karşı saldırılarda öğrenci  gençliğin yapması gerekenler, seçimler gibi sorulara yanıtlar verilmesinin ardından ilk oturum sona erdi.

 

“Faşizme Karşı  Sokaklarda Eylem ve Mücadele Zamanı”

 İkinci oturumda SGDFadına Özge Doğan, konuştu. Faşizmin bu topraklarda asırlardır kurumsallaştığını belirtten Doğan, “Halfeti’de, açlık grevindeki çocuklarına destek için hapishane önlerinde eylemde olan beyaz tülbentli annelere yapılanlar faşizmindir. Suruç, Amed ve Ankara katliamları faşizmin yükselişinin hiçbir zaman duraksamadığının kanıtıdır” dedi.

 Doğan, faşizme  karşı mücadelenin artık söz söyleyerek değil eylemle,sokaklarda verilecek bir mücadele olması gerektiğini ifade etti. “Faşizmin tekçiliğine karşı birlikte mücadeleyi büyütmeliyiz” diyen Doğan gençliğin son süreçte yaşanan saldırılara karşın bu mücadeleyi yürütmekte olduğunu belirtti.

 

“ Güçlü Bir Devrimci Mücadele İçin Komünist Öncülerin Olması Gerekiyor”

SÖH adına yapılan konuşmada ise 71 devrimci kopuşunun sosyalizmin parlamenterist bir anlayışla dile getirilmesine karşı bir çıkış olduğu, parlamentarizme, reformizme karşı zora dayalı bir devrimci çıkış olduğu ifade edildi.

15.-16 Haziran işçi ayaklamasına değinen panelist bunun ’71 devrimci çıkışının önemini ortaya koyduğunu belirterek Deniz, Mahir ve İbrahim’in politik ve stratejik olarak devrimi hedefleyen bir mücadele yürüttüklerini söyledi.

Reformist hareketlerin devrim söylemiyle hareket ederek işçi emekçi kitleleri değil belli bir kısımı harekete geçirerek, silahlı mücadele söylemiyle aslında burjuvaziyle bir müzakere sürecinden öteye gitmeyen bir çizgisi olduğunu ifade eden panelist, günümüzde de bunun iki faşist klikten birini tercih etmek şeklinde sürmekte olduğunu,  sürekli bir seçim gündemi olduğunu ve son seçim sürecinde CHP’nin öne çıkmasının bunun sonucu olduğunu ifade etti.

Antiemperyalist, antifaşist mücadeleyi ele alırken diğer yandan komünist öncülerin eksikliğinin de önemli olduğunu belirten panelist, komünist öncüler olmadan antifaşist mücadeleyi ve birleşik mücadeleyi de örmenin de mümkün olmadığını belirtti. İktidarı hedefleyen bir devrim mücadelesi için öncelikle komünist öncülerin  öne çıkması ve birleşik mücadelenin örülmesi gerektiğini söyledi.

 

“Her Türlü Hakkın Kazanımı İçin Devrim Mücadelesi Gerekiyor”

YDG adına yapılan konuşmada ise 71 devrim  mücadelesinin bir sıçrama yarattığını, resmi devlet ideolojisi olan kemalizme karşı, parlamenter mücadeleye karşı, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı gibi önemli politik ayrımların bulunduğunu vurguladı. Devrim mücadelesinin zora dayalı devrim ve bir komünist örgüt öncülüğünde olması gerektiğini de THKO, THKP-C ve TKP-ML gibi silahlı örgütlerin kurularak da pratikte gösterildiğini ifade eden panelist, günümüzde artarak süren faşist saldırılar karşısında gençlik mücadelesinin yeterince güçlü olmadığına değindi.

Burjuvazinin emekçi kitlelere ve gençliğe saldırılarında hem sosyal yaşam alanında, hem de fiziki olarak faşist saldırılarda bulunurken diğer yandan ideolojik ve politik olarak da saldırıda bulunduğunu ve devrimci düşüncelerin baskı altına alınarak yayılmasını önlemeye çalıştığını belirten panelist, devrimci gençlik mücadelesinin yükselebilmesi için ise devrimci bir parti örgütlenmesinin olması gerektiğini söyledi.  Reformizmin özellikle örgütsüz mücadeleyi öne çıkardığını, bir çok gencin sisteme ve iktidara karşı tepkileri olduğunu politik olarak bir takım ayrımların farkında olduklarını fakat devrimci bir örgütle bağları olmaması nedeniyle aslında örgütsüz ve bilinci bulanıklaşmış bir şekilde reformizm saflarında yer aldıklarını söyledi. “Ekonomik haklardan sosyal haklara, bilimsel akademik eğitimden daha bir çok hakkın elde edilmesine dair verilen mücadele bir devrim mücadelesini gerektiriyor” diyen panelist iktidarı hedefleyen bir devrim mücadelesi için ise öncü güçlerin olmasının zorunluluğunu ifade etti. 

Kimi devrimci olduğunu ifade eden örgütlenmelerde ise kendine güvensizlik nedeniyle düzen içi politikalara yönelindiğini ve bunun da günümüzdeki seçimlerde olduğu gibi iki faşist  parti arasından birini seçme durumuna gelindiğini belirtti.

 İki oturumun sonunda soru-cevap bölümü gerçekleştirilen panel Grup İsyan Ateşi’nin müzik dinletisiyle sona erdi.