< Kaza Değil Facia

Bugün Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Anagold Altın Madeni’nde toprak kayması meydana geldi, siyanürlü pasa dağı (siyanür ve sülfürik asit dağları) çöktü. Çok sayıda işçinin tonlarca toprak ve kaya altında kaldığı olayda bölgeye kurtarma ekipleri sevk edildi.

Basit bir maden göçüğü, heyelan, doğa olayı değildi yaşanan “kaza”. Haberin duyulmasından daha dakikalar sonra uzmanlar olayın vehametini ortaya koymaya başladı.

Sürekli kapasitesi artırılan maden nedeniyle İliç halkı, siyanür ve sülfirik asit soluduklarından şikayetçi idi.

TMMOB daha 2 ay önce İliç’te bir keşif çalışması yapmıştı. Gerekçe ise işletmenin ikinci kez kapasite artırımına ilişkin raporuna bakanlığın verdiği olumlu karar. Ve bu kapasite genişletilmesine ilişkin karar, ÇED prosedürüne bile tabi tutulmadı. TMMOB da buna dava açtı. Kapasite arttıkaça daha büyük liç dağları oluşacak ve riskler daha da büyüyecekti. Ancak TMMOB’un dikkat çektiği riskler, kendilerinin bile öngörmediği bir şekilde sonuçlandı. Bu facia, dünya çapında bir çevre felaketi haline gelebilecek düzeyde...

Ve içinde başta siyanür ve sülfürik asit gibi 20'den fazla kimyasal zehirli maddenin bulunduğu atık dağları çöktü, milyonlarca ton zehirli atık Fırat nehrine doğru akmaya başladı. Alana AFAD ve UMKE ekipleri sevk edilirken, en az 20 işçinin göçük altında kaldığı söyleniyor. İçişleri Bakanı ise ulaşılamayan işçilerin sayısının 9 olduğunu açıkladı. Bir süre sonra da bir işçinin kendi imkanlarıyla toprağın altından çıkarak hastanede tedavi altına alındığı açıklandı.

Maden mühendisi ve iş güvenliği uzmanları, arama kurtarma için maden sahasına kişisel koruyucu donanımlar olmadan giren herkesin siyanür tehdidi altında olduğunu söyleyerek uyarı yapıyor.

Bir Jeoloji Mühendisi, facianın altın işletimi sırasında uygulanan süreçten kaynaklandığını söyleyerek “Altın işletilirken kayalar içindeki kayalar alınır ve toprak tabakası bir yere yığılır. Yığılan yerdeki gevşek toprak suyu alınca heyelan başladı. Bu heyelan bir çamur gibi, neredeyse su gibi ağdalı çamur şeklinde akıyor. Çok önlenemez bir heyelan bu.” diyor. İnsan eliyle yığılan bir toprak alanda oluşan bir heyelan, doğal bir heyelan değil. İnsan hatasından doğan bir afet. Ve elbette sorumlusu çok açık ve net olarak maden şirketi!

Bakanların, valinin ardı ardına açıklamalar yapması ve geçmiş olsun dilemeleri, tüm imkanları seferber ederek göçük altındaki işçileri kurtarmaya çalışmaları açıklamaları, devletin tüm imkanlarıyla sahada olduğu, Fırat nehrine sızmanın söz konusu olmadığı, Sabırlı Deresi'nin Fırat Nehri'ne ulaştığı menfezin kapaklarını kapatıldığı vb vb iç ferahlatıcı açıklamaları ard arda açıklanmaya başladı. Panik yok, normal yaşama devam... basit bir göçük, tek sorun bazı işçilerin göçük altında kalması...

İliç’in çevre savunucularından Sedat Cezayirlioğlu da, bölgede yaşanan facianın çevreyi büyük oranda etkileyeceğini söyleyerek, “Dünyada ikinci bir örneği olmayan bir proje bu, 39 çeşit kanserojen kimyasal barındırıyor içinde. 350 metre altında Türkiye’nin en büyük iki nehrinden biri olan Fırat Nehri var, Türkiye’nin tarımı tehlikede” diyor. Bu da kuşaklar boyunca bu toprakların, Fırat nehrinin suladığı tüm toprakların ve elbette ki içme sularının zehirli olacağı anlamına geliyor.

Çöpler Madeni, iki yıl önce siyanür taşıyan borulardan birinin patlaması sonucu 20 metreküp siyanürlü solüsyonun çevreye yayılmasıyla kamuoyunun gündeme gelmiş ve faaliyetleri geçici olarak durdurulmuştu.

Ve bugün göçüğün meydana geldiği Çöpler Altın Madeninde oksitli ve sülfitli cevher çıkarılıyor, dore altın ile gümüş ve bakır keki üretimi gerçekleştiriliyor. Ancak bu faaliyetin gerçekleştiği alanda aktif olan Bingöl-Yedisu Fay Hattı bulunuyor! Buna rağmen proje 2008'de ÇED “olumlu” raporu alıyor ve 2014 ve 2021'de yeni ÇED raporlarıyla kapasitesi 2 kez artırılıyor; ocakları genişletilip derinleştiriliyor, 687 hektar olan maden sahası yaklaşık 1.746 hektara çıkarılıyor. Sahada cevher üretimi 2027 yılına dek devam edecek...

Anagold Madencilik gibi şirketler, aynı zamanda tam bir sömürü örneği. Devlet teşvikleri ve vergi indirimlerinden faydalanıyor, çok uluslu şirketler oldukları için gelirleri, çıkardıkları altını da yurtdışına çıkarıyorlar. Sömürge muamelesi yapılan topraklarda da geriye kalan büyük çevresel kirlilik ve facialar oluyor. Anagold, 2000 yılında ABD merkezli SSR Mining ile Çalık Grubu’na ait olan Lidya Madencilik ortaklığı ile kuruldu ve bu İliç’teki Çöpler Altın Madeni 2009’dan beri faaliyette. Ve şirketin Mart 2023'te vergi affı anlaşmasıyla 7,2 milyon dolarlık vergi borcu sıfırlandı!..

Gündemimizdeki Çöpler Köyü yakınındaki madencilikte çalışan işçiler 3 vardiya halinde çalıştıklarını, her vardiyada 400 işçi çalıştığını ve video görüntülerindeki kayan toprakların siyanürlü olduğunu anlatıyor. Çöpler Köyü Muhtarı ise göçük altında kalan işçilerden ikisinin kendi köylüleri, diğerlerinin ise çevre köylerden olduğunu anlatarak "Madendeki toprak bugün yarılmış. O işçiler de rapor tutmaya gitmişler. O zaman patlamış" diyor.

Açıklama yapan Türk Tabipleri Birliği (TTB) de “Çöpler Altın Madeni'nde siyanür ve sülfürik asit dağlarının çökmesi sonucu çok sayıda işçinin göçük altında kaldığı aktarılmaktadır. Geçmişte siyanür sızıntısı ile gündeme gelen madenin ruhsatı iptal edilmediği gibi, kâr hırsıyla kapasitesinin artırılması, TTB'nin de aralarında olduğu örgütlerin hukuk mücadelelerine karşın şirkete yargı koruması sağlanması; yaşanan faciaya açıkça davetiye çıkarmıştır.” dedi.

Türkiye'de şu anda faal olarak çalışan ve siyanür kullanan 18 maden daha bulunuyor.

*

Kendi ülkelerini bu “zehir”den korumak için siyanür kullanılan madenciliği yasaklayan emperyalistler adına AB Parlamentosu 2010 yılında bir karar aldı ve siyanür madenciliğini yasaklama gerekçelerini şöyle sıraladı:

-Siyanür, canlı çeşitliliği, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit eden yüksek derecede toksik bir kimyasaldır.

-Maden atıklarında canlı sağlığı için belirlenen güvenli limit değerlerin çok üstünde siyanür bulunur ve maden atıklarını yönetmek zordur.

-Siyanürlü maden işletmeleri 8-16 yıl gibi kısa sürelerde kısıtlı istihdam yaratırken, olası bir kaza sorumlu işletmeler tarafından karşılanmayacak kadar büyük, sınır ötesi yıkımlara neden olur.

-Geçtiğimiz 25 yıl boyunca dünya genelinde 30’dan fazla atık maden barajı kazası yaşanmıştır (uzun süreli kaza kayıtları atık barajı kazalarının görülme sıklığındaki artışa dikkat çekerek gelişen teknolojinin baraj kazalarının önüne geçmediğini gösteriyor).

-İklim değişikliği kaza riskini arttırmaktadır.