Halkların Birleşik Devrim Hareketi, 11 Nisan günü bir açıklama yayınlayarak “Kapitalizm virüsünü yok edecek ayaklanmanın zaferi için harekete geçin” çağrısı yaptı.
Yapılan açıklama şöyle: “Türkiye ve Kürdistan tarihi bir dönemden geçiyor. Covid-19, dinci faşist iktidarı emekçi sınıf düşmanı yüzüyle ortaya çıkmak zorunda bıraktı. Devletin iflas ettiğini, kasasının bomboş olduğunu ortaya çıkardı. Uzun zamandır süren ekonomik ve politik krize yeni boyutlar kattı.
Her iki ülkede, emekçi halk kitleleri çaresiz, işsizlik, bunun getirdiği yoksulluk ve açlıkla boğuşuyor. Dinci faşist iktidar, kapitalistler, zenginler sınıfı zarara uğramasın diye üretimi durdurmayarak, Türkiye ve Kürdistan emekçi halklarını, ezilen, sömürülen sınıfları salgın hastalıkla, ölümle başbaşa bıraktı.
Kapitalistler, salgın hastalığı işçi çıkarmak, işçileri düşük ücretle çalıştırmak, işçiler üzerinde baskı ve sömürüyü artırmak için kullanıyor. Üretimi durdurmadıkları gibi, gereksiz masraf saydıkları için işçilere dönük hiç bir koruyucu önlem almaya yanaşmıyorlar. İşsizlik çığ gibi büyüyor. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler peşpeşe kapanıyor ve bu gibi yerlerde çalışan işçiler, hiç bir güvence olmadan kendilerini sokakta buluyorlar.
İşleri durma noktasına gelen, sayıları milyonları bulan küçük esnaf, ne yapacağını, kirayı nasıl ödeyeceğini, geçimini nasıl sağlayacağını bilemez halde dükkan kapatıyor, iflas ediyor; tüm aile fertleriyle açlığa mahkum oluyor.
Küçük üreticinin ürünü tarlada kaldı. Tek geçim kaynağı küçük tarlasındaki ürün olan emekçi köylü böylece ailesiyle birlikte açlık kuyusuna itiliyor. Salgın karşısında devletin hiç bir sağlık hizmetini alamayan köylüler kaderlerine terk edilmiş durumda.
Toplumun ezici bir kesimi işte bu koşullarda yaşam savaşı verirken dinci faşist iktidar, kapitalistleri kurtarma derdine düşmüş. Bütün kaynaklar, “üretim durmasın”, yani kapitalistler zarara uğramasın diye zenginlere peşkeş çekiliyor, milyarlar ve milyarlar onlara aktarılıyor; aktarılacak para kalmayınca, kapitalistlere vermek için, “bağış” adı altında emekçi sınıflardan, memurlardan zorla para toplanıyor.
Bütün toplumu vergi yoluyla haraca bağlamış olan faşist devlet, emekçi sınıflara hiç bir sağlık hizmeti götürmüyor. İnsanlar evlerinde yapayalnız ölüyorlar. Olanakları çok kısıtlı hastaneler hastaları kabul etmez hale geldiler. Faşist devletin emekçi sınıflar için yaptığı tek şey toplu mezarlar açmaktan ibaret. Salgın hastalık karşısında her iki ülkenin emekçi sınıfları çaresiz ve perişan.
Türkiye ve Kürdistan emekçi sınıfları, yoksulları, ezilen halkları, işsizleri için ayakta ve hayatta kalmak için tek yol var: Bütün zenginliğe, fabrikalara, bankalara, dev şirketlere, bütün büyük ticaret ve büyük ulaşım araçlarına, sağlık sistemine, enerji kaynaklarına el koymak, kamulaştırmak; emekçi sınıfların emrine ve hizmetine vermek. Kurtuluşun, hayatta kalmanın başka yolu kalmadı.
Ancak bunları yapmak, birikmiş tüm zenginliğe el koymak kapitalistleri, kapitalistlerin iktidarını yıkmadan, onları koruyan devleti, yani orduyu, bürokrasiyi, polisi, militarist kurumları dağıtmadan, parçalamadan mümkün değildir.
Bu yapılabilir mi? Evet yapılabilir ve hayatta kalmak için bir ayaklanmayla, bir devrimle yapmaktan başka yol yok.
Bu yapılabilir çünkü zengin sınıfların egemenliği, onları koruyan güçler, onların faşist iktidarı tarihlerinin en zor dönemlerinden geçiyorlar. Bu yapılabilir çünkü dinci faşist iktidarın emekçi halk düşmanı yüzü milyonlar tarafından en yalın haliyle görülüyor artık. Faşist devlet tarafından hastalık, açlık, işsizlik ve ölümle başbaşa bırakılan milyonlar şimdi patlamaya hazır bir volkan gibiler. Bu yapılabilir çünkü yedi yıl önceki Haziran Halk Ayaklanmasında yapılabileceğini gördük.
Halkların Birleşik Devrim Hareketi, Türkiye ve Kürdistan emekçi sınıflarını kendi kaderlerini kendi ellerine almaya; bunun için harekete geçmeye çağırıyor.
Bir yanda ”evde kal” denilerek açlığa mahkum edilen milyonlar, öte yanda, salgın riski hiçe sayılarak işe koşulan milyonlar… Kapitalistler bize açlıktan ya da ateşli hastalıktan ölüm seçenekleri sunuyorlar. Ama biz yaşamı savunacağız. Bunun için de kapitalist sistem ve onun devletine saldırmaktan başka yol yok. Artık kimsenin olayları izleme ya da kurtarıcı bekleme lüksü kalmadı. Tüm karantina koşullarına rağmen, bize dayatıldığı gibi kendi kabuğumuza çekilmeyecek, tam tersine, yüzlerce yeni örgüt kuracağız. Komitelerde, dayanışma ağlarında, meclislerde, milislerde örgütleneceğiz ve harekete geçeceğiz. Şimdi değilse, ne zaman?
Büyük acılar çektiniz. Ölülerinizi son kez bile olsa görmeden toprağa verdiniz; vermeye devam ediyorsunuz. Hepimiz böyle büyük acılar içinde çırpınırken zenginler sınıfı, onların iktidarı, onların bürokratları korunaklı saraylarda yaşıyor, özel doktorlar eşliğinde kendilerini koruyorlar.
Yaralarımızı ancak bir devrim dindirebilir. Haziran Halk Ayaklanmasında, ayaklanmanın başındakilerin korkuları ve uzlaşma politikaları yüzünden yarım bıraktığınız işi tamamladığınızda, sermayenin hükümetini, zenginlerin devletini, ordusunu, polisini, militarist örgütlerini dağıtıp kendi halk iktidarınızı kurduğunuzda kara bulut gibi üstünüze çöken bu tablodan kurtulabilirsiniz.
Halkların Birleşik Devrim Hareketi, bütün emekçi sınıfları ayaklanma için, dinci faşist hükümeti, dayandığı faşist devletle birlikte yıkmak için, kendi devrimci hükümetinizi kurmak için harekete geçmeye çağırıyor.
Dinci faşist hükümet ve faşist devletten emekçi sınıfların sağlığı için gerçek önlemler almasını istemek, açlığı, yoksulluğu, işsizliği bitirmesini, zenginler sınıfının çıkarına aykırı işler yapmasını beklemek emekçilerde boş beklentiler yaratan, aldatıcı hayallerdir. Zenginlerin, burjuvaların iktidarı, onların devlet egemenliği altında atılacak her adım yaşamımızı daha beter, daha katlanılmaz kılmaktan başka işe yaramaz. Zenginlerin egemenliğini yıkmaktan ve bütün toplumsal zenginliğe; emeğimizin ürünü olan bütün bu zenginliğe el koymaktan başka çare yok.
Kurtuluşun tek yolu budur."