Af yasası ya da infaz paketi diye uzun zamandır beklenen; genel olarak infaz kanununa ilişkin düzenleme barındıran 7242 sayılı torba kanun 14 Nisan’da kabul edilip 15 Nisan’da Resmi Gazetede yayımlandı ve yürürlüğe girdi.
Bu yazımızda, getirilen en göze çarpan önemli düzenlemeleri inceleyeceğiz.
Adli Kontrol Uygulamalarının Alanının Genişletilmesi ve Uygulama Esnekliğinin Artırılması
CMK m. 109 ve devamında “Adli Kontrol Tedbirleri” düzenlenmektedir. Paket kanunda 109/4 şöyle bir düzenleme getirmiştir:
“Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adlî kontrol kararı verebilir.”
Bu madde fıkrası 2012 yılındaki bir paket yasayla mülga edilip kanundan çıkartılmıştı. Yeni paket yasayla birlikte baştan düzenlenerek CMK’ya eklenmiştir. Madde; ağır hastalar, engelliler ve gebe kadınlar (veya yeni doğum yapmış kadınlar) için bir düzenlemedir.
Hasta ve Yaşlılar Hakkındaki Ayrımcılık Düzenlemesi
İnfaz yasasının geçici 6. Maddesiyle getirilen düzenlemelerden biri, apaçık bir şekilde ayrımcılık içermektedir. Düzenlemeye göre ağır bir hastalık geçiren, kocama nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyen altmış beş yaş üstü tutsaklar denetimli serbestlik şartıyla tahliye olabilmekteler. Ayrıca, yetmiş yaşını bitirmiş hükümlüler ile sıfır-altı yaş çocuğu olan kadın hükümlüler de şartlı tahliye süresine 2 yıl yerine 4 yıl kala denetimli serbestlik tedbiri ile tahliye olabilmekteler.
Yaşlılar, küçük çocuğu olan kadınlar ve de hasta tutsaklar için olumlu bir düzenleme gibi görünmekte olan bu düzenleme ayrımcılık içermektedir. Ağır cezalık suçları ve özellikle örgüt suçlarını kapsamamaktadır. Ancak ülkemizde genel olarak en ağır cezaları alanlar örgüt suçlularıdır. Hasta tutsak sorunu da bu sebeple en çok örgüt suçlularında görülür. Örgütten tutsak olan ve hasta olan yaşlılar ya da hasta olmasa bile 70 yaşını bitirmiş tutsakları bu düzenleme kapsamamaktadır.
Düzenleme içeriğine bakacak olursak:
“30/3/2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82 ve 83), cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere;
a)Sıfır-altı yaş grubu çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile yetmiş yaşını bitirmiş hükümlüler hakkında 105/A maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “iki yıl”lık süre, “dört yıl” olarak uygulanır.
b)Maruz kaldığı ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyen altmış beş yaşını bitirmiş hükümlülerin koşullu salıverilmeleri için ceza infaz kurumlarında geçirmeleri gereken süreler, azami süre sınırına bakılmaksızın 105/A maddesinde düzenlenen denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilebilir. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca veya Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen bir raporla belgelendirilir.”
Düzenlemenin içeriği gayet açıktır. Ülkemizdeki hasta tutsak sorununa çözüm getirmemektedir.