Yine yalanlarla, lağım akan televizyon kanallarıyla, yorumcularıyla doluşuyorlar evlerimize. Yanı başımızda ateşe verdikleri, kana boğdukları Afrin’de küçücük çocuklara ölüm kusarken Türk jetleri, “milli menfaat” edebiyatı yapıyorlar. Vatanseverlikten bahsediyorlar. Yetmiyor, açıktan tehdit edip farklı düşünenlere saldırıyorlar. Gözaltına alıp tutukluyorlar. Bir kere daha apaçık görülüyor, dış savaşın ateşi içeriyi yakıyor, bizi, emekçileri yakıyor!
Reddediyoruz! Bizi ezen, sömüren, emeğimizi/ekmeğimizi gasp eden burjuvalarla aynı çıkarlara sahip olmadığımızı biliyor ve “milli menfaat/ulusal çıkar” denilen şeyin koca bir yalan olduğunu haykırıyoruz. Hayır! Kanımızı emen, bizi işsizliğe ve açlığa mahkum eden bu aşağılık düzenin efendileriyle ortak hiçbir şeyimiz yok! Tam tersine, Afrin’de kendi geleceklerini kurmaya çalışan emekçi Kürt, Arap, Ermeni, Çerkez kardeşlerimizle ortak çıkarlarımız var. “Bizim devletimiz, bizim ordumuz, bizim çıkarlarımız...” yalanlarına inanmayın. Bu para babalarının, bu kodamanların, bu zevk ü sefa içinde, debdebe içinde yaşayanların ağzından çıkan “bizim” lafı, sadece ve sadece o zengin sınıfı ifade ediyor, BİZİ değil!
Afrin ateş altında. Afrin sürekli jetlerle bombalanıyor, obüslerle vuruluyor, sırtlan sürüsü tarafından sürekli ısırılıyor. Afrin kanıyor! Bu vahşet “bizim” egemenlerimizin, “bizim” Reisimizin, “bizim” hükümetimizin, “bizim” faşistlerimizin eseri! Tek sözle bizi sömüren, baskı altında tutan doymak bilmez para babalarının eseri. Düne kadar kafa kesen ortaçağ artığı dinci-faşistlerle sınırlarda sarmaş dolaş olan bu düşkünler sürüsü, kendi kaderini kendi ellerine alan Kürt halkına ve emekçilere en kanlı saldırıları düzenlemekte tereddüt etmiyor. Ne için? Kimin çıkarı için?
Hayır, bu vahşetin Türkiye işçi sınıfının çıkarlarıyla, yoksul emekçilerin yararıyla en ufak bir ilişkisi yok! Her kim bunun Türk işçilerinin çıkarına olduğunu söylüyorsa, yalan söylüyor, işçi ve emekçileri kandırmaya çalışıyor, patronlara rezilce yalakalık yapıyor!
“Kendi hükümetimizin” başlattığı bu haksız savaşa karşıyız! Bizi Afrin’deki/Suriye’deki Kürt kardeşlerimizle birbirimize kırdırmaya çalışanların oyunlarını boşa çıkaracağız. Namlularımızı bizzat bizi bu anlamsız savaşa sürükleyen “kendi hükümetimize” çevireceğiz! Bize “vatan haini” diyecekler, diyorlar. Desinler! Vatan nedir? Üç kuruşa günde 12 saat çalışmak, yine de açlıktan gebermek mi? En ufak bir şey istediğimizde sırtımıza inen polis copu, bitmeyen soruşturmalar, kovuşturmalar, tutuklanmalar mı? Evsiz ve işsiz açıkta kalmışken “dünyanın en zenginleri sıralamasına şu kadar Türk girdi” deyip sevinmek mi? Bitmeyen kredi borçları, karanlıkta uyanıp tıkış tıkış otobüslerle gidilen işten gece karanlığında çıkmak mı? Nedir vatan?
Yalan söylüyorlar, bizim bu soyguncularla ortak bir vatanımız yok! İnanmayın, biz onlarla aynı ulustan değiliz! Onlar zenginler ulusundan, sömürücüler ulusundan, bir koyup beş alanlar ulusundan! Onlar efendiler vatanının üyeleri. Onlar aksırıncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyen efendiler ülkesinin vatandaşları. Ya biz?
Emekçi kardeşler, bu faşistlerin, bu zenginlerin, bu burjuvaların yalanlarına kanmayın! Onlar kendi çıkarları için Kürt kardeşlerimizi boğmaya çalışıyorlar. Bu onursuzluğa ortak olmayın! Ve unutmayın, onların çıkarı demek, bizi köleliğe mahkum eden bu düzenin bekası demek. Kürt kardeşlerimize sıkılan her mermi, onlara atılan her bomba, boğazımızdaki kölelik zincirini daha da sağlamlaştırıyor. Bu oyunu bozalım!
Bu savaşta safımız, Kürt kardeşlerimizin yanıdır! “Burjuva vatana” ihanet, “burjuva ulusa” isyan, her bilinçli işçinin güncel ve acil görevi olmalı. Bu haksız savaşta “kendi hükümetimizin” yenilgisi için iş bırakma, grev, sokağa çıkma, çakal sürülerini zor kullanarak dağıtma devrimci işçilerin mutlaka başarmak zorunda olduğu bir görev durumunda. Söz eylemini bitirdi! Bu savaş onların son savaşı olacak. Bizimse yolumuz daha yeni başlıyor. Afrin için ayağa!