Dünyanın dört bir köşesinde kadınlar varolma mücadelesi veriyor. Yüzlerce yıldır süren bir mücadele bu. Kölenin kölesi, ezilenin ezileni... Kobane’de, Rojava’da, Mısır’da, Türkiye’de, Şili’de, Amerika’da mücadelenin en önünde gidiyor kadınlar...
Kaybedecekleri çok şey olduğu gibi, kazanacakları da çok şeyleri var.
Ancak öyle “hak”lar var ki kadınların mücadele ettiği, “bu kadar da olmaz” diyorsunuz. “Hangi çağda yaşıyoruz?”... Oysa daha dün coğrafyamızda kadınlar zincire vurulup köle diye satılmıyor muydu? O kadınları da kurtaran yine kadınlardı...
Bu defa uğrak yerimiz Afganistan ve Sudan... Kadınlar çağlar öncesinde kazanılmış haklar için mücadele ediyor.
Adım Nerede?
Afgan kadınlar, “isimlerini söyleyebilmek için” bir mücadele yürütüyorlar. Afganistan’da kadınlar ismini dahi bir yabancıya söyleyemiyor, bir yerde yazamıyorlar. Hastaneye gittiklerinde kayıtlarda, reçete yazılacağında, evlenirken düğün davetiyesinde, öldükleri zaman ölüm belgesi hatta mezar taşlarında isimleri yazılmıyor!...
Sadece yüzleri değil, bedenleri de burkalar ardına saklanan kadınlar neredeyse 3 yıldır “Adım Nerede” diye kampanya sürdürüyor, mücadele ediyor.
Kadınların isimlerinin kullanılması bazı bölgelerde ailelerine hakaret olarak algılanırken, birçok Afgan erkek de kız kardeşlerinin, eşlerinin ya da annelerinin isimlerini kamusal alanda kullanmaktan kaçınıyor, bu durum "namussuzluk" ya da "utanç verici" olarak görülüyor. Kadınlar genelde ailenin yaşça en büyük erkeğinin annesi, kızı, kız kardeşi ya da karısı olarak adlandırılıyorlar. Afgan kanunlarına göre doğum belgesinde sadece babanın adı yazılıyor.
Kadınlar, kendi isimlerini kullanmanın “en temel hakları” olduğunu düşünerek isim haklarını istiyorlar. Kampanyada kimliklere anne adının yazılması aşamasına ulaşmaya çok yaklaştı.
Tüm Haklarımızı İstiyoruz
Sudan’da ise kadınlar, Ömer El-Beşir diktatörlüğüne karşı mücadelesinde galip geldi. Açık şeriat hükümlerinin uygulandığı Sudan’da kadınların mücadelesi sonucu “kadın sünneti” kaldırıldı, seyahat etme özgürlüğü elde edildi...
El-Beşir döneminde kadınların sokakta satış yapmaları, eşleri ya da akrabaları olmayan erkeklerle arkadaş olmaları, saçlarını örtmemeleri ve pantolon giymeleri suç. Cezası ise tutuklama, kırbaçlama ve idam cezası... Ayrıca “Ahlak Polisi’”suçlu buldukları kişileri toplum önünde şiddet uygulayarak cezalandırabilme hakkına sahip.
Geçtiğimiz yıl ayaklanan Sudan halkının en önünde yer alan kadınlar, hükümetin reform paketi ile 30 yıl boyunca kadınlara uygulanan zinaya karşı kırbaç, sünnet, din değiştirmenin yasak olması, seyahat etmek için izin almasını gerektiren yasalar kaldırıldı. Kadınlar artık çocukları ile birlikte seyahatlerini, eşlerinin ya da eski eşlerinin iznini almadan gerçekleştirebilecek. Ve herhangi bir kişi, cinsel yönelimi nedeniyle idam edilemeyecek, kırbaçla cezalandırılamayacak.
Kadınların talepleri bununla bitmiyor elbette. Mecliste %50 kadın temsiliyeti ve erkeklerle eşitliğin sağlanması adına çok sayıda talebin mücadelesi devam ediyor.