1 Mayıs’ta Taksim’de olmanın tartışmazlığı, döneme damgasını vurdu. Hatta geçen senelerde olduğu gibi “ama” ile çark etmeler yerini “Taksime gireceğiz ama biz şuradan gireceğiz” tartışmalarına bıraktı.
Herkesin de bildiği gibi iki farklı Taksim hedefli güzergah oluştu. Biri Saraçhane’den “yürüyecek” olan ve devrimci çevrelerle arasına mesafe koyduğunu ilan eden DİSK, diğeri Beşiktaş’tan yürüyeceğini açıklayan Mücadeleci Sendikalar, KESK ve tüm politik çevreler. KESK’in son günün son gecesinde -daha İstanbul KESK toplantıdayken- genel merkezin sosyal medyadan yaptığı açıklamayla “Saraçhane’de” olacağını duyurması Beşiktaş planını suya düşürdü. Doğrusu Beşiktaş neredeyse Taksim kadar abluka altına alınmıştı ve tartışmalar Valilik kararıyla yeniden başlamıştı.
Tek tek ele alacak olursak, bu seneki 1 Mayıs tartışmalarından aşağıdaki notları çıkardık.
Mücadeleci sendikalar iki ay önceden Taksim kararlarını açıklayarak aslında herkesin elini kolunu bağladılar. Ortalıkta belediye seçimlerinden oldukça geniş yer alan CHP’den “kendi payını zorlayan” DİSK’in el yükseltmesi ve Taksim hedefini açıklaması sözleri dolaşıyordu. Oysa DİSK’in arkasında, kendi içindeki sendikaların da muhalefetiyle geçirdiği sert bir Genel Kurul vardı. Yani sendikalar bazında bu seneki 1 Mayıs’ta Taksim ısrarı, Mücadeleci Sendikaların öncü rolleri ile oluştu. Sendikalarda devrimci çalışmanın önemi bir kez daha ispatlanmış oldu.
1 Mayıs mücadelesi, sendikaların, hele ki DİSK’in kararına bırakılamaz. DİSK defalarca 1 Mayıs hakkında karar vermemesi gereken kurum olduğunu ispatlamıştır. En başından beri DİSK’in Saraçhane’de CHP ile bir “faaliyet” yapıp kaçacağı ayan beyan belliydi. Zaten izinli olduğu belli alandan kaçarken de “faaliyetimiz sona erdi” diyerek üyelerini çatışma ortamından çekmeye çalışmaları da, yeterince küçük düşürücüydü. Sosyal medyada DİSK yöneticilerinin sayfalarında yapılan yorumlar, günler sonra bile “kaçtıkları” yönündeydi. Türk-İş ve Hak-İş açıkça sırt çevirdiği için DİSK’in eline kalan 1 Mayıs’ta Taksim hedefi, böylece Saraçhane’de işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününden İmamoğlu-Özel gününe evriltildi. Konunun bir yanı böyleyken diğer yanı 1 Mayıs hazırlıklarının sendikaların, devrimcilerin ve DKÖ’lerin eşit şekilde katıldığı, ortak karar vereceği bir platformda yapılması gerektiğidir.
KESK’in tutumunu “pasif bir şekilde tabi oldu” şeklinde değerlendirmek, tam olarak durumu yansıtmıyor. Beşiktaş kolundakiler KESK daha toplantıdayken, genel merkezinin sosyal medya paylaşımı ile karşılaştılar. Burada yurtsever hareketin baskınlığı bilindiği için, yazılanlar onların hanesine yazıldı. KESK açıkça DİSK planını uyguladı.
KESK’in rotayı çevirmesiyle Mücadeleci Sendikalarda tartışmalar geceye kadar sürdü. 1 Mayıs’tan önceki gece geç saatlere kadar süren toplantı, sonraki gün için tabana bilgi verme ve çalışma yapma zamanından çalmış oldu. Ayrıca Mücadeleci Sendikaların da -her ne kadar bağımsız karar verme hedefinde olsalar da- DİSK ve KESK’in 1 Mayıs gününün çalınmasındaki etkilerini kıramadılar. Burada sendikaların tabanlarının homojen olmaması, doğal olarak da taban tartışmalarının ve kararlarının merkezi kararları etkilemesi, sendikaların demokratik işleyişi açısından anlaşılır bir durum. Sonuçta tüm çabalara rağmen Saraçhane’ye gitmeye ve orada Taksim ısrarını göstermeye karar verenler de hayal kırıklığına uğradılar. Faaliyet sona ermişti ve evet, kitle DİSK’in kaçmasını dert etmemiş alanda kalmıştı ama Taksim’e giden yollar TOMA’ların ablukasına alınmıştı. Bağımsız olarak başka yerlerden Taksim’e çıkmaya çalışan Mücadeleci Sendikaların temsilcileri de dahil herkes gözaltına alındı. Sonraki 1 Mayıs nedeniyle yapılan ev baskınlarıyla birlikte 49 kişi tutuklandı. İşte bu, 1 Mayıs mücadelesini önüne görev olarak koyan herkesin mücadele konusu olmalıdır.
Özetle, Mücadeleci Sendikaların herkesin varlığından haberdar olmakla kalmayıp dikkate aldığı bir yerde olduğu kesin. Bundan sonraki günlerde enerjimizi bu birlikteliğin genişletilmesi ve geliştirilmesine vermeliyiz. Konfederasyonların işçiler nezdinde ciddi güven kaybettiği ve hatta öfke çektiği bu dönemde bu gerçek dengeleri değiştirebilir. Gelecek 1 Mayıs’a daha 1 yıl var. Bu süre Mücadeleci Sendikaların öncülüğünde işçi sınıfının birçok noktada olduğu gibi Taksim barikatlarını da yıktığı bir yıl olabilir. Bu da sınıfın içinde sınıfın gündemine dahil olmakla ve sınıfın gündemini ileriye doğru geliştirmek için sendikaları birer okula dönüştürmekle mümkün.
Sonuç olarak şunu söylebiliriz; şimdi sınıftan çalınanları sınıfa geri verme zamanıdır.