İngiltere’de yayınlanan The Guardian gazetesinde “Türkiye seçimleri 2018: bilmeniz gereken her şey” başlıklı bir yazı yayınlandı. Ve dün sosyal medyada epey konuşulan bir yazı oldu.
Kasım 2019’da yapılması gereken seçimlerle ilgili değerlendirme yapıyordu yazı. Hem “Ortadoğu’daki belirsizliğin üstesinden gelmek”, hem de ekonomideki düşüşü engellemek için erken seçime gidildiğini anlatıyor İngiliz yazar ve vurguluyor: “Bu, Türkiye'nin modern tarihinin tartışmasız en önemli seçimidir”
Yani geçen yıl yapılan referanduma göre, bu seçimde seçilen Cumhurbaşkanı geniş kapsamlı yürütme yetkisine sahip olacak. KHK çıkarma yetkisi, kabine ve başkan yardımcılarının yanı sıra kıdemli yargıçların atanması da bu yetkiler arasında.
Makale, Erdoğan’ın karşısındaki rakiplerini de tanıtırken, ittifaklara ve %10 barajına da değiniyor. Ve HDP'nin barajı aşması halinde AKP’nin meclisteki çoğunluğunu kaybedebileceğine…
Guardian’ın yorumlarında dikkati çeken asıl nokta, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını kazansa da, parlamentodaki çoğunluğu kaybedebileceği ve bu gelişme doğrultusunda parlamentoyu feshedebileceği… Ve bunu iktidar partisinden aldığı duyumlara dayandırıyor…
“Parlamento burjuvazinin ahırıdır” der Lenin. Burjuvazinin çıkarlarına hizmet etse de parlamento, emekçi halkların gözünde bir nebze “temsilcilerimiz var” algısı yaratmaya hizmet eder. Son yıllarda parlamentonun hiçbir şey, iktidar ve sermaye sınıfının her şey olduğunu defalarca görmemize rağmen, “parlamento” denen organın varlığı, ülkede “demokrasi”nin varolduğu sanrısını ayakta tutmak için olmazsa olmaz.
Ve yine gösteriyor ki, yönetemeyen iktidar, yönetemediği halkları yönetebilmek adına, her tür aracıdan, kukladan yolunu temizlemeye hazırlanıyor.
Seçimlerin bir aldatmacadan ibaret olduğunu, parlamentonun ise göstermelik olduğunu bundan daha iyi ne anlatabilirdi ki!...