Kürt halkını aşağılamanın bir ifadesi olarak, onun iradesini asla tanımayacaklarının ilanı olarak Amed, Mardin ve Van büyükşehir belediye başkanları, 19 Ağustos sabahı görevden alındı, yerlerine kötü ünlü kayyumlar atandı. Henüz sabır taşı çatlamasa da, bugüne kadar biriken çok yönlü öfkenin kısmi patlamasına vesile oldu bu faşist saldırı. Protesto gösterileri yayıldı. Sokaklar hareketlendi, gençler polisle kapıştı. Geniş kampanyalar örgütlendi.
Tüm bunların yanında parlamentarizm batağında debelenen HDP ve küçük burjuva sosyalizmi tarafından “23 Haziran ruhu” göreve çağrıldı, CHP’ye mavi boncuklar dağıtıldı ama... Kılıçdaroğlu basının karşısına çıkarak “protesto gösterilerini doğru bulmuyoruz” açıklaması yaptı!
Bir “aldatılmışlık hissi” tüm benliğini kaplarken Kürt halkının, HDP ve küçük burjuva sosyalizmi uzlaşma çabalarını son raddeye çıkararak CHP’yi “zorlamaya” başladı! İmamoğlu “Batman’a düğüne giderken” Amed’e uğrayıverdi! Tabii Atatürk portresini de hediye etmeyi ihmal etmeden! Kayyumlara karşı açıklama yaptı, 23 Haziran’ı hatırlattı. “İşte demokrasi ittifakının fotoğrafı, nihayet!” diye servis edildi fotoğraflar. CHP İstanbul örgütü HDP’lilerle birlikte Taksim’de 1 Eylül bildirileri dağıttı. Kılıçdaroğlu “Kürtçe eğitim açılımı” yaparken, CHP Gençlik Kolları Başkanı “kayyumu kabul etmiyoruz” dedi. Nihayet “demokrasi ittifakı” şekilleniyordu işte!Ve şimdi etekleri zil çalarak umutla haykırıyor küçük burjuva sosyalizmi: “CHP’de on yıllardır gelişmekte olan bir iç dinamik artık partiyi bir paradigma değişiminin eşiğine getirdi!”
“İç dinamiğin” CHP’yi bir yere getirdiği falan yok, ama sürecin sizi bir yerlere getirdiği muhakkak! “Demokrasi ittifakı” yolunda ulaştığınız nokta, tekelci sermayenin siyasal temsilcilerinin hemen yanıdır artık! Sermayenin “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” stratejisi o kadar işe yaramış ki üzerinizde, CHP eliyle toplumsal hareketin çevrelenmesini kendi politikanızın başarısı olarak görüyor ve gösteriyorsunuz!
Bu cepheden yapılan neredeyse her açıklama “tarihi günlerden geçiyoruz” diye başlıyor. Saldırının hedefinin emekçi halklar olduğu ısrarla ve doğru bir şekilde vurgulanıyor. “Kürtler aleviler kadınlar gençler emekçiler işçiler, işsizler, memurlar toplumun tüm ezilen kesimleri” mücadeleye, direnişe, kavgaya çağrılıyor. Sonra da “CHP’nin tarihsel misyonunu üstlenmesi” ve “demokrasi mücadelesinin başına geçmesi” isteniyor! Tarihle, akılla, gerçeklerle alay eden bir “muhalefet aklı” var küçük burjuva sosyalizminde! Attığı tüm adımlar “toplumun tüm ezilen kesimleri”ni CHP’nin kuyruğuna takmaya çalışmaktan ibaret!
Bulunduğunuz yer ve yürüdüğünüz yol tüm bir geleceğinizi belirler. Kafalarını oy sandıklarına kilitledikleri günden beri gerçek güç ilişkilerinin bambaşka bir yerde yattığını göremez oldular. Bildirilerinde “bu iktidarın zerre kadar demokratik meşruiyeti kalmamıştır” diyorlar, ama bunun gereklerini göğüslemek yerine CHP’nin kuyruğunda “demokrasi mücadelesi” öneriyor, CHP’yi Kürt halkı ve emekçiler nezdinde muteber kılmaya çalışıyorlar. Şu anda işçi sınıfının ve emekçi halkların önündeki en büyük tuzaklardan biri budur! Küçük burjuva sosyalizmi emekçileri adım adım pusudaki düşmana sürüklemeye çalışıyor. Sermaye dünyası ellerini ovuşturarak avının tuzağa düşmesini bekliyor.
Ama çabaları ve umutları boşuna!