Son zamanlarda sıklıkla sorulan bu soruyu The Economist dergisi 16 Mayıs tarihli haftalık baskısının kapağına taşımış.
"İnsanların, ticaretin ve diğer sermayenin akışı yavaşlayacak" diyor The Economist. Pandemiden önce de küreselleşmenin sıkıntıda olduğunu; onyıllardır dünya ekonomisine yön veren açık ticaret sisteminin finansal çöküş ve Çin-Amerika ticaret savaşı nedeniyle zarar gördüğünü söylüyor.
Eve kilitli kalmalar sınırları kapattığı ve ticareti engellediği için, bünyenin şimdi 12 yılda üçüncü kez şok yaşadığını; Heathrow'da yolcu sayısının bir yıl içinde %97 düştüğünü, Meksikalı araba ihraçlarının Nisan ayında %90 düştüğününü; Mayıs ayında transpasifik konteyner satışlarının %21'inin iptal edildiğini belirtiyor. Ekonomiler yeniden açılmaya başladığında aktivitelerin olacağını, ancak hiç bir kısıt olmadan hareket edilebilecek ve serbest ticaret yapılacak kaygıların olmadığı bir dünyaya hızlı dönüşü beklememek gerektiğini; pandeminin seyahat ve göçleri politize edeceğini ve kendine güvene karşı bir önyargı yaratacağını söylüyor. Bu içe dönük bakışın toparlanmayı zayıflatacağını; ekonomiyi savunmasız bırakacağını ve jeopolitik istikrarsızlığı yayacağını vurguluyor.
Aynı soru BBC'den Sputnik'e, Newyork Times'tan Foreign Policy'ye, Time'dan Japan Times'a kadar bir çok haber kaynağında yer alıyor. Kimileri bunun ciddi zararlar vermekle küreselleşmenin sonunu getiremeyeceğini, kimileri de ciddi sonuçları olacağını ve hatta küreselleşmeyi tamamen bitireceğini söylüyor. Ancak belirtmek gerekiyor ki, bir sorun kendisini tartıştırmaya başlamışsa bir gerçeklik haline geliyor demektir.
Emperyalist-kapitalist sistem zaten sistemik bir kriz içindeydi. Covid-19 Pandemisi bir katalizör görevi görüyor. Bu böyleyken Gazete Duvar yazarı İlhan Uzgel gibi her hal ve koşulda emperyalist-kapitalist sistemin bunalımlarını atlatacağına, küresel bir alt-üst oluş gerçekleşmeyeceğine, bunun bir hegemonya çöküşüne neden olmayacağına dair emperyalist merkezlerin kendilerinden daha fazla bağnazca bir inanç içinde olanlar da yok değil.