2021 1 Mayısına saatler kaldı. Devlet 1 Mayıs hazırlıklarına sendikalardan önce başladı. Hafta sonları zaten “kısıtlama” vardı sokağa çıkışlar için. “Zorunlu çalışanlar” dışında herkes evlerinde idi. Geçtiğimiz yıl sokağa çıkma yasağını bir gün önceye çekerek 1 Mayıs eylemlerinin önünü almaya çalışan devlet, yine işçilerin, emekçilerin, devrimcilerin sokaklara çıkmasına engel olamadı. Sokaklara çıkanların çoğunluğunun yönü de Taksim oldu.
Bu yıl daha fazla tedbir almak zorunda kaldı. 1 Mayıs'ı, 6 Mayıs'ı ve hatta Ramazan Bayramı'nı kapsayacak 18 günlük yeni bir “kapanma” ilan etti. 1 Mayıs programı açıklamak için devletin bu konuda alacağı kararları bekleyen işçi ve emekçi “sendikaları”, meslek örgütleri önce 30 Nisan'a, sonra 29 Nisan'a çekti kutlamaları. Bu saatlerde bakanlıklar “istisnalar” listesi yayınlıyordu art arda. Bu “kapanma” döneminde, resmi tatil ilan edilmiş olan “1 Mayıs İşçi Bayramı”nda dahi çalışacak olan kesimleri sıralıyordu. “İşçiler neden 1 Mayıs'ta ve kapanma döneminde çalışıyor” demeyen sendikalar, işçileri 1 Mayıs'ı işyerlerinde çalıştıkları sırada, evlerinde kalanlara ise balkonlarda kutlamaya davet ettiler...
İşçilerin kendi örgütlenmeleri, çeşitli sendikalar, devrimciler “1 Mayıs'ta Taksim'deyiz” açıklaması yaptılar. İlk başta devrimin en dinamik kesimi gençlik harekete geçti. Birleşik Gençlik Meclisleri (BGM) “Taksim’e, Sokağa, Barikatı Aşmaya” diyerek, gençliği Taksim 1 Mayıs Alanı'na çağırdı. Yasakları tanımayacağını ilan etti Birleşik Mücadele Güçleri (BMG) ve 1 Mayısı planlamaya başladılar.
1 Mayıs'ın nasıl geçeceği, günler öncesinden görülmeye başlandı. Hemen her işçi eylemine, 1 Mayıs açıklamalarına, gençlerin eylemlerine ve basına vahşice saldıran polis, iktidarın artık hiçbir tahammül gösteremeyeceğinin işaretini veriyordu. Bunun hemen bir sonraki adımı da Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı “sansür” genelgesi oldu. Genelgeye göre eylemlerde ses ve görüntü alma yasaklanıyor; kayıt yapan halk engellenecek ve haklarında adli işlem yapılacak... Gerekçesi de görevli polislerin ses ve görüntü kayıtlarının sosyal medyada paylaşılmasının, “özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği, görevi yapmayı engellediği”...
Son yıllarda dünyanın dört bir yanında polislerin işkenceleri, saldırıları, katliamları “vatandaş muhabirliği” sayesinde öğrendik. Elinde bir telefonu, kamerası olan herkes tanıklık ettiği vahşeti dünyaya servis etti. Daha bir gün önce, İzmir'de 1 Mayıs eylemine saldıran polisin, bir genci George Floyd'un ölümüne neden olan “diz kelepçesi” ile nefessiz bırakarak yakaladığına bu görüntülerle tanık olmuştuk... Ve vahşetini, işkencelerini gözlerden saklamak isteyen, delil kalmamasını isteyen sistem, çareyi basına saldırıda, “sansür”de buldu.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), bu genelge üzerine açıklama yaparak “Personeliniz görevini ifa ederken işkence yaparsa kayıt da alınır, delil de toplanır. Çünkü tekrarla, işkence yapmak görev sınırlarınızda değil, suçtur!” dedi. Genelgeyi, “1 Mayıs öncesi personeli garantiye alma genelgesi” olarak tanımlayan ÇHD, işkence ya da kötü muamelenin görüldüğü yerde kayıt altına alınması gerektiğini vurguladı. ÇHD Ankara Şubesi de “Suç işlendiğini fark ettiğinizde ses ve görüntü cihazlarıyla kayıt yaparak delil toplayabileceğinizi hatırlatmak isteriz” diyerek çağrı yaptı.
Evet, 1 Mayıs gelirken, devlet hazırlıklarını bu şekilde tamamlıyor. Taksim Meydanı'nı boydan boya kapatacak bariyerlerini günler öncesinden getirdi, yerleştiriyor bile. Birleşik devrim ile karşı-devrimin çarpışacağı gün geldi çattı. Peki biz, işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, devrimciler... Hazır mıyız?