Korku ve umut, harekete geçirici iki önemli duygudur. Burjuvazi tarihsel gelişme sürecinde gerici konuma düştüğü andan beri, emekçileri kendi sınırları içinde tutma çabasını korku üzerinden şekillendiriyor. İşini kaybetme korkusu, hayatın düzenini kaybetme korkusu, daha iyisini istediğinde yaralanma, ölüm yahut hapsedilme korkusu. Başka bir geleceğin olmadığı korkusu, kaos ve anarşi korkusu. “Daha iyisi olacak” umudunun tükendiği toplumsal koşullarda, daha beteri olacak korkusunun işçi ve emekçilerin yüreğine türlü yollarla salınması çabası, burjuva sınıfın kesintisiz bir propagandası olarak boca ediliyor toplumun üzerine.
İktidarını kaybetme korkusu duyan burjuvazi, korkuyla yaşamamız gerektiğini söylüyor bize. Yalan söylüyor. Yoksulluğun tembellikten ileri geldiğini söylerken yalan söylüyor, açlığın nüfus fazlalığından ileri geldiğini söylerken yalan söylüyor, kapitalist toplumun bu kölece koşulları kabul edilmez ise kaos ve anarşi olur derken yalan söylüyor. Bir hayvanı terbiye eder gibi sopasını sallayıp, emekçilerin yoksulluk ve sefalet içinde yaşamasının hayatın zorunluluğu olduğunu söylerken yalan söylüyor.
Umut devrimci bir duygudur. Devrimcidir, çünkü gücünü gericileşen bir üretim biçiminden değil, kapitalist emek sömürüsünü ortadan kaldıracak nitelikte olan, işçi sınıfının, sosyalizmi kurmak amacıyla yürüttüğü devrimci sınıf savaşından alır. Bu umut, toplumsal gelişmenin yasalarından gücünü alır; kapitalist üretim biçiminin uzlaşmaz çelişkilerinin onun sonunu getireceğini ve bu sonun sosyalizmin başlangıcı olacağını bilir.
Sosyalizm işçi sınıfının iktidarıdır. Tüm üretim araçlarının toplumsal mülkiyete alındığı, bu zamana kadar asalakça yaşayan burjuva sınıfın ortadan kaldırıldığı sistemdir. Çalışmayanın, asalak olanın, sömürenin yaşayamayacağı, buna karşın çalışanların, işçi ve emekçilerin, bugüne kadar kendilerinden uzak tutulan, kilitlerin ardına, dikenli tellerin arkasına saklanan her türlü maddi ve manevi zenginlikten kana kana faydalanacağı sistemdir. Sosyalizm, komünizmin öngünüdür. Sınıfsız bir toplumun öngünüdür. İşçi sınıfı her türlü sömürüyü ve her türlü sınıfsal farkı ortadan kaldırdığı oranda, en sonu kendinin de ortadan kalkacağı, insanlığın bir bütün olarak her türlü eşitsizlik ve yoksunluktan kurtulacağı özgürlük dünyasıdır.
Devrimciler umudu bu gelecekten alıyorlar. Bu gelecekten ve bir de, insanın aşağılandığı, emekçilere vahşice davranıldığı 21. yüzyılın dünyasına duyulan öfkeden alıyorlar. Ve tek bir insandan, Ferhat Danışman'dan alıyorlar.
Sultangazi'de yıkık dökük bir gecekonduda, bir yıl önce kaybettiği eşinin ardından, kızı ve henüz bebek olan torunuyla yaşamaya çalışan, Ferhat Danışman’dan... 58 yaşında hurdacılık yapan, sabahın köründe kalkıp akşamın geç saatlerine kadar kağıt ve hurda toplayarak, kızının ve torununun geçimini sağlamaya çalışan, parası varsa bir şeyler alan ve bakkala borç yapmayan Ferhat Danışman’dan... Geçim derdinden, 8 milyarı bulan elektrik faturasını ödeyemeyen, elektriği kesilen, o yaşında, o çalışmaya rağmen, o faturayı ödeyecek parası olmadığından elektrik direğine tırmanıp, elektrik çekmeye çalışan, o direkten düşüp dakikasında ölen ve cebinde yalnızca 1,5 lira çıkan Ferhat Danışman’dan. Kızı ve torunu ortada kalan çok yoksul Ferhat Danışman’dan…
Böylesi bir bolluk çağında, böylesi ileri üretim koşullarında, tüm ömrünü çalışarak geçiren tek bir insana dahi böylesine vahşice davranan, onu aç ve çaresiz bırakan bir toplum yıkılmayı her şeyiyle hak eder. Milyonlarca insanın, emekçinin benzer koşullarda olduğunu saymıyoruz bile.
Üretici güçler öyle bir zenginlik yarattı ki, bu zenginlik, bu zamana kadar yaşamış ve ölmüş olan tüm emekçi kuşakların zenginliğidir. Kendi öz ürünüdür. İşçi ve emekçiler kendilerinin olanı, tüm üretim araçları ve yaratılmış tüm toplumsal zenginliği bu vahşi kapitalist üretim biçimini yıkarak alacaklar.
Korkunun ecele faydası olmadığını ve geleceğin sosyalizm olacağını bilerek ve bu umut içinde, yüreği yaşadığı koşullara öfkeyle dolu her bir işçiye ulaşmak, onlara bıkmadan usanmadan bu umudu aşılayarak devrimci sınıf savaşı içinde örgütlemek ve eğitmek, devrimci olanın görevidir.
Aybel Gün